Reformların neresinden başlayacağız?

YAPISAL reformları geciktirdikçe, hem işin maliyeti artıyor hem de reformlardan kısa dönemde faydalanabilme olanağı ortadan kalkıyor. Çünkü, gecikme sorunları işin içinden çıkılmaz bir biçimde ağırlaştırıyor.

Sosyal güvenlik sisteminin finansman açıklarını bilmeyen kalmadı. Her yıl milli gelirimizin yüzde 5’ine yakın bir bölümü, faiz dışındaki bütçe harcamalarının beşte birinden fazlası sosyal güvenlik sisteminin açıklarına kullanılıyor.

KAPSAM GENİŞ

Sosyal güvenlik sistemi içinde farklı şekilde işleyen üç kuruluş var: Emekli Sandığı
, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve Bağ-Kur.

Devlette çalışanları Emekli Sandığı kapsıyor. Emekli Sandığı hem emeklisine emekli maaşı ödüyor hem de devletin üzerine yüklediği başka işleri yapıyor. Topladığı primler ödediği emekli maaşlarına yetmiyor. Finansman açıkları giderek artıyor.

Soruna primlerin artırılmasıyla çözüm aranıyor. Yani, bir cepten öteki cebe para koyarak sorunun çözümlenebileceği düşünülüyor. Emekli sandığının açıkları bu yolla kapanabilir, ama devlet kurumlarının personel harcamaları aynı paralelde artar. Devletin finansmanına topluca bakıldığında, hiçbir şey değişmez. Sorun, az sayıdaki çalışanın çok sayıda emekliye bakmasından kaynaklanmaktadır.

Sosyal Sigortalar Kurumu’na prim ödeyen yaklaşık 5.6 milyon kişi vardır. Aynı kurumdan maaş alan yaklaşık 4 milyon emekli vardır. Yani, her bir emeklinin maaşını 1.4 çalışan ödemek durumundadır. Bu mümkün olmadığından, SSK finansman açıkları vermektedir.

SSK yaklaşık 33.5 milyon kişiye (Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı) sağlık hizmeti vermektedir. Emekli maaşlarını kendi kaynaklarıyla ödeyemeyen SSK verdiği sağlık hizmetlerinin parasını nereden çıkaracaktır? Sosyal güvenlik sisteminde emekli hizmetleri ve sağlık hizmetlerini birbirinden ayırmak makul görünse de, konunun finansman boyutunu çözmemektedir. Sorun, az sayıdaki çalışanın çok sayıda emekliye bakmasından kaynaklanmaktadır.

Bağ-Kur’a prim ödeyenlerin sayısı yaklaşık 2.5 milyon civarında. Aynı kurumdan emekli maaşı alanların sayısı ise 1.3 milyon. Emekli maaşı alan bir kişinin maaşı 1.9 çalışandan kesilen primlerle ödenmeye çalışılmaktadır. Doğal olarak, bu mümkün olamamaktadır. Bağ-Kur da, diğer sosyal güvenlik kuruluşları gibi, Hazine’nin üzerine yaslanmaktadır. Bütçeden katkı almaktadır. Sorun, az sayıdaki çalışanın çok sayıda emekliye bakmasından kaynaklanmaktadır.

Az sayıda çalışanın göreli olarak çok sayıda emekliye bakması nüfusu çok genç bir ülkede olunca durum daha da vahimleşiyor.

ACİL ÖNLEM

Bu hale gelmiş bir sistemi emekli olma yaşını artırarak kısa dönemde çözmek mümkün değildir
. Sorun birikerek işin içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Dolayısıyla, en radikal çözümler dahi, sorunu ancak uzun dönemde çözebilecektir. Ama, sorunu çözmeye yönelik önlemleri almakta geciktiğimiz sürece, daha büyük sorunlarla karşılaşma olasılığımız çok yüksektir.

Devlet bir gün emekli maaşı ödeyemeyecek duruma gelebilecektir. Devletin verdiği sözleri bir gün tutamama durumuna gelmeden önce, devletin verdiği sözlerin kapsamını bugün daraltmak daha akılcı bir çözüm gibi görünmektedir.
Yazarın Tüm Yazıları