Vatandaş da aklını başına toplamalı

TÜRKİYE'de kár edildiğinde özeldir, cepte kalır. Zararlar kamulaştırılır. Yanlış yatırım yapılır.

Zarar edilir. Hemen ‘‘zedeler’’ ortaya çıkar. Mağdurlar devlet tarafından kurtarılmalarını talep ederler.

1994 yılındaki krizde döviz kredisiyle emlak alanlar ‘‘dövizzede’’ oldular. Kurların fırlamasıyla döviz kredilerinin cazibesi yok oldu. Devlet döviz kredilerini Türk Lirası kredilerine çevirdi. Zedeler kurtuldu. Banka gitti.

Daha önce bankerler iyi para veriyor diye yatırımcılar bankerlere hücum etti. Saadet zinciri kopunca bankerler battı. Bankerzedeler ortaya çıktı. Devlet bir ölçüde onları da kurtardı. Zede'lere tahammül edemeyen bir devlet geleneğimiz var.

RİSK BİLİNCİ

Yıllardır herkesten daha yüksek faiz veriyor diye bir bölüm tasarruf sahibi bir bankaya koştu. Bazen parasını istedi, alamadı. Daha yüksek faizle vadeyi uzatmak zorunda kaldı. Aldırmadı. İki puan fazla faiz alacağım diye o bankayla çalışmaya devam etti.

Banka gitti. Şimdi vatandaş haklı olarak soruyor: Madem bu banka kötüydü, devlet neredeydi? Aynı vatandaşlar şu soruyu da kendilerine sormaları gerekiyor: Herkesten daha yüksek faiz veren bir banka diğer bankaların bilmediği neyi biliyordu? Başınıza bir gün böyle bir şey geleceğini hiç mi düşünmediniz? Belki düşündünüz, ama ‘‘devlet nasılsa kurtarır’’ dediniz.

Yanlış anlaşılmasın. Fiktif muhasebe oyunlarıyla banka kayıtlarına alınmadan vatandaşlardan Hazine bonosu satarak ya da mevduat altında toplanan paraların geri ödenmesi devletin sorumluluğundadır. Aksi taktirde, bankacılığın itibarı tamir edilemeyecek boyutlarda zarar görebilir.

Türkiye'de yatırımcılar da iyi hesap yapmak zorundadırlar. Sırtını devlete dayayarak yatırım yapılmaz. Yatırım risk içerir. Risk özeldir. Risk gerçekleştiğinde zarar edilir. Zararın telafisini başkalarından beklemek gerçekçi değildir.

Türkiye'de mali yatırımcıların ‘‘banka bağlılığı’’ yok denecek azdır. Kim daha yüksek teklif ederse, fark yarım puan dahi olsa, paralar bir bankadan diğerine taşınır. Yatırım fonlarından biri bir hafta kötü bir performans gösterdi diye paralar bir fondan diğerine gider. Riskler hesaba katılmaz. Deneyimler arttıkça, yatırımcı da riskleri hesaba katan yatırım kararları vermeye mecbur kalacaktır.

DERS ALMAK

Türkiye'de bankacılık sektöründe yaşanan olumsuzlukların üç bacağı vardır. Üç bacak da birbirini suçlayarak bu işin içinden çıkamaz. Vatandaş aldığı riskleri bilecek ve riskleri hesaba katarak yatırım yapacak. Bankacılar, kendilerine emanet edilen paraların güvenliğini ön planda tutarak bankacılık yapacaklar. Zaman kazanılarak bankacılık yapılmaz. Kamu otoritesi de bankaları her yönüyle çok sıkı denetleyip gözetleyecek.

Dört yıldır yaşadığımız olaylar herkese bir şeyler öğretti ve hala öğretiyor. Bu aşamada önemli olan yaşadıklarımızdan çıkarılan dersleri iyi değerlendirip bir daha aynı olayları yaşamamaktır.

Bu yönde atılacak adımların başında bankacılık yapma kültürünün değişmesi gelmektedir. Banka çalışanlarının eğitimi çok önemlidir. Banka sermayedarının tek amacı yürürlükteki kurallar, kısıtlar ve teamüller çerçevesinde bankasının reel kár etmesi olmalıdır. Devletin bankacılık sektöründen çıkması gerekmektedir. Bankaların gözetim ve denetiminin siyasi etkilerden arındırılması kaçınılmazdır. Vatandaş ‘‘zede’’ olmayı göze alamayacak kadar risk bilincine sahip olmalıdır.

Bunların hepsi bir gün olacaktır. Doğru dersler çıkarırsak, geçiş çok daha kısa ve daha az sancılı olacaktır.

Yaz tatili nedeniyle yazılarıma bir süre ara vereceğim.
Yazarın Tüm Yazıları