HER alanda belirsizliğin çok yoğun olduğu bir dönemden geçiyoruz. Gelişmiş ülkelerde yaşanan krizin daha neresinde olduğumuzu ve bunun bize ne zaman ve nasıl yansıyabileceğini kestiremeden, yurtiçinde oluşan siyasi belirsizlik ve gerginlik havayı daha da kararttı. Gidişat iyi değil.
Genelde, yurtiçinde de, yurtdışında da yoğun bir karamsarlık var. Belli başlı ülkelerin finansal piyasaları birbirlerini günlük bazda çok daha fazla etkiler hale geldi. Her ülke, kendi dışındaki ekonomilere yönelik verileri çok daha yakından takip etmeye başladı. Yayınlanan her ekonomik veri, kendi içinde olumlu öğeler taşısa dahi, olumsuz yönden yorumlanıyor. Dolayısıyla, piyasalardaki oynaklıklar azami düzeye geldi. Türkiye ekonomisinin bu çeşit oynaklıkları hazmetmesi kolay değil.
YENİ HABERLER
Yurtdışındaki bunca karışıklık ve oynaklık genellikle finans piyasalarından çıkan verilere tepkilerden ve güven ortamının sağlanamadığından kaynaklanıyor. Bu yıla yönelik reel sektöre yönelik henüz güvenilir veriler çıkmadı. Geriye dönük yapılabilecek güncellemelerle Avrupa ve Japonya’da ekonominin küçüldüğü yönde çıkabilecek veriler ortalığı daha da karıştırabilir. Amerika’da büyümenin 2007 yılı sonunda oldukça düştüğünü biliyoruz. Düşüşün devam etmesi şaşırtıcı olmayacak.
Genel kaygı varlık fiyatlarının düşmesinden kaynaklanıyor. Konut fiyatları düşüyor. Konut kredilerine bağlı varlığa dayalı menkul kıymetlerin fiyatları düşüyor. Şirketlerin çıkardığı bono fiyatları düşüyor. Henüz, konut kredileri dışındaki kredi portföylerinin kalitesinin düştüğü yönünde elde fazla veri yok. Yakında, özellikle Amerika’dan, bu yönde de haberler gelmesi şaşırtıcı olmamalı. Bankaların gerçek durumları da herkesi kaygılandıran bir bilinmeyen.
Bir anlamda piyasanın oyuncağı haline gelen Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) kısa vadeli faizleri yine yüklü bir biçimde düşüreceği beklentileri güçlendi. Amerika’da konut fiyatlarındaki düşüşün hız kesmemiş olması ve tüketici güveninin son yılların en düşük düzeyine gerilemiş olması yeni bir spekülasyon başlattı.
Kısa vadeli faizlerin Amerika’da düşeceği beklentileriyle, Amerikan doları yeniden değer yitirme eğilimine girdi. Altın, yatırımcıların kendilerini enflasyona karşı koruma aracı olma özelliğini güçlendirdi. Altın fiyatları yeniden artıyor. Ama, küresel resesyon beklentilerine rağmen, doların değer kaybetmesiyle petrol ve emtia fiyatlarında şimdilik bir düşüş eğilimi gözlenmiyor.
AYNI SENARYO
Yurtdışındaki krizin Türkiye ekonomisine yansımaları şimdilik panik yapacak boyutlarda değil. Ama, yurtiçindeki siyasi belirsizlik ve gerginlikle birleşince, genel ekonomik havanın kötüleşmesi ihmal edilebilecek boyutlarda da değil.
Hazine bonosu faizleri ikinci piyasada yaklaşık yüzde 2.5 puan arttı. Borsa yılbaşından bu yana yüzde 27 civarında değer yitirdi. Ocak ayının ortasından bu yana, iki buçuk ay içinde, dolar kuru yüzde 12, Euro kuru ise yüzde 19 civarında arttı.
Son iki aylık finansal sisteme yönelik veriler, siyasi gerginliklerle beraber, Türkiye ekonomisinde tüketim ve yatırım kararlarının ertelenebileceğine işaret ediyor. Bu yılın ilk üç ayında ekonomik büyümenin oldukça düşük çıkma olasılığı çok fazla. Büyümede kaybolmakta olan ivme devam edecek gibi görünüyor. Buna karşılık, artan belirsizlikler ve döviz kuru hareketleriyle enflasyon görünümünün giderek bozulduğu söylenebilir.
Dünyanın önemli bir bölümü için beklenen düşük büyüme ve daha yüksek enflasyon senaryosu bugünkü şartlarda Türkiye ekonomisi için de geçerli. Gelişmekte olan ülkelerden kendimizi olumsuz yönde ayrıştırmaya çalışıyoruz. Konunun en kaygı verici yanı burası.