Gökçek’in icraatlarına karşı bize de Panter Emel lazım ama!

Hafızanızı şöyle bir yoklayın; Melih Gökçek, 1998 yılında başlayan Akay Kavşağı projesinden sonra, Ankara’yı kelimenin tam anlamıyla bir “köstebek yuvasına” çevirmedi mi?

Haberin Devamı

Üstelik seri halde başlayan alt geçit ve üst geçit projelerinin ilki sayılan Akay Kavşağı projesi, çok fazla eleştirildi. Hiçbir işe yaramadığı, çok yüksek paralara mal olduğu gibi tartışmalar, o dönemde gazete sayfalarını doldurdu. Ama hiç biri Gökçek’i yıldırmadı. Birbiri ardına açılan iptal davalarına rağmen, Ankara’nın ortasından bir otoban geçirdi.
 Çankaya’yı, Esenboğa’ya, trafiğin hiç aksamadan akması hayaliyle birleştirmeye karar veren Gökçek, trafik tıkanıklığı gördüğü her yeri alt ve üst geçitlerle doldurdu. Sonuçta da Ankara’nın çehresine, geri dönülmez müdahalelerde bulundu. Kısacası Ankara’yı, kelimenin tam anlamıyla, sadece otomobillerin yaşadığı bir şehre dönüştürmeyi başardı.
 Şimdiki durum ise ortada, dört hatta beş şeritli yollar, daraltılmış kaldırımlar ve karşıdan karşıya geçmenin maharet gerektirdiği arterler. Her gün kaza haberlerinin eksik olmadığı bir süreci yaşıyoruz ki, bu negatif görüntüden insanlar kadar hayvanlar da nasibini alıyor. Araç altında kalmış kedi, köpeklere o kadar çok rastlıyoruz ki bu görüntüler kalbimizde derin yaralar açıyor. Bense, kimi zaman “Ah Ankara’nın da bir Panter Emel’i olsa” diye hayıflanıyorum.

Haberin Devamı

 BAŞROLÜ KOMŞU KIZI TÜRKAN ŞORAY’A KAPTIRINCA!

 Şimdi aranızdan “Panter Emel’de kim?” diye soranınız olabilir. O, sırtında bir mont, elinde koca çantası, peşinde kameramanlarla hayvan haklarını kendi yöntemleriyle ekranlara taşıyan ilk insan. Asıl adı Emel Yıldız. Bir zamanların, sanıyorum 1960-1963 yılları arasının Yeşilçam sanatçısı. Sekiz civarında başrol aldığı filmi var ki, anlatılana göre bir gün evde canı sıkılan kiracılarının kızı Türkan Şoray’ı alıp film setine götürüyor. Filmin yönetmeni Şoray’ı görünce seti durdurup, filmi baştan çekmeye karar veriyor. Sonuçta da Türkan Şoray, Yeşilçam tarihine adını altın harflerle yazılan efsaneye dönüşürken, başrolü komşu kızına kaptıran Emel Hanım sinema dünyasına veda edip, biraz da kırgınlıkla kendini hayvanlara adıyor.
 Onu televizyon ekranlarında ilk gördüğümde ahırdaki eşeğe tecavüz etmiş ahlaksız bir adamın kafasına çantasını fırlatıyordu. İyi hatırlıyorum, metrelerce uzaktan yaptığı isabetli nokta atışına hayran kalmıştım. Daha sonra birçok eylemde Prof. Dr. Orhan Kural’la beraber hayvan hakları mücadelesinde başrolü almıştı. Panter dedim de aklıma geldi. Aslında Ankara’nın da etiyle kemiğiyle hakiki bir panteri vardı. Üstelik hüzünlü bir hikayesi de...

Haberin Devamı

 ANADOLU’NUN SON PANTERİNİN HAZİN ÖYKÜSÜ

 Tarihler 1974 yılının Ocak ayını gösteriyordu. Kış, tüm şiddetiyle kendini hissettirmeye başlamış, yağan kar tüm Ankara’yı beyaza boyadığı gibi, yolları da kapatmıştı. Tipinin bir kamçıdan farksız dokunuşları Başkentlileri evlerine hapsetmiş, birçok türden hayvan ise insanların aksine sığındıkları inlerinden, ağaç kovuklarından çıkıp, yiyecek bir şeyler bulabilmenin telaşına düşmüştü. Bala yaylalarında da hayvanların mideleri açlıktan titremekteydi. Hepsi henüz donmamış su birikintilerinin etrafında karınlarını doyurma çabası içine girip, kümeleşmişti.
 Kış şartlarının böylesine olumsuz bir tablo çizdiği sıralarda Ankara’ya bağlı Beypazarı ilçesinden herkesi şaşırtan bir haber geldi. Bağözü Köyü’nün sakinleri sabah vakti kesilen tipiden fırsat bulup, evine odun, tezek taşıma gayreti içine girerken, o güne kadar hiç karşılaşmadıkları bir hayvanla yüz yüze geldi. Köy dışındaki çeşmeden su almaya giden bir kadın, karlar içinde büzülmüş kocaman kediyi görünce çığlıklar atmaya başladı. Aslında bu büyük kedi Anadolu’da yaşayan son Panter’in ta kendisiydi. Zaten o yıldan bu yana da başka bir panter görülmedi.

Haberin Devamı

 PANTER PANTER OLALI BÖYLE TAKİP GÖRMEDİ

 Kadın biraz meraktan, biraz da diğer köylüleri ikaz için hayvanın yanına sokulunca olanlar olmuştu. Belli ki niyeti kötü olmayan hayvan, can havliyle nefsi müdafaaya girmiş ve kadının kolunu kıracak bir hamle yapmıştı. Sonra da ormanın içine koşup, gözden kaybolmuştu. Nefsi müdafaa diyorum, zira bu cins hayvanların karşısındaki canlıyı öldürmek için gırtlağına ya da ensesine yöneldiği bilinen bir gerçekti. O ise sadece kadının koluna yönelmişti.
 Kadın can havliyle köye doğru koştu. Tabi akabinde, bağrışmalar, panik ve silahları kuşanma takip etti. Köy meydanında toplanan halk, sanki panterden değil de bir canavardan bahseder gibi konuyu abartırken, eli tüfek tutan köylüler altı tecrübeli avcının önderliğinde ölüm takibine başladı. Hayvanın karda bıraktığı pençe izleri, sürek avındakiler için büyük kolaylık sağladı ki, bir geçitte silahlar üst üste patlamakta gecikmedi. Aldığı kurşun yaraları panter için kaçınılmaz sonu hazırlarken, köylüler zafer nidalarıyla “Müjdeyi!” verdi. İntikam alınmış ve canavar yok edilmişti.

Haberin Devamı

 İLKEL EGOLAR SÜRDÜKÇE

Zavallı hayvanın kanlar içindeki bedeni sürüklenerek köy meydanına getirildi. Doğal olarak da cesedin önünde köylünün meraklı gözlerle süzdüğü resmigeçit töreni başladı. Bu esnada köyün önemli bir şahsiyeti eşine kürk manto yapmak için panterin postunu istedi. Köylünün karşı çıkması üzerine de sağlık ocağının doktoru, hayvanın ölüsünü kuduz analizi yapmak üzere Veteriner Bakteriyoloji Enstitüsü’ne yolladı. Sonuçta da panter kuduz testinden temiz çıktı ama gözleri dahil bir çok organı laboratuarda telef olup gitti. Doldurulmuş bedeni ise MTA’nın Tabiat Tarihi Müzesi’nin deposuna atıldı.
 İşte Anadolu’nun son panterinin başına gelenler ve insanların doğaya saygısı... 22 Ocak 1974 yılının Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan resim ise her şeyi anlatıyor. İnsanların ilkel egoları sürdükçe, gün gelecek, vaşak, karakulak, angut gibi birçok canlı türünün son bireyiyle de vedalaşacağız. Ancak bu belediyecilik anlayışıyla onlardan önce yayalarla aynı sorunu yaşayan sokak hayvanları bize veda etmezse... Haksız mıyım?

Yazarın Tüm Yazıları