ERCAN Saatçi en sevdiğim dostlarımdan... Çok iyi müzik adamı... Ama inanın spor yazıları beni daha keyiflendiriyor. Cem Yılmaz okusa kıskanır!.. Fener-Gaziantep maçını "G" harfi geçmeden eleştirmiş..
Rakip takım rakip futbolcu yok.. En güzeli en sonda... "Maçın Üç Adamı..." Dikkat buyurun... "Maçın.." Birinci adam Volkan, ikinci adam Emre, üçüncü adam Lugano!.. Yahu karşıda, takımı geçtik, kayda değer bir adam bile yoksa, Fener’in kalecisi, stoperi ve ön liberosu nasıl en önemli üç adam olur?.. Ercan!.. Fener hayaletlerle mi oynadı?.. Yoksa Volkan, Emre ve Lugano’nun kendi kalelerine attıkları harika şutları mı kurtardı?..
Yukarıdaki yazı geçtiğimiz hafta 4 Şubat'ta Hıncal Uluç’un Sabah gazetesindeki köşesinde yayınlanmıştı.
Hıncal ağabey benim de çok sevdiğim bir dost olmasının yanında meslekteki sayılı duayenlerdendir. Bu nedenle Hıncal ağabeyin "Yaşa Ercan" başlıklı yazısına, 5 yıldır yazdığım köşemi pek dikkatli incelemediğini düşünerek ve eleştirilecekse de biraz(!) geç kalmış bir eleştiri olduğunu düşündüğümden cevap vermeyi gerekli görüyorum...
Benim pencerem
Yazılarımı sürekli takip edenler de bilir ki, ben bana has bir pencereden bakarak Fenerbahçe maçlarını yorumluyorum. Bir maç analizi yapmıyorum!.. Tandem, santra haf, 3-5-2, çift stoper, sağ iç, sol dış, baklava gibi futbola ait eski terimleri kullanmıyor, dolayısıyla takımların teknik analizleriyle pek ilgilenmiyorum. "Peki ne yazıyorsun kardeşim?" diye sorarsanız yayınlanmış tüm yazılarımı sizin gibi bir duayene onur duyarak yollayabilirim...
Ben Fenerbahçe maçlarında Fenerbahçe’yi seyrediyor ve Fenerbahçe’yi yazıyorum. Rakip takım kim olursa olsun eleştirilerim de övgülerim de Fenerbahçe ile ilgili oluyor. Ancak iyi oynayan rakibi de sizin söylediğiniz gibi es geçmiyor (köşe yazınızda bahsi geçen maçla ilgili "Gaziantep oynuyor Aragones seyrediyor" diye yazmışken nasıl Gaziantep’i görmezden geldiğimi de pek anlayamadım), bunları da gönül rahatlığıyla yazıyor ve tebrik ediyorum. (Buna benzer onlarca köşe yazım da gazetemde yayımlanmıştır).
Maçın Üç Adamı’na gelince; başladığım günden beri çok iligi çeken bu minik köşede de Fenerbahçeli futbolcuları yazıyorum... Bu güne dek bu köşe de sadece Fenerbahçe’li futbolcuları bazen hakettikleri için bazen de haketmedikleri için seçtim. Hatta kötü oyunu hicvetmek için çok değişik maçın üç adamları da oldu köşemde... "İzel-Çelik-Ercan", "Mazhar-Fuat-Özkan" ve son yazımdaki "Maçın Hiç Adamı Ara-Go-Nes" gibi...
Sevgili Hıncal ağabeyim, bilmem kaç yüzüncü kezdir yazdığım bu köşenin ancak geçen hafta dikkatini çekmesi beni çok derinden yaraladı!.. Keşke 5-6 yıl önce farketseydin de beni o zaman uyarsaydın.. Bu cevabı o zaman vermiş olurdum... Ama yine de her türlü yeniliğe ve fikre açık olduğumu belirtir, ellerinizden öperim...
Adil rekabet
SİVASSPOR ve Trabzonspor atbaşı şampiyonluğa koşuyor, üç büyükler de peşlerinde yakalamaya çalışıyorlar... Kırk yıl düşünsem inanmazdım...
Keşke rekabet hep böyle olabilse, alıştığımız takımların dışındaki takımlar çıkıp bu klişeyi bozmak için varını yoğunu ortaya koysa... Elbette bu mümkündür. Ama bunun da tek bir yolu var; adil rekabet!..
Yönetim istifa
SON haftalarda Fenerbahçe camiasında tuhaf şeyler oluyor... Bize 80’li 90’lı yılları hatırlatan çatlaklar duyuluyor... Yere göğe sığdırılamayan başkan Aziz Yıldırım ve arkadaşları yuhalanıyor, istifaya davet ediliyor... Peki niye? Çünkü seçim var!..
Çünkü bazılarının menfaatlerine ters düşen durumlar var... Çok az bir kesimin yaptığı bu tezahüratlar niye ve nasıl yapılıyor gayet açık... E o zaman bu istifa isteyen, futbolcusunu yuhalayan grubun alternatifi ne, kim, kimler? Onu da haykırsınlar da olayı daha net anlayalım!..