Bunun en büyük örneğini Kayıtdışıyla Mücadele Eylem Planı oluşturuyor. Bu konuda yapılan araştırmalar son 10 yıllık dönemde hükümetin önemli mesafe aldığını gösteriyor. Ancak, tüm bunlara rağmen istatistikler kayıtdışı ekonominin hala “özlenen” noktaya gelmediğini de maalesef ortaya koyuyor. Kayıtdışı ekonomiyi aşağı çekmek için çalışmaları hızlandıran Maliye Bakanlığı da yeni bir proje üzerinde çalışmaya başladı. Maliye’de son şekli verilen projeyle bir taraftan gelirin arttırılması diğer taraftan da giderin azaltılması planlanıyor.
MALİYE KOLLARI SIVADI
“Bu nasıl yapılacak?” diye sorarsanız onunla ilgili alınacak tedbirleri de sözü uzatmadan açıklayayım.
Biliyorsunuz, artık hepimizin cebinde en az bir kredi kartı var Bu da hemen her yerde artık cepteki nakit paranın yerine geçiyor.
Ancak, sizce kredi kartı kulanan kaç kişi alışveriş yaptığı yerden “slip” alırken, fiş istemeye özen gösteriyor. Bu sayının çok düşük olduğunu korkarak söylemeliyim. İş böyle olunca da karttan yapılan çekimlerin birçoğu maalesef kayıt altına alınamıyor. Buradan hareketle yazar kasa fişiyle sliplerin birbirine paralel gitmediğini farkeden Maliye de vakit kaybetmeden kolları sıvadı.
FİŞ ALMADAN ÇIKMAYIN
2013 yılında uygulamaya geçecek olan proje kapsamında yazar kasalarla POS cihazları kademeli olarak birbirine entegre edilecek. Böylece iki cihazın yerini tek tip cihaz alacak. POS’tan çıkan sliplerle yazar kasadan çıkan fişlerin aynı cihazdan çıkması gerekecek. Tüm işlemler merkezden takip edilecek, buna göre gerekli analizler yapılacak.
Komisyon üyelerinin sabah saatlerinde başlayan mesaisi de gece geç saatlere kadar devam ediyor. Bu da ister istemez bazı milletvekillerinin yorulmasına yol açıyor. Muhalefetin zaman zaman kendini göstermesiyle tartışmalı geçen bütçede ilginç durumlar da ortaya çıkıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçe görüşmelerinin yapıldığı önceki gün enerjisi biten vekillere destek muhalefetten geldi. Küçük salonda kalabalık nedeniyle sıcaktan terleyen milletvekillerinin ve bürokratların imdadına CHP yetişti.
Enerjiyi depoladık
Neredeyse her toplantıda yaptığı ince jestleriyle tanınan CHP İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu, bu kez de Plan ve Bütçe Komisyonu’na Maraş dondurması servisi yaptırdı. Aslanoğlu’nun bu ikramıyla biraz olsun serinleyen milletvekilleri ve bürokratlara ikinci jest gecikmedi. Bu kez de salona fındık, badem ve kuru üzümden oluşan kuruyemiş servisi yapıldı. Muhalefetin sorularıyla terlemesi gerekirken, sıcaktan terleyen bakanlık bürokratları üst üste gelen ikramlar üzerine “Enerji bütçesinde enerjiyi depoladık” esprileri yaptı.
Bodruma iskan yok
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yaklaşık 5 aydır sürdürdüğü “bodrum” çalışmasında sona yaklaştı. Samsun’daki trajik sel sonrasında harekete geçen bakanlık bürokratları bodrumda iskanı yasaklayacak olan yönetmeliği yıl sonuna kadar tamamlayacak. Düzenlemeyle taşkın sınırının altında kalan bodrum katlarına iskan verilmeyecek. Sınırın altında kalan bodrum katlarında oturanların da risk olmayan katlara taşınması sağlanacak. Bakanlık bunu sağlamak için vatandaşa çeşitli destekler vermek için de çalışmalar yapıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İrfan Uzun, makamında yaptığımız görüşmede bodrum katlarıyla ilgili yapılacak radikal düzenlemeleri şu sözlerle anlattı:
Hazırlamak kolay çıkarmak zor
“Artık taşkın sınırının altındaki yerlerin iskana açılması söz konusu olmayacak.
Bu heyecanını tarif edilemez mutluluğunu baba olanlar bilir. Ancak ben bu güzel babalık duygusu bir yana TÜİK’in “doğum haritası” ile ilgili beni şaşırtan istatistiklerinden söz etmek istiyorum. İncelediğim verilerin, Başbakan Tayip Erdoğan’ın “3 çocuk” önerisini haklı çıkaracak kadar ilginç olduğunu söylemeliyim. Mesela, her zaman genç nüfusuyla övünen bir ülke olmamıza rağmen istatistikler hiç bu kadar haklı olmadığımızı gösteriyor. 75 milyonluk “aktif” nüfusa ulaşan ülkemizde 2010 yılında 1 milyon 253 bin 309 olan canlı doğum sayısı, 2011 yılında 1 milyon 237 bin 172 olarak gerçekleşti.
ERKEK SAYISI YÜKSEK
Yani Türkiye’deki doğum oranı da tıpkı Avrupa’daki gibi azaldı. Başka bir açıdan bakarsak Türkiye bir yıl öncesine göre biraz daha yaşlandı. 2011 yılında 81 ilin 56’sının nüfusu 2010’a göre artarken, 25 ilin nüfusu azaldı. Ankara da yüzde 1’lik düşüşle nüfusu gerileyen iller arasında yer aldı. Yine aynı çarpıcı analize göre geçen yıl doğan bebeklerin yüzde 51'i erkek, yüzde 49'u kız oldu.
DOĞUMLAR AZALIYOR
Bununla birlikte 2010 yılında bin nüfus başına 17,2 doğum düşerken, 2011 yılında bin nüfus başına 16,7 doğum düştü. İç Anadolu ise genel olarak baktığımızda nüfusu en çok artan üçüncü bölge oldu. Bu yükselişte kırsaldan gelen yüksek doğum hızının etkili olduğunu belirteyim.
YAŞLI ÜLKELER LİGİ
İstatistikler yalan söylemez denilir. Ancak uzmanlara göre ekonomik şartların evliliğe ve çocuk yapmaya büyük etkisi var. Bu değerlendirmenin ülkemiz için geçerli olduğunu veriler ortaya koyuyor. Yani ülke ekonomisi 3 çocuk yapmayı şu aşamada kaldırmıyor. Ama bu sonuçlar da bizi ister istemez nüfus artış hızı azalan ülkeler ligine sokuyor. Öyle ya da böyle Başbakan “3 çocuk” önerisini bir yana koyarak babalık duygusunun dünyanın en muhteşem olayı olduğunu belirtmeden geçemem.
Artık neredeyse geleneksel hale gelen bu seneki tartışmalar da gecikmeden başladı. Ancak, bu senenin önemli bir farkı var. Hükümet, bildiğiniz gibi gelecek seneyle ilgili tasarrufu öne alan tedbirleri uygulamaya koyacak. Bu açıdan “taşıt saltanatı” süren kurumların harcamaları büyük önem taşıyor.
6 bakanlık tasarruflu
Şunu söylemeliyim ki yapılan tüm uyarılara rağmen, 2013 yılında kamuya 6 bin 822 yeni araç alınacak. Devlete otobüsten kamyona kaptıkaçtıdan ambulansa kadar birçok kalemde yeni bir filo katılacak. Mesela 21 üyeli kabinede aslan payı 2 bin 59 araçla Sağlık Bakanlığı’nın olacak. Buadan bakınca tasarruf uyarılarına en çok uyanların Ekonomi, Kalkınma, Çalışma, Ulaştırma, Spor ve AB Bakanlığı olduğunu söyleyeyim. Çünkü bu bakanlıklar gelecek yıl hiç araç almayacak. Orman ve Su İşleri Bakanlığı da sadece tek araçla yılı geçirecek. Sağlık Bakanlığı’nın taşıt harcamasını en çok arttıran ambulans alımları olacak. Bakanlık, Türkiye çapında kullanmak için toplam 850 yeni ambulans talep etti.
Savurganlığı dizginle
Bütçede taşıt alımlarıyla ilgili bu hedefler öne çıkarken, hükümet de yeni yılda kamuda taşıt alımı ve kullanımı sisteminin yeniden düzenlenmesine ilişkin çalışmalar yapmaya hazırlanıyor. Bunu göre Taşıt Kanunu ve Harcırah Kanunu’nun günün şartlarına uygun olarak yenilenmesi çalışmaları tamamlanacak. Bu uyarılar ve düzenlemelerle kamunun garajlara ihya eden ya da her sene yenisiyle değiştirilen taşıtlarının azaltılması hedefleniyor. Bu hedeflerin tutturulması için kuşkusuz önce kamu kurumlarının savurgan harcamaları kontrol altına alması gerekiyor. Daha sonrası ise bu çalışmaların taşıt saltanının azalmasına ne gibi katkılar sağladığını analiz etmeye kalıyor.
GÖLGEDE KALAN ŞEHİRLER
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, başta Ankara, Eskişehir ve Bursa gibi büyük şehirleri kapsayan yeni bir mekansal strateji projesi yürütüyor. Mekansal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman, geçenlerde yaptığımız bir sohbette bu çalışmanın ayrıntılarını verdi. Kahraman’ın dikkat çektiği proje, büyük şehirlerin üzerindeki sanayi ve nüfis yoğunluğunun azaltılmasını hedefliyor. Kahraman’a göre bu projeyle büyük şehirlerin etrafında yeni cazibe merkezleri yaratılacak. Bu yapılırken de mesela Ankara çevresinde hiç el değmeyen odak noktaları, yatırım alanları, sanayi bölgeleri belirlenecek. Çalışmalar tamamlanınca da Türkiye’nin lojistikte, tarımda, sanayide güncel potansiyelleri belirlenmiş olacak. Bu proje, büyük şehirlerin gölgesinde kalan Kırıkkale, Çankırı, Yozgat gibi şehirler için müjde olarak görülebilir. Ancak projenin en önemli etkisi yoğun göç baskısı altında ezilen büyük şehirlerin etrafında yaratılan cazibe merkezlerine nüfusun yayılması olur.
Ekonomi yönetiminin “gaz, fren” tartışmalarının gölgesinde hazırladığı yol haritasının en dikkat çeken tarafı “tasarrufların artırılması, harcamaların azaltılması” vurgusu oldu.
Hükümet, bir taraftan bütçe hedeflerini yakalamak için elektriğe ve doğalgaza zam yaparken kamu kurumlarına da “harcama” uyarısı eklendi. Maliye Bakanlığı bürokratları bu konuda çoktan çalışmalara başladı. Oluşturulacak bir ekiple kurumların harcamaları 2013 yılında adım adım takip edilecek.
Harcama hafiyeleri takipte
Kurumlara izleyecek olan harcama hafiyeleri bütçe hedeflerini saptıran kurumları uyaracak. Yıllardır savurganlık hastalığına tutulan kurumlar bu tedbirlere ne kadar uyduğu gelecek yılın bütçe rakamlarıyla ortaya çıkacak. Ancak görünen o ki bunu sağlamak çok kolay olmayacak. Konuştuğum bir ekonomi bürokratı ise uygulanacak tedbirleri şu sözlerle özetledi:
10 taşıt varsa 11. taşıt yok
“En ufak harcamalar için bile Maliye Bakanlığı’ndan onay alınması gerekecek. Hazırlanan Taşıt Kanunu çerçevesinde mesela 10 taşıtı olan bir kamu kurumunun 11. taşıt almasına izin verilmeyecek. Taşıt alımları çok acil ve zorunlu hallerde Bakanlar Kurulu kararıyla yapılacak. Yakıt tüketimini azaltmak için de çok yakan araç yerine az yakan araçların kullanılması sağlanacak.”
Son derece verimli geçen Meslek Komiteleri Ortak Toplantısına İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Kasım Özer’in iş kazalarıyla ilgili sözleri damga vurdu.
Özer’in dikkat çektiği noktalar hem çarpıcı hem de üzücüydü. İşin çarpıcı yanı Türkiye’de her gün ortalama 172 iş kazası meydana gelmesi, üzücü tarafı ise bu kazalar sonucunda her gün 4 kişinin hayatını kaybetmesi...
Önlemler etkisiz kalıyor
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratları bu olumsuz olayları önlemek için yoğun çaba harcıyor. Ancak denetim eksikliği ve eğitimsizlik bu kazaların sayısını arttırırken, alınan önlemler de maalesef etkisiz kalıyor.
Özer’in açıklamalarına göre bu kazaların “görünür ve görünmez maliyetleri” var. İnsan hayatının değeri hiçbir şeyle ölçülemez ancak, görünür maliyet hesabına göre kazaların ülke ekonomisine 1 milyar 220 milyon liralık maliyeti oluyor.
Maliyet hesabı kabarık
Görünmez maliyet hesabının faturası ise çok daha kabarık. Özer’in verdiği çarpıcı bilgilere göre bu kazaların görünmez maliyeti 7 milyar liraya dayanıyor. Özer, görünmez maliyet kalemlerini de “İş günü ve iş gücü kaybı, mahkeme masrafları, şirketlerin itibar kaybı ve fazla mesai harcaması” olarak sıralıyor.
Ekonomi yönetiminin bir süredir üzerinde çalıştığı plana göre son yıllarda “hızlı” şekilde gelişen demiryollarının kamu üzerindeki mali yükünü azaltmak için yeni stratejiler belirlenecek.
Bu çalışmalarla birlikte geçmişte hep “kara tren” imajıyla anılan TCDD’nin de hizmet kalitesi arttırılacak. Yürütülen tüm stratejik enstürümanlar da hiç kuşku yok ki ilk başta Ankara’ya yarayacak.
Yerelle paralel gitmeli
Şunu da hatırlatmalıyım ki hükümet, yük taşımacılığında tıpkı son yıllarda take off yapan uçakla seyahat gibi demiryollarının da geliştirilmesi için yeni hedefleri hayata geçirecek. Biliyorsunuz Ankara’nın önümüzdeki dönemde ticaretini katlaması için yoğun bir trafik var.
Ankara, buradan hareketle ihracatını arttırmanın yanında büyük bir şans olan lojistik avantajını da iyi kullanırsa bu projelerin merkezinde yer aldığı için gelecekte Türkiye’nin en çok ihracat yapan kenti ünvanını da kazanabilir.
Kapasite arttırımı şart
Yerel yönetiminin açıklamaları ışığında bu konudaki azmini de dikkate alırsak, Yüksek Hızlı Tren Garı’nın bir an önce bitirilmesi ve Esenboğa Havalimanı’nın kapasitesinin arttırılması büyük önem taşıyor.
Mustafa ve Mina’nın yarın yapılacak nikah törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Tayyip Erdoğan da davet edildi.
Mustafa Yazıcı ile Ferzan ve Mehmet Cevheri’nin kızı Mina Cevheri’nin nikahı Yeşilköy’deki WOW Hotel ve Convetion Center’da yapılacak.
Devletin zirvesine davet
Bir taraftan geçtiğimiz pazar günü yapılan AK Parti Kongresi için gece gündüz çalışan Yazıcı, diğer taraftan da oğlu Mustafa’nın düğün hazırlıklarıyla uğraştı. Yazıcı ailesi nikah için başta deletin zirvesi olmak üzere bakanlara, milletvekillerine, eski ve yeni siyasetçilere de günler öncesinden davetiye yolladı.
Törende genç çiftin şahitliklerini Cumhurbaşkanı Gül, TBMM Başkanı Çiçek ve Başbakan Erdoğan’ın yapması bekleniyor.
Yazıcı, ailesine şimdiden hayırlı olsun diyelim. Mustafa ve Mina Yazıcı’yı Allah bir yastıkta kocatsın.
İsraf ekonomisi out verim ekonomisi in
Ekonomide “gaz, fren” tartışmasının yaşandığı dönemde hazırlanan AK Parti’nin yeni yol haritasında “israf ekonomisinin yerini verim ekonomisi” aldı. Zamların gölgesinde geçen AK Parti Kongresi’nde hükümetin önümüzdeki dönemde uygulayacağı hedefler de görücüye çıktı. En çok partinin ekonomik hedeflerini inceleme fırsatı buldum.