IMF’nin mali sektör uyarıları

IMF’nin 7. gözden geçirme için bugünlerde Ankara’ya tekrar gelmesini beklerken, geçmiş tarihli de olsa, Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeleri önceden geldi. IMF Türkiye Heyetinin gelişi ise, yine ertelenen elektrik zamlarından sonraya kalmış gözüküyor.

Geçen hafta sonunda açıklanan IMF ülke raporuyla birlikte mali sistemin değerlendirildiği raporlar da gazetelere yansıdı. Özet olarak değerlendirildiğinde, IMF’in Türkiye’nin mali sektörünün güçlendiğinin altını çizdiği ama hálá bazı zaaflar bulunduğuna dikkat çekip, bunlara ilişkin önlem alınmasını istediğini söyleyebiliriz.

Türkiye’nin mali sektörünü son 5 yılda belirgin biçimde güçlendirdiği, bu gelişmenin hızlı bir şekilde süreceği ve uluslararası entegrasyonun daha fazla sağlanacağı belirtilirken, "Bu sürecin, sağlamlığın korunması için dikkatli yönetilmesi gerektiği" kaydedildi.

IMF’nin değerlendirmelerinde, elbette bozulan küresel likiditenin yarattığı tehdit ve küresel bir kriz olasılığında Türkiye’deki mali sektörün da zarar görme endişesi rol oynuyor. Çünkü yapılan değerlendirmede "bir dizi kurum"un olası şoklardan önemli ölçüde etkilenebileceği belirtiliyor ve riskler sıralanıyor.

Her şeyden önce, özellikle büyük cari işlemler açığına bağlı makro ekonomik istikrarsızlık tehlikesine değiniliyor. Rapordaki, mali sektör için tehdit oluşturan temel unsurun, "Türkiye ekonomisinin sermaye akışına ve dolayısıyla uluslararası yatırımcının duyarlığına bağlı olmaya devam ettiği" değerlendirmesi olduğunu söyleyebiliriz.

Bununla birlikte enflasyonun daha alt düzeylerde sabitlenmesinin gerektiği, kamu borç stokunun son dönemde azalmasına rağmen daha da aşağı çekilmesine ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Bizce, açıkca söyleyemeseler de "biraz enflasyon olabilir, yeter ki kárımız yüksek çıksın" diye gönüllerinden geçiren bankacılar, bu değerlendirmeyi çok iyi okumalılar. Türkiye, eğer enflasyonla mücadeleden vazgeçer ya da bu mücadeleyi gevşetirse, şimdi büyük kárlar elde edebilirler ama unutulmasın ki; tüm kárı yok edecek istikrarsızlık yeniden gelebilir.

Bu arada raporda son yılda ekonomi yönetimine güven sağlanmış olsa da, hala tasarrufçuların ve yatırımcıların güvenindeki kırılganlığın sürdüğüne de dikkat çekiliyor.

Bu da, bir sorun çıkması halinde, işlerin aniden tersine dönüp bozulabileceğini, çünkü güvenin tam ve kalıcı biçimde oluşturulamadığını gösteren bir değerlendirme.

FAİZ VE DÖVİZ RİSKİ

IMF’nin mali sektöre ilişkin uyarıları arasında konut kredisi ve kredi kartı sektörleri dahil, yeni alanlara ilişkin hızlı kredi genişlemesinden kaynaklanan riskler de bulunuyor. Bu tehlikenin yeni borçluları da kapsadığı kaydedilirken, son dönemde hızı biraz düşse de, 2006 Haziran ayından buyana devam eden kredi genişlemesine dikkat çekiliyor.

IMF belli ki ABD’de başlayan mortgage kredisi krizinden de korkarak bu uyarıyı yapıyor. Konut kredisi yaygınlaşmadığı için yani temkinli olunması nedeniyle bu krizi ucuz atlattığımız unutulmamalı. Bu nedenle ileride de, "işler düzeldi" diye bu alana hücum başlarsa, raporda da yazıldığı biçimde düşük karşılık standartlarının ortaya çıkabileceğine dikkat çekiliyor.

Raporda bankaların faiz riskine dikkat çekilirken, riskin temelde; bir yanda kamu menkul kıymetleri ve konut kredileri, diğer yanda da mevduat hesapları arasındaki vade uyumsuzluğundan kaynaklandığı söyleniyor. Yani bu kadar kısa vadeli mevduatla, çok uzun vadeli plasmanlara girilmesinin yaratacağı tehlikeye dikkat çekiliyor.

Bu arada döviz riski de bulunduğu kaydedilirken ihracatçı olmayanlara dövizle borçlanma imkanlarının verilmesinin, örneğin off shore döviz kredileri kullanımı ve dövize endekslemenin yaygınlığına ve bunun yaratacağı döviz riskine dikkat çekiliyor.

Bizce rapordaki önemli uyarılardan biri de "mali sektörde hala şeffaflık ve kurumsal yönetiminin iyileştirilmesine duyulan ihtiyaç" oluyor.

Bunlar rehavetten sıyrılıp, fazlasıyla dikkat edilmesi gereken uyarılar...
Yazarın Tüm Yazıları