Paylaş
TL’nin özellikle dolara karşı değerlenmesi, “Merkez Bankası’nın yeni bir faiz indirimi yapabileceği” beklentisi Yaratabilirdi ama bunun olmadığını görüyoruz. Bankacılar, TL’nin dolara, biraz da euro’ya karşı değer kazandığını ama ticaret yapılan ülke paralarının ortalamasına kıyasla, bir başka deyişle diğer gelişmekte olan ülke paralarına kıyasla o kadar değerlenmediğini söylüyorlar.
Merkez Bankası’nın bu kararları alırken euro-dolar’dan oluşan sepete değil, daha çok “reel efektif kur”daki seyre baktığını hatırlatan bankacılar, bu açıdan TL’nin dolara karşı değerlenmesinin Merkez Bankası’nı rahatsız edecek bir boyutta olmadığını görülüyor. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın daha önce söylediği, “TL’nin aşırı değerlenmesi halinde faiz indirimi yapacağı” söyleminin şu anda geçerli olmayacağını düşünüyorlar. Bu arada iç talepte kıpırdanmalar yaşandığını, büyümeye ilişkin beklentilerin olumlu çıktığını kaydeden bankacılar, Merkez Bankası’nın bu açıdan da faiz indirimine ihtiyacı bulunmadığını söylüyorlar.Yanısıra piyasadaki enflasyon beklentilerinin de düşük seyrettiği görülüyor.
Dolayısıyla mevcut koşullarda Merkez Bankası’nın istediği bir seyrin geçerli olduğunun altı çiziliyor. Bu nedenle de Merkez bankası yönetiminin, haklı olarak bekle-gör havasına girdiğini kaydeden bankacılar, bugünkü PPK toplantısında da bu havanın geçerli olmasını yani bir değişiklik yapılmamasını bekliyorlar. Bir başka deyişle Merkez Bankası’nın mevcut gidişattan memnun olduğu, özellikle dışarıdan kaynaklanacak yeni bir hareket görülmemesi halinde mevcut seyrin devam etmesini isteyeceği tahmin ediliyor.
KÜRESEL İKLİM
Dışarıdan kaynaklanacak yeni radikal bir hareket ya da dalga ihtimalinin de düşük olduğu görülüyor. Piyasalar küresel ekonomideki mevcut tutumların devam etmesini bekliyorlar. Kabaca baktığımızda küresel anlamda likidite bolluğunun devam edeceği, Avrupa, ABD ve Japonya’nın tavırlarının tahmin edilebilir olduğunu söylüyorlar. Japonya’nın bir türlü uyaramadığı talebi bu kez mutlaka canlandırmak için ucu açık bir para basma hareketine girdiğini hatırlatan bankacılar, bunun küresel anlamda likidite bolluğunu sağladığını söylediler.
ABD’de ise son verilerin iyi geldiği, hem ekonomide canlanma yaşandığı, hem de enflasyonda bir tehlike görülmediğini hatırlatarak, Mart ayına kadar çözülmesi gereken bütçe sorununun çözüleceği konusunda piyasalarda küçük bir şüphe bile bulunmadığına, dolayısıyla işlerin yolunda gideceği beklentisine dikkat çekiyorlar. Yani ABD yönetimi doları güçsüz kılarak ekonomik canlanmayı sağlama yolunda ciddi ilerlemeler sağladığını görüp, bu yola devam ediyor.
Buna karşılık Avrupa’da ise doların tersine euro’nun güçlü kalması yönünde bir tavır olduğu, toplumsal huzursuzluk yaşanan bazı zor durumdaki avrupa ülkelerinin bu yolla, yani satın alma gücünü koruyarak mevcut durumu devam ettirme yolunu tercih ettikleri görülüyor.
Tabi ki Avrupa’da bu yıl yapılacak seçimlerin, özellikle Eylül’deki Almanya seçimlerinin bu tercihteki payı büyük. Bu tercih Avrupa açısından uzun süre devam ettirilebilecek bir tercih değil ama bu yılı böyle atlatacakları görülüyor. Gerisini, belli ki daha sonra düşünecekler. Özetle; küresel ekonomide değişen bir şey yok,
Türkiye ekonomisindeki denge de Merkez Bankası’nın istediği gibi gidiyor.
Paylaş