GEÇTİĞİMİZ hafta yayımlanan ekonomiye ilişkin bazı veriler, aslında ekonominin bildiğimiz gibi, belki geçen yılki gibi, devam ettiğini gösteriyor.
Örneğin sanayi verilere baktığınızda, Ocak ayında sanayi üretiminin artmaya devam ettiğini görüyorsunuz. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14..8’lik artış var ama geçen yıl çalışılan gün sayısı tatil nedeniyle fazla olduğu için bu artış oranı asıl trendi göstermiyor. Çalışılan gün sayısına göre düzelttiğinizde ise yüzde 0.4 gibi bir artış ortaya çıkıyor. Bu da yine ihracat destekli. Yani üretimde küçük artışlar devam ediyor ve bu artışlar dış talep kaynaklı.
Enflasyon beklentileri de geçen yılın aynısı gibi. Geçen hafta yayımlanan Mart ayının birinci beklenti anketi sonuçlarında, yıl sonu enflasyon beklentisi artış gösterdi. Bu kez sadece 1 yıl değil, 2 yıllık enflasyon beklentisinde de, daha küçük de olsa, bir artış söz konusu. Aynı beklenti anketinde yıl sonu cari açık beklentisi düşerken, faiz ve büyüme beklentileri de bir önceki aya kıyasla yine kötüleşme gösterdi. Yıl sonu büyüme beklentisi yüzde 4.7’ye düşerken, faiz beklentisi 5 yıllık devlet tahvilinde üç ay için yüzde 18.9’dan yüzde 19.2’ye, 12 ay için ise yüzde 16.6’dan yüzde 16.7’ye çıktı.
Bu beklenti anketinin küresel likidite kaynaklı dalgalanma dönemine denk geldiğini, bizce unutmamak gerekiyor.
Yani beklentilerde de fazla değişiklik yol, dalgalanmaya, döviz kuruna bağlı olarak enflasyon, büyüme ve faiz beklentileri de dalgalanmaya devam ediyor. Küçük küçük dalgalanmalar da olsa, beklentiler inişli çıkışlı bir trend izlemeye devam ediyor.
Geçen hafta yayımlanan son veri ödemeler dengesi tablosu idi. Ocak ayına ilişkin olarak cari açık beklentisi 2 milyar dolar iken, gerçekleşme 2.248 milyar dolar oldu. Son 12 aylık cari açık rakamı değişmezken, hala 31.5 milyar dolar gibi yüksek bir rakama denk geliyor.
Buna karşılık, yine cari işlemler açığının finansmanının, dışarıdan yüklü sermaye akışlarıyla finanse edildiği, yani bir sorun olarak ortaya çıkmadığı gözleniyor.Doğrudan yabancı sermaye girişleri; Akbank’ın yüzde 20’lik hissesinin Citibank’a satışı ve Finansbank hisselerine yapılan çağrı nedeniyle Ocak ayında toplam 6.1 milyar dolara ulaştı.
Bu arada Ocak ayında turizm gelirlerinde düşüş oldu ama bunun turist başına harcanan döviz miktarındaki azalma ve turizm giderlerindeki artıştan kaynaklandığı görülüyor.
2007’Yİ BÖYLE ATLATSAK ÇOK İYİ
Yani cari açık yüksek kalmaya devam ederken, dış kaynaklı finansman nedeniyle, bu sorun çok fazla ön plana çıkmıyor.
Özetle; Türkiye ekonomisinde yılın ilk verileri geçen yıla göre değişen bir şey bulunmadığını, olan sorunların da dış kaynakla örtülüp, performansın genelde olumlu sürdüğünü gösteriyor.
Ancak değişen şey uluslar arası ve ulusal konjonktür...
Cuma günü açıklanan ABD istihdam verileri bu haftaya piyasaların daha sakin bakmasını sağlasa da, hala önümüzdeki birkaç ay küresel likiditede dalgalanma yaşayacağını kabul eden piyasa oyuncularının sayısı ağırlıkta. Aslında bankacıların tek tek çıkıp, "Dalgalanma olur ama bunu daha yumuşak atlatacağımızı geçtiğimiz haftalarda ispat ettik" gibi sözler etmeleri bile, yeni bir dalga veya dalgalar beklediklerini açıkça gösteriyor.
Bunun da ötesinde, artık adayların açıklanacağı Nisan ayı ortası yaklaşıyor ve giderek cumhurbaşkanlığı krizi de ısınmaya başlıyor. Yanısıra, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın sürpriz Diyarbakır açıklaması, bu bölgede de havaların ısınacağının işareti gibi geldi bize. Bununla birlikte Kuzey Irak sorunun ısınması ve Hükümet ile Silahlı Kuvvetler arasındaki görüş ayrılıklarının iyice su yüzüne çıkması da, sanki sürpriz olmayacak gibi...
Yani, yılın ilk aylarına ilişkin ekonomik veriler, çok iyi olmasa da, bir seçim yılı için hiç de yabana atılmayacak kadar iyi rakamlar. Mühim olan bunun böyle devam etmesi. Biz 2007’yi bu şekilde kapatırsak, epeyce ucuz atlatmış sayılırız. Ama gelen iç ve dış sıkıntılar, belli ki trend değişikliklerine yol açabilecek büyüklükte. Umarız çok kötü, kayıp bir yıl yaşamayız.