Paylaş
Kur pozisyonları nedeniyle işine gelmeyenlerin çabasıyla, bu rakamdan işlem olmadan kur geri çevrildi. Bu harekette yerlilerin payının olmadığı, tümüyle Türkiye riski almış uluslar arası yatırımcıların işi olduğu biliniyor.
Ancak artık herkes 1 doların 2 TL olacağını gördü. Bu şu anlama gelebilir; 2 TL olmasından zarar edecek yatırımcılar, artık pozisyonlarını değiştirme ihtiyacı duyacaklar ve değiştirince 2 TL seviyesini korumaktan vazgeçecekler. Yerli yatırımcılar açısından ise daha önemli olan psikolojik eşikti, o da aşıldı. Artık döviz borcu olup zararını azaltmak isteyenler de, döviz borcu olmayıp gidişattan para kazanmak isteyenler de 2 TL’lik dolar kurunu görmüş oldular.
Bazı piyasa oyuncuları opsiyonların önemine dikkat çekip, 2 TL’den opsiyonu olanların koruyamaması halinde kurun daha da hızlanacağını ve en az 2.1’i göreceğini söylüyorlar.
İşte önümüzdeki hafta piyasada bu hareketi göreceğiz. Brezilya Merkez Bankası gibi yüklü döviz satış programı açıklanmayacağı için, önümüzdeki hafta da piyasadaki kur hareketlerinin dalgalı seyretmesi kaçınılmaz. Buna karşılık dolar kuru 2 TL’yi bu hafta aşar demenin fazla iddialı olacağını düşünüyorum. Şimdi de aşabilir, daha sonra da...
Piyasada eylül ayı ortasında Fed’in yapacağı tahvil alım programını azaltma açıklamasına kadar, her ABD verisinin dalgaya neden olacağı şeklinde bir beklenti var. Bu nedenle de içeride kur sürekli oynak kalacak. Bu çerçevede dolar kurunun 2 TL civarında seyredeceği birkaç aylık dönemden söz edilebiliyor.
Ancak bu küresel ekonomi ve içerideki ekonomik koşullar nedeniyle geçerli olan bir tahmin. Şunu söylemem gerekir ki; bir süredir sözünü ettiğim siyasi risklerin ekonomiyi tehdit edeceği noktaya hızla yaklaşmaya başladık. Bırakın Gezi olayları ve sonrasında süren iç tartışmaların yoğunluğunu, sadece ülkenin dış ilişkileri bile ekonomiyi ciddi biçimde tehdit eder oldu. Cengiz Çandar’ın deyimiyle “sadece Müslüman kardeşlerle dost” olan bir Türkiye içine kapanmış demektir. İçine kapanan bir Türkiye’de ise, kuru tutmanız mümkün değil. Politikacı gerçekçi olmak zorunda, hamasetle ülke de, ekonomi de yönetilemez.
HERKESLE KAVGALI ÜLKEYE SERMAYE GELİR Mİ?
Yaklaşık bir ay önce, sürekli yabancılarla iş yapan bir bankacı arkadaşım, artık cari açık, enflasyon gibi risk unsuru olan ekonomik parametlerden önce “Erdoğan Putinleşiyor mu, bu eğilim artarsa ne olur?”, “Yerel seçimlerden ne sonuç çıkar, iktidarı etkileyen bir sonuç çıkar mı?”, “Başbakan neden piyasaya düşman tavır içinde?” sorularıyla karşılaştıklarını söylemişti.
Şunu açıkca söylemek lazım ki; ekonomide son dönemde ciddi hatalar yapıldı. Her şeyden önce Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekibinin “ekonomiyi yavaşlatarak dengeyi sürdürme” çabaları, bizzat Başbakanın direnciyle karşılaştı ve istenen sonuçlar alınamadı. Kredi artış hızıyla, kur sepetiyle ilgili hedefler kondu uygulanamadı. Ardından “milli görüş”ün hortlamasıyla “faiz lobisi” adı altında piyasaya düşman, müdahaleci, hatta polisiye tedbirlerle piyasayı düzenlemeye dönük söylem ve eylemler doruğa çıktı. Piyasanın bunlarla tutulamayıp tersine tedirginlik yaratacağı, ihtiyaç duyulan yatırımı caydıracağı görülemedi.
ABD ve AB’ye karşı söylem sertleşti, büyük destek alınan S. Arabistan, BAE gibi ülkelerle ters düşüldü, İsrail ile köprüler iyice atıldı. Sanki, iç operasyonlara neden olan “Rusya ve İran ile yeni bir dünya kurarız” noktasına yeniden geliniyor.
Parçası olduğu dünyanın tümüyle kavga eden bir ülkeye, siz olsanız yatırım yapar mısınız?
Böylesine bir ortamda sizce kuru ve faizi tutmak mümkün olabilir mi?
Paylaş