Ekonomide ileriye dönük güven verilemeyince yatırımcılar yaratılan riskler için ek getiri bekliyorlar. Dolayısıyla, reel faizler yüksek oluyor.
Güven verilmese de, enflasyon düştüğünde, en büyük borçlu olan devletin geriye dönük olarak ödediği reel faizler çok daha büyük oluyor.
Bir çelişki gibi görünse de, devletin enflasyonu düşürme konusunda sözünde durması maliyetleri artırıyor. Devletin yatırımcıları aldatması ise, bir kerelik dahi olsa, borçlanma maliyetlerini düşürüyor.
GEÇMİŞ VERİLER
Anka Bülteni’nin yayınladığı verilere göre, 2000 yılında gerçekleşen enflasyon göz önüne alındığında, devlet 1999 yılında yaptığı borçlanmalarda yüzde 35 reel faiz ödemek durumunda kalmıştı. Çünkü, enflasyon geçmişe göre çok düşmüştü. 1999 yılındaki nominal faizler 2000 yılındaki enflasyona göre yüksek kalmıştı.
2001 yılındaki krizle devlet yatırımcıları aldatmış oldu. Enflasyon aldı başını gitti. Dolayısıyla, 2000 yılında devletin borçlanmalara ödediği reel faiz eksi 11 oldu. Devlet 2000 yılındaki borçlanmalarında reel olarak çok kar etti, ama yeni borçlanmalarında yatırımcılar öçlerini aldılar. 2001 yılındaki borçlanmaların 2002 yılındaki enflasyona göre reel maliyeti yeniden yüzde 35 oldu.
2002 yılında artık enflasyonun düşmekte olduğu daha geniş kesimler tarafından fark edilmeye başlandı. Devletin borçlanmasının reel maliyeti 2003 enflasyonuna göre yüzde 23’e düştü. Enflasyonun düştüğü görüldüğü halde, reel faizler yüksek seyretmeye devam etti. Geçmişin günahları ödeniyordu.
Bu yılın ilk beş ayında enflasyon birçok kesimin beklentilerinin de ötesinde düştü. Ek olarak, Irak Savaşı nedeniyle yılın geçen yılın ilk dört ayında nominal faizler yüksek olmuştu. Dolayısıyla, 2003 yılının ilk dört ayındaki borçlanmaların 2004 yılının ilk dört ayında gerçekleşen enflasyona göre reel maliyeti yüzde 42’ye kadar yükseldi.
Eğer saçmalamazsak, gelecek yıl bu aylarda enflasyon yine tek haneli rakamlarda olacaktır. Bugünkü faizler düzeyinde, devletin ödeyeceği reel faiz yüzde 12 civarında gerçekleşecektir. Mayıs ayında saçmalayıp kur ve faizler yükselince, ödenecek beklenen reel faiz yüzde 16’ya fırlamıştır.
Bu düzeydeki reel faiz mutlak anlamda yüksektir. Ama, yakın geçmişimiz göz önüne alınıp riskler düşünüldüğünde, bu düzeydeki reel faizlerin düşük dahi kaldığı iddia edilebilir.
EKONOMİK BÜYÜME
Reel faizlerin düşük ya da yüksek olduklarına piyasadaki yatırımcılar karar vereceklerdir. Bugünkü reel faiz düzeyinde enflasyonun daha da inmesi gerçekleşemiyorsa, reel faizler düşük kaldı demektir. Enflasyon hızla düşmeye devam ediyorsa, reel faizlerin yüksek kaldığı iddia edilebilir.
Reel faizler gerçek bir ekonomik istikrarı yakalayana kadar Türkiye ekonomisi için önemli bir sorunmuş gibi görülecektir. Ama, bu reel faizler düzeyinde dahi ekonomi yüzde 6 civarında büyümeye devam edebiliyorsa, reel faizleri bahane edip enflasyonu düşürme hedefinden taviz verilmesini savunmak ciddiyetle bağdaşmamaktadır.
2002 yılında ödenen reel faiz yüzde22’nin üzerindeydi, ekonomik büyüme yüzde 7’nin üzerinde gerçekleşti. 2003 yılındaki reel faiz yüzde 18’ler düzeyindeyken, ekonomik büyüme yüzde 6’ya yaklaştı. Bu yıl yüzde 12-16 civarındaki reel faizler ekonomik büyümeyi rahatsız etmiyordu. Her zamanki gibi, ekonomik büyümeyi rahatsız edecek olgu kur ve nominal faizlerin beklentilerin ötesinde yükselmesidir. Yani, yatırımcıların aldatılmasıdır.