Enerjide serbest piyasa kavgası bitmiyor

Enerjide serbest piyasaya geçiş için çıkarılan yasanın üzerinden çok zaman geçti ama, bir türlü uygulamaya geçmek mümkün olamıyor.

Serbest piyasaya geçiş için kurumlar arasındaki anlaşmazlık devam ederken, Hükümetin ikircikli tutumu da devam ediyor.

Dünya Bankası'ndan sağlanan Ekonomik Reform Kredisi kapsamında, alınacak son dilim olan 375 milyon dolarlık kredi için şart olan, ‘‘yeni enerji stratejisi’’ için 19-23 Ocak tarihlerinde Ankara'da bir toplantı yapıldı. Dünya bankası tarafından, aralarında dünyaca ünlü Sally Hunt'ın da bulunduğu bir uzman paneli oluşturuldu ve bu panele Enerji bakanı Hilmi Güler dahil, enerji ile ilgili bütün birimlerin üst düzey yöneticileri katıldılar. Panel sonucunda Dünya Bankası ilk değerlendirme raporunu sundu. Bu raporla kurumların uzlaştığı bilgisini almıştık.

Ancak Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Müsteşar Ahmet Tıktık imzasıyla, 30 Ocak 2004 tarihinde, yani geçen hafta sonunda, ilgili kuruluşlara üzerinde uzlaşıldığı belirtilen ilk değerlendirme raporuna bazı yönlerden ters düşen, DPT'nin eski görüşlerinin tekrarlandığı bir yazı gönderdi. DPT'nin yazısında yer alan bazı görüşler ve özellikle yazının ‘‘buyurgan’’ dili, kuruluşları rahatsız etti. Enerji Bakanlığı ve enerji piyasasının bağımsız düzenlenmesi için kurulan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na (EPDK) rağmen DPT'nin böyle bir tavır içinde olması, ‘‘Piyasa koşulları yerine planlama dönemi özlemi’’ olarak eleştirilere de neden oluyor.

DPT'nin yazısında, yapılan toplantıya atıfta bulunularak, sektörde serbest piyasaya sağlıklı bir geçiş için uygulanması gerekli görülen ‘‘ara sistem’’ yaklaşımı çerçevesinde gündeme getirilen birçok öneriyle ilgili olarak önemli bir anlayış birliğine ulaşıldığının memnuniyetle tesbit edildiği hatırlatılarak, ‘‘Buna karşın yeni santral projelerinin gerçekleştirilmesi amacıyla gündeme getirilen 'fon'önerisi başta olmak üzere, geçiş süreci ve elektrik dağıtım bölgelerinin gruplandırılması gibi bazı önemli konulardaki görüş ve anlayış farklılıklarının devam ettiği müşahade edilmiştir’’ deniliyor. DPT gönderdiği yazıda, ‘‘yeni strateji ve ara sistem uygulamalarıyla ilgili olarak mutabakat sağlanan konularla, görüş ayrılığı süren önerilerin bir defa daha açıklanmasında yarar gördüğünü’’ belirtiyor.

DPT’NİN GÖRÜŞÜ

Bu metinde serbest piyasa modelinde herkesin mutabık olduğu, bu modele geçişin sağlıklı bir zemine oturtulması gerektiği belirtilip, ‘‘bu doğrultuda serbest piyasaya geçişin aşamalı ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla bir 'geçiş sistemi' önerilmektedir’’ deniliyor. Elektrik dağıtım işletmelerinin öncelikle özelleştirilmesi konusunda mutabakat varken, ‘‘üretim, iletim ve dağıtım kademelerinde tek tarife sisteminden maliyet esaslı saatlik yük tarifelerine geçişin zamana yayılması, bu süreçte bu tarife uygulaması için gerekli teknik ve idari işletme altyapısının kurulması üzerinde çalışılmasında fayda mülahaza edilmektedir’’ görüşü belirtiliyor. ‘‘Halen üzerinde anlaşmaya varılamayan en önemli konu üretim yatırımlarının nasıl gerçekleştirileceği konusudur’’ denilen yazıda, DPT toplantı öncesinde de belirttiği, eski önerilerini tekrarlıyor.

Yazıda, üzerinde görüş ayrılığı olan ‘‘fon’’ konusunda ise özetle; yeni proje ihtiyaçlarının planlama ile belirlenmesi,yeni santral projelerinin özel şirketlerce gerçekleştirilmesi belirtilip, ‘‘yeni projelerin kredi geri ödemeleri elektrik sistemince desteklenecektir. Bu amaçla fon oluşturulmaktadır. Bu fonun tek 'alıcı-tek satıcı' şirket veya güvenilir bir özel banka aracılığıyla yönetimi düşünülmektedir’’ deniyor ve bu fonun tüketici tarafından finanse edileceği söyleniyor.

Yazıda yeralan ibarelerden DPT'nin bu fon konusunda çok ısrarlı olduğu görülürken, yazıya ek dökümanlarda ise 4628 sayılı elektrik piyasası kanun ve 4646 sayılı doğalgaz piyasası kanunun sakıncıları sayılıp değiştirilmeleri isteniyor. Bu ek raporlarda ayrıca, ‘‘2007 sonrası arz güvenliğini sağlayacak mekanizma kurulması’’ gereği üzerinde, özellikle duruluyor. Bu arada yine ek raporlarda ‘‘Enerji planlama ve projelendirme merkezi’’ kurulması da isteniyor.

DÜNYA BANKASI RAPORU

19-23 Ocak tarihleri arasında yapılan toplantılar sonucu Dünya Bankası 'İlk Değerlendirme Raporu'nu ilgili kuruluşlara ve Hükümete sundu. DPT'nin kuruluşlara geçen hafta gönderdiği yazıyla, bu rapor arasında büyük çelişkiler mevcut. Rapor özetle şöyle diyor:

- 4628 sayılı elektrik piyasası kanununun ilgili taraflarca gündeme getirilen tüm hususlara cevap verebilecek nitelikte olduğu, asıl gerekli olanın siyasi irade ve sürecin yönetimi olduğu,

- Arz güvenliğinin piyasa uygulamasının kısıtlanması yoluyla değil, ilerletilmesi ile sağlanabileceği ve bu kapsamda atılması gereken adımların; dağıtımda performans teşviklerine dayalı bir özelleştirme yapılması, yeni üretim kapasitesi ile yapılacak alım anlaşmalarına imza koyabilecek mali açıdan güçlü dağıtım şirketlerinin yaratılması, henüz tamamlanmamış santrallerin inşasının tamamlanması, rehabilitasyon yatırımlarının yapılması otoprodüktör faaliyetinin teşvik edilmesi olduğu,

- Piyasaların en düşük maliyetli çözümlere ulaşmayı başaracağı, rekabetçi bir piyasanın, iyi bir planlama ile aynı sonucu getireceği, merkezi planlamacıların rolünün piyasa katılımcılarına yeterli bilginin sağlanması olduğu...

Reform kredisi stratejiden sonra kullanılacak

Toplantılardan edinilen bilgilere göre DPT dışında gerek EPDK, gerek Hazine, gerekse de Enerji Bakanlığı, Dünya Bankası raporuyla belirtilen görüşlere benzer görüşlere sahip. Enerji Bakanı Hilmi Güler'in bu toplantılarda, bazen bu görüşlere bazen de karşı görüşteki DPT yöneticilerine hak verir göründüğü söyleniyor. DPT'nin bu yazısı, ilk değerlendirme raporuna rağmen, bayram sonrası kuruluşların kendi aralarında yapacakları toplantılarda ‘‘kendi görüşünde ısrar edeceğinin sinyali’’ olarak algılandı. Sonuç olarak; 19 Şubat'ta Dünya Bankası Heyeti yeniden Ankara'ya gelecek. Enerji stratejisi için hazırlanan ilk raporu değerlendirecek kuruluşlar o tarihe kadar biraraya gelip, ortak bir görüş oluşturacaklar. Sonunda da Dünya Bankası tekrar geldiğinde, ilk değerlendirme raporu üzerinden yapılacak tartışmalarla ortak bir ‘‘yeni enerji stratejisi’’ oluşturulacak. Bütün bu çalışmaların Şubat sonu Mart başında bitirilmesi gerekiyor. Bu strateji oluşturulup Dünya Bankası'nın onayını aldığında, diğer koşullar daha önce yerine geldiği için, Türkiye 375 milyon dolarlık ekonomik reform kredisinin son dilimini kullanacak.

Bayram müjdesi borcunu ödemeyenlere çıktı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, geçen hafta sıkıla sıkıla, emekli maaş zammının bayram sonrasına kaldığını açıkladı. Başesgioğlu'nu tanıyanlar, bayram öncesi emekliye müjde veremediği için, samimi olarak üzüldüğünü bilirler.

Emekliye bayram müjdesi çıkmadı ama asıl bayram müjdesi, bence bankalardan aldıkları kredileri ödememekte direnenlere, alacaklarını ödemekten sürekli kaçanlara çıktı. AKP Hükümeti geçen yıl İcra-iflas yasasında, IMF ve Dünya Bankası'nın da istediği, tahsilatı hızlandırıcı değişiklikler yapmıştı. Geçtiğimiz hafta, bu yasayla yapılan bu değişikliklerin bir bölümü, TBMM Adalet Komisyonu'nda yeni yasa görüşülürken geri alındı.

Geçtiğimiz hafta basın sohbetinde Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, ‘‘Bu geriye dönüşlerden korktuğunun’’ sinyallerini vermişti ama geriye dönüş Özince'nin beklediğinden de sert oldu.

Daha önceki yasa ile borçlarını ödememekte direnenlerin işini zorlaştırmak için, borçlu kişilerin araçlarını, gayrimenkullerini 3. şahısa kiradaymış gibi göstermeleri halinde bile bu malların haczine imkan sağlanmış ve uygulamada çok rastlanan, ‘‘kirada göstererek mal kaçırmanın’’ önüne geçilmeye çalışılmıştı. Şimdi TBMM komisyonunda yapılan değişiklikle borçlulara yeniden bu mallarını kaçırma hakkı verildi. Yani; yine borcunu ödemeyen bir şahsa, kanuni süreler sonunda haciz uygulanacakken, mallarını 3'üncü şahısa kiralarsa, bu mal haczedilemeyecek.

Bu Adalet Bakanlığı, mal kaçırmasınlar diye çaycının, şoförün üzerine geçen mallara bile el koyup, kredi veren şube müdürünü bile sorumluluk altına alan bankalar yasasını çıkarmamış mıydı? Şimdi komisyon borcunu ödemeyenlere, ‘‘malını kirala bankalardan kurtar’’ demiyor mu?

Yine aynı komisyonda bir önceki yasa ile 2 yıla indirilen iflasın ertelenmesi süresi, değişiklikle yeniden 4 yıla çıkarıldı. Yani borçlu istemezse 4 yıl iflastan kaçabilecek, sonrası allah kerim... Siz bankalara ‘‘verdiğin kredi geri ödenmezse 1 yılda tümüyle karşılık ayır’’ diyeceksiniz, bu karşılığı sermayeden düşüreceksiniz, sonra da borcunu ödemeyenleri ödüllendireceksiniz...

Bunun adı popülizmden başka bir şey değil. Buna da ‘‘sosyal politika’’ derler mi, acaba...
Yazarın Tüm Yazıları