MERKEZ Bankası son raporlarında "gelirler politikası"na, gerçekleşebilecek sapmalara, öncekilere kıyasla daha fazla atıfta bulunmaya başladı. Demek ki bir bildiği varmış.
Belki de Devlet Bakanı Ali Babacan, sürekli telefon temasında bulunduğu anlaşılan Merkez Bankası yönetimine önceden tüyo vermiştir, kimbilir?
Bütün bunları düşünmemize, gazetelerde küçük küçük yer alan iki haber yol açtı.
Bu haberlerin ilki, Maliye kökenli eski bir bürokrat olan, buna karşılık sürekli mali disiplinden yakınıp, harcamaları artırma talepleriyle bildiğimiz AKP Giresun milletvekili Nurettin Canikli’nin bir demecine dayanıyor. Canikli, bölge milletvekili olarak Fiskobirlik’i eleştirmelerine rağmen, 6 Ocak’ta yapılan Olağan Genel Kurula kadar birliği ve yönetimini desteklediklerini söylemiş.
Fiskobirlik’i görmemezlikten gelmediklerini, bankaların birliğe kredi sağlamaya sıcak bakmadığını kaydeden Canikli, Ordu’daki olaylı fındık mitinginin üreticilerle hükümeti karşı karşıya getirmek amacıyla düzenlendiğini öne sürüp, "Ölçülü ve dengeli davranılmış olsa bu sorun daha önce rahatlıkla çözülebilirdi" demiş.
Canikli ölçülü ve dengeli davranmayan tarafı, herhalde hükümet değil, miting yapan karşı taraf olarak kastetmiştir. Buradan yola çıkarak Canikli’nin "Başbakan’ı kızdırdınız bakın böyle oldu" demeye çalıştığını tahmin ediyoruz.
Canikli’nin demecindeki asıl tehlikeli noktaya ise şimdi geliyoruz. AKP milletvekili, "Hükümetin 2006 yılı ürünü fındığı doğrudan destekleme kararı aldığını" kaydetmiş ve ayrıntıların önümüzdeki günlerde açıklanacağını söylemiş.
Yani felaket göstere göstere geliyorum diyor...
Bilindiği gibi ekonomik programla birlikte destekleme alım kapsamı daraltılmış, fındıkta sübvansiyona son verilmiş, Fiskobirlik düzenleyici role çekilmiş, alım sahalarının daraltılması öngörülmüş, mümkün olduğunca piyasa oluşumuna imkan verilmişti. Birkaç yıl gayet iyi işleyen sistem, hem hükümet hem de Fiskobirlik’in hatalarıyla dinamitlendi. Şimdi hükümet, kalıcı ve düzenleyici bir sisteme geçmek yerine, eski ucuz ve popülist yönteme geri dönerse vay halimize. Canikli’nin dediği gibi fındıkta destekleme yeniden başlarsa bu sübvansiyonun yeniden başlaması demek. Bir de Fiskobirlik’e kızıldı diye TMO gibi kurumlarla alım yapılırsa, hem bu kurumun borçları öylece kalmış hem de sübvansiyon kat be kat artmış olacak. TMO’nun durumu zaten belli, Hazine’den aldığı kredi orada duruyor.
İŞÇİ VE MEMUR ZAMLARI GELİYOR
TMO özel bankalardan finansmanda zorlanırken bir de fındık parası eklenir, diğer ürünler de sıraya girerse, ne olacak. Yani kamu dengesi açısından büyük bir tehlike kapımızda.
Dikkatimizi çeken ikinci haber ise memur maaş zamlarına ilişkin.
KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul, bu sene toplu görüşme değil, toplu sözleşme ve grev haklarını kullanacaklarını söylemiş. Tombul, enflasyonun yükselmesi sebebiyle oluşan reel kayıpların telafisi için yüzde 10 artış; 2007 için ise en düşük memur maaşının yoksulluk sınırı olan 1050 YTL’ye çekilmesini istemiş. Geçmiş senelerde hükümetin masaya hazırlıksız oturduğunu ve memurları son görüşmeye kadar oyaladığını belirten KESK Başkanı, "İşte taleplerimizi açıklıyoruz. Hükümet hazırlığını yapsın ve masaya somut önerilerle gelsin" diyerek, bu yılki görüşmelerin zorlu geçeceğine de dikkat çekmiş.
Sözleşme öncesi demeçler hep sert olur ama masaya oturulup biraz ilerlenince işler biraz daha dengeye girer, ama.. Kısacası; bu yıl işçi ve memur zamlarının sorun olacağı anlaşılıyor.
Çünkü enflasyon yeniden başını yukarı çevirdi ve işler tersine dönmeye başladı. Tabii buna kurlardaki artış trendini de eklemek lazım. Dışardaki enerji ve savaş gelişmeleri de cabası.
Kısacası; seçim yaklaşırken, popülizm, gelirler politikasında sapma, enflasyon üzeri zam ve destekleme alım kapsamının genişletilmesi gibi tehlikeler de mevcutlara ekleniyor.
Merkez Bankası, bu tehlikeler gerçek olunca, bakanlarına da sorup, bakalım ne yapacak?