Üretmeden tüketmek

TÜRKİYE ekonomisinin en büyük sorunu nedir diye sorulduğunda, büyük bir çoğunluk ‘üretmeden tüketmektir’ diyecektir. Bu çok büyük bir yanılgıdır.

Üretmeden tüketmek deyimiyle ürettiğimizden daha fazla tükettiğimiz anlamını çıkarırsak, konuya üç açıdan bakabiliriz: Dış ticaret açığı vermekteyiz, yani ithalatımız ihracatımızdan fazladır; yurt içinde tüketmek için dış borçlanma yapıyoruz; bireyler bazında gelirlerimizin üzerinde harcama yapıyoruz.

YANLIŞ YARGI

İthalatımız ihracatımızdan fazladır. Ama ithalatımızın yaklaşık yüzde 15’i yatırım malları ithalatıdır. İthalatımızın yüzde 70-75’i içerde üretim yapmak için ithal ettiğimiz ara mallardır. İthalatımızın yalnızca yüzde 10-15’i tüketim mallarıdır. O halde, üretmeden tükettiğimiz yargısı dış ticaret açığı vermemizden kaynaklanamaz.

Tabloda dış ticaret açığı ile tüketim malları ithalatı verileri yer almaktadır. Görüldüğü gibi, 1990 yılından bu yana, dış ticaret açığımız tüketim malları ithalatının çok üzerindedir. Yani, hiç tüketim malı ithal etmeseydik dahi, yatırım malları ve ara malları ithalatı dolayısıyla, küçümsenmeyecek boyutlarda dış ticaret açığı verecektik.

Yurt içinde tüketmek için dış borçlanma yapıyoruz yargısı da yanlıştır. Dış borç ihtiyacı yatırım malları ithalatından daha fazla olsaydı, bu yargı doğru olabilecekti. Halbuki, tablodan da görüldüğü gibi, Türkiye’nin dış borçlanma ihtiyacı (cari işlemler açığı) yatırım malları ithalatının oldukça altındadır. Yani, dış ticarete konu olan yatırımlarımızın büyük bir kısmını da yurt dışından borçlanma yapmadan sağlamaktayız.

Bireyler bazında gelirlerimizin üzerinde harcama yaptığımız doğru olabilir. Ama, uluslararası karşılaştırma yapıldığında, Türkiye’de oturanlar doğru dürüst borçlanmamaktadır. Borçlanarak ev almak yaygın değildir. Yüksek enflasyon ortamında ipotek piyasası oluşamamıştır. Borçlanarak otomobil ya da dayanıklı tüketim malları almak da o denli yaygın değildir. Bütün bunlar yaygın olsa, mali piyasalarımız bugünkü büyüklüğünün çok üzerinde olurdu.

SORUN KAMU

Türkiye ekonomisinde bireyler çok borçlu değillerdir
. O nedenle, bireyle faizler indiğinde üzülürler, faizler yükseldiğinde sevinirler. Halbuki, bireyleri borçlu olan ülkelerde faizlerin artması borç maliyetlerinin artmasıyla üzücüdür, faizlerin düşmesi ise aynı derecede sevindiricidir.

Türkiye ekonomisinin sorunu üretmeden tüketmek değildir. Ekonomimizin sorunu devletin olmayan gelirini harcamasıdır. Yani, devlet üretmeden tüketmektedir. Özel sektör bunun faturasını ödemektedir. Keşke, bu anlamda bireyler de dahil, özel sektör üretmeden tüketseydi!
Yazarın Tüm Yazıları