Paylaş
Dalgalı kur olduğu için eskisi gibi devalüasyondan söz etmesek de, yıl bazında yüzde 20 devalüasyon yaşadık. Türkiye’deki varlık değerleri dolar bazında yüzde 20 azaldı, yani yüzde 20 fakirleşmiş olduk. Bu fakirleşmeyi tabi ki herkes farklı yaşadı; bir evi bir arabası olan daha az yaşarken, fabrikaları işletmeleri olanların kaybı, daha yüksek varlıklara sahip oldukları için, çok daha fazla oldu.
Ama en fakirinden en zenginine TL’nin değer kaybı ile herkes kaybetti...
Peki, bu yüksek devalüasyonun yani fakirleşmenin etkilerini neden çarpıcı biçimde göremiyoruz? Çünkü hızlı yaşanan devalüasyonun sonuçlarını ister istemez günlük hayatımızda yavaş yavaş hissederiz. Ev satışları son kredi furyası ile artmış gözükse bile ev fiyatlarının hızla düştüğü, büyük alışveriş caddelerinde kapanan dükkanların arttığı, AVM’lerde kira fiyatlarının düşürüldüğü haberlerini okumaya başladınız. İşte tüm bunlar TL’nin yüksek değer kaybının ilk etkileri diyebiliriz.
Şu kadarını söyleyelim ki; 2016 da yaşanan yüzde 20’lik devalüasyonun asıl sonuçlarını 2017 yılında yaşayacağız. Her şeyden önce kurlardaki artışın fiyatlar üzerindeki etkilerini henüz görmedik. Merkez Bankası’nın da dediği gibi; iç talebin sınırlanmış olması, maliyetlerin satış fiyatlarına aynen yansımasını engelledi. Ancak Aralık ayından başlayarak enflasyon üzerindeki etkilerini yaşamaya başlayacağız. Artan petrol fiyatlarını da etkilediğimizde, 2017 yılında enflasyonun çift haneye çıkması, şahsen benim için sürpriz olmayacak.
Çünkü AKP Hükümetinin büyüme oranlarının düşmesine, iç talebin sınırlanmasına hiç tahammülü yok. Hem de referandum yılında kimse muslukların kapatılacağını yani iç talebin sınırlanmaya devam etmesini beklemesin. Referandum olmazsa seçim kaçınılmaz olacağı için, 2017 yılının özellikle kamu harcamalarının artacağı bir yıl olması kaçınılmaz.
Dolayısıyla TL’nin değer kaybının enflasyona yansıması kaçınılmaz olacak.
ÖNLEMLER PANİĞİ GÖSTERİYOR
Bununla birlikte 2017 yılında eski vergi performansını da kimse beklemesin. Çünkü işletmeler zor durumda ve vergi ödemelerinin aksaması bence kaçınılmaz. 2016 yılı vergi tahsilatı vergi affı ile son anda kurtarıldı ama önümüzdeki yıl çok zor geçecek.
Vergi gelirleri azalınca vergi oranlarının arttığını hep gördük. Bu yıl başlarında yapılan akaryakıt vergi zammı ile son otomobil vergi ayarlaması da buna örnekti. Vergi artışı enflasyonun aynı oranda artması anlamına geliyor.
Özetle; önümüzdeki yıl ekonomideki sıkıntıların artması kaçınılmaz. Hükümet yetkilileri sürekli olarak 2017 yılının çok daha iyi olacağını söylüyor. Ancak bu söylemlerine karşılık yaptıkları yani aldıkları önlemler ise Hükümetin de 2017 yılı ekonomik gelişmelerinden epeyce korktuğunu ortaya koyuyor.
KOBİ’lere dönük çıkarılan Hazine’nin zararını üstleneceği kredi düzenlemesi, sicil affı, banka kredilerine yeniden yapılandırma hakkı getirilmesi, zorunlu karşılıkların azaltılıp, bankaların sermaye yeterliliklerinin düşüşünü frenleme gayretleri, hükümetin batışlardan korktuğunu gösteriyor. Son olarak Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in döviz borçlusu reel sektör için önlem alınacağını söylemesi ise korkutucu bir gelişme. Eskinin “katlı kur” sistemini akla getiriyor.
Umarız piyasa kurallarına aykırı önlemler alınmaya başlamaz; aksi takdirde sadece 2017’yi değil, önümüzdeki çok yılı kaybederiz.
Paylaş