TÜRKİYE ekonomisi iyi yolda giden, ama hala riskli bir ekonomidir. İçerde de, dışarıda da ekonomiyle ilgilenenler böyle düşünmektedirler.
Risk, kamu sektörü finansmanından kaynaklanan borçların çevrilebilirliği ve makro ekonomi alanında alınan mesafenin kaybedilmesidir. Dolayısıyla, bütçe uygulaması önemli olmaktadır. Yapısal reformların uygulamaya geçirilmesi beklenmektedir. Kurların ve faizlerin gelişimi dikkatle izlenmektedir. Ekonomi iyi gittiği halde, reel faizlerin yüksekliği ekonomiyle ilgilenen tüm çevreleri kaygılandırmaktadır.
Türkiye ekonomideki riskleri asgariye indiren, yatırımcılara güven veren ve ne yaptığını bilen bir tutum takınmak durumundadır. Son bir aydır mali piyasalarda gözlenen çalkantı ekonomik birimleri bir kez daha heyecanlandırmıştır. Bir anlamda, son dönemde yaşananlar ekonomideki risklerin büyüklüğü konusunda herkese bir fikir vermiştir.
BEŞ YILLIK PLANLAR
Hükümetin yaz sonuna doğru bir yılın ötesini kapsayan bir programı açıklama niyeti kaygıları dağıtabilecek nitelikte bir gelişmedir. Çok olumlu bir adımdır. Yatırımcıların bir ölçüde önünü görmelerine olanak tanıyabilecek bir girişimdir. Geleceğe yönelik kaygıları giderebilir. Kamu borçlarının çevrilebilirliği konusunda şüphecileri ikna edebilecek bir çalışma olacaktır.
Her şeyde olduğu gibi, plan ve programlarda da, önemli olan bu dokümanları hazırlamak kadar yazılan ve söylenenlerin kararlılıkla uygulanmasıdır. Daha birinci günden yazılanların kağıt üzerinde kalacağı yönünde verilecek bir izlenim faydadan çok zarar getirecektir. Örneğin, bu yılın başında daha bütçe yürürlüğe girer girmez bütçeyi delen kararların alınması bir ‘güven bunalımı’ yaratmıştı.
Türkiye geçmişte de bir yılın ötesini kapsayan çok programlar hazırlayıp ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşmıştı. Hiçbirine uyulmamıştı. Doğal olarak, her seferinde söylediklerine inanılmayan bir ülke görünümü vermiştik.
Beş yıllık kalkınma planları bu uygulamaya çok iyi örneklerdir. Planlı dönemin ilk yılları bir tarafa bırakılırsa, hiçbir beş yıllık planla aynı dönemin gerçekleşmeleri birbirini tutmamıştır. Plan hiçbir zaman uygulamayı yönlendirmemiştir.
Dolayısıyla, artık beş yıllık planlar Anayasal bir zorunluluk olma dışında, hazırlanmasının hiçbir önemi olmayan dokümanlar olmuştur. Hazırlandıklarında, gazetelerin ekonomi sayfalarını bir gün kadar işgal edip ondan sonra unutulmuşlardır. Beş yıllık planlar her defasında bir rakamlar yığınına dönüştürülüp rakamların nasıl gerçekleşebilecekleri yuvarlak laflarla havada bırakılmıştır.
HER ŞEY UYGULAMADA
Yaz sonuna doğru açıklanacak program artık alışılmış bu hataları içermemesi gerekir. Yalnızca üç yıl sonra kamu kesimi borç yükünün ne olacağı belirtilmemeli, bu orana varabilmek için neler yapılacağı da tarihler vererek anlatılmalıdır. Hangi yapısal reformların öncelikli olduğu tespit edilmeli ve tarih verilerek hangi yapısal reformların hangi çerçevede ele alınacakları açıklanmalıdır. Daha sonra da, söylenenler kararlılıkla uygulamaya konmalıdır. Hükümet kendini bağlamalıdır.
Aksi taktirde, açıklanacak program bütçe açıklarının milli gelir içindeki paylarını verecek. Afaki faiz ve kur varsayımlarıyla ilerideki yılların ne kadar güllük ve güneşlik olacağını vurgulayacaktır. Ne olacağı söylenecek, ama nasıl olacağı konusunda hükümet de dahil olmak üzere hiç kimsenin bir fikri olmayacaktır. Dolayısıyla, söylenenlerin hiçbirinin gerçekleşme olasılığı olmayacaktır.
Türkiye bunu çok yaptı. Yapılanın hiçbir işe yaramadığını çok iyi biliyoruz.