Paylaş
Dün bir TV kanalında konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonomik gidişatın belirlenmesi açısından da yine 30 Mart yerel seçimlerini neredeyse bir “milat” olarak ilan etti.
Yerel seçimlere böylesine hayati bir önem verilmesi, hükümetin işine mi yarayacak, ters mi tepecek tartışma konusu. Ekonomi için yine yerel seçimlerin milat olarak ilan edilmesinin ise tehlikeli bir oyun olduğunu söyleyebilirim.
Babacan’ın dünkü konuşmasından ekonomik hedeflerin yerel seçim sonrasında revize edileceğini anlıyoruz. Babacan’ı yolsuzluk konusunda hassas bir kişi olarak bilirdik. Ancak hükümette öyle bir hava oluşmuş ki; Babacan’ın bile yolsuzlukla ilgili iddiaları çok arka plana atıp, yerel seçimlerin hayati öneme sahip olduğu noktasına odaklandığını görüyoruz. İşin daha garip tarafı, Babacan da bir yandan seçim sürecinde siyasi tartışma ortamının doğal olduğunu belirtip öte yandan 17 Aralık operasyonuna tek yanlı yaklaştığını görüyoruz. Tabi ki ‘yolsuzluklar örtülmez’ diyor ama siyasi söylem içinde çok küçük yer tutuyor.
Babacan, “İçişleri ve Adalet bakanlıklarımız 17 Aralık’tan hemen sonraki birkaç hafta içerisinde hızlı adımlar atmasaydı, Allah korusun bugün çok daha kötü durumda olabilirdik” diyor. Önem verdiği nokta “Operasyonlarla Hükümetin duruma hakim olduğunun gösterilmesi.” Bu çerçeve içinde özetle halkın 30 Mart yerel seçimlerinde yine kendilerini yüksek oy vereceğini, seçim sonrasında da ekonomide gerekli revizyonların yapılıp yola devam edileceğini söylüyor.
Tabi ki bir politikacı için normal sözler ama Babacan’ın farklı olduğu, ilkeli davrandığı gibi ekonomik çevrelerdeki savları göz önünde tutarsak, hep birlikte fazla anlam yüklemişiz gibi geliyor. Çünkü Babacan, dünkü konuşmasında bir soru üzerine “Sıhhatli bir din ve İslam anlayışına sahip” ve pozitif bilimler anlamında da iyi yetişmiş insanların kamu ve özel sektörde daha çok görev almasını tercih ettiğini söylüyor. Yani böyle bir kriteri esas aldığını itiraf ediyor.
Bence yerel seçimler siyasi ve ekonomik olarak hiçbir şeyin miladı olamaz. Hükümet düşük oy da alsa, yüksek oy da alsa, bu kriterle iş verdiği insanlarla küresel siyaset ve ekonomiye uyum sağlayacak politikaları yürütemez. Yani seçimler bundan sonrası için önemli olsa bile, söylendiği kadar belirleyici değil.
EKONOMİDE RASYONEL SAPTAMALAR AMA…
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın ekonomide doğru saptamalar yapması, piyasa ve işalemi tarafından hep takdir edilir. Bu söylem nedeniyle, aslında uygulamalarında temel olan ideolojik söylemi de hep göz ardı edilir.
Dünkü TV konuşmasında da Babacan yine piyasa ve işaleminin hoşuna gidecek ekonomik saptamalar yapmış. Örneğin sermaye hareketlerine kısıt koymanın ekonomi için intihar anlamına geleceğini, sermaye hareketlerinin serbest olduğu ortamda Merkez Bankası’nın bağımsız olması gerektiğini tekrarlamış.
Babacan faiz konusunda yine Başbakanla ters düşmüş ve Merkez Bankası’nın piyasanın arkasından gelerek faiz artırdığını söylemiş. Babacan son olayların işalemini tedirgin ettiğini, güven endişesi yaşandığını, kurallı bir piyasa ekonomisi ve hukuk devleti olduğunu göstermek gerektiğini kaydetmiş. Ardından da Başbakanın şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele için paket açıklayacağını, böylece yanlış algıların bertaraf edileceğini de ifade etmiş.
Sizce Babacan mevcut iktidar anlayışıyla, samimi bir şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele gerçekleştirileceğine inanıyor mudur? İnanması mümkün mü?
Piyasalar artık “İyi polis-kötü polis” oyunu seyretmekten yorulmadı mı?
Paylaş