2006 yılında yaşananlar enflasyon açısından herkes için çok öğretici oldu. Enflasyon hedefinin büyük farkla ıskalanması döviz kurlarındaki yukarı yöndeki dalgalanmaların önemini daha belirgin hale getirdi.
Merkez Bankası’nın kamuoyu ile paylaştığı görüşlerinde 2006 yılında yaşananlardan bazı dersler alındığının izleri vardır. Döviz piyasasına müdahale olasılığını tetikleyebilecek gelişmeler farklı anlatılmaya başlandı. "Döviz kurlarında aşırı dalgalanma" hikayesi daha arka plana düştü. "Enflasyonu tehdit edecek kur gelişmeleri" kavramı daha öne çıkmaya başladı.
YUMUŞAK VEYA SERT
Sesi yüksek çıkan çeşitli kesimleri daha da bağırtamamak için Merkez Bankası çok kibar bir tavır takınıyor. Aslında, Merkez Bankası, "döviz kurlarının aşağı yöndeki hareketleri beni o denli ilgilendirmez, ama döviz kurlarının yukarı yöndeki hareketleri kabul edilemez olabilir" demek durumundadır. Enflasyon hedeflemesini para politikasının kılavuzu yapan bir merkez bankası için bundan başka söyleyeceği bir şey yoktur. Merkez Bankası döviz kuru dalgalanmalarında simetrik bir duruş sergileyemez.
İster kızalım, ister darılalım. Gerçek budur. Bu gerçek ne denli kibar dile getirilirse getirilsin, ne denli açık söylenirse söylensin, reel ekonomi ve mali piyasalar hesaplarını bu gerçeğe göre yapmalıdırlar. 2006 yılı ortasında yaşananlar ders oldu. Gerekli dersi Merkez Bankası da, Merkez Bankası’nın elini tutmaya çalışan IMF iktisatçıları da almış görünüyorlar.
2007 yılı hem yurt içindeki hem de yurt dışındaki mali piyasalar için çalkantılı bir dönem olmaya adaydır. Yurt içinde siyasi belirsizlikler ve seçimlerin kamu finansmanı üzerinde oluşturabileceği olumsuzluklar söz konusudur. Yurt dışındaki piyasalar oynak bir döneme girmiştir. Dolayısıyla, döviz kurları üzerinde oluşabilecek baskılara karşı enflasyon hedefini kollamaya çalışan bir merkez bankası uyanık olmak zorundadır. Son açıklamalar bu kaygıların kamuoyu ile paylaşılmasından başka bir şey değildir.
Enflasyonu tehdit edebilecek iki önemli gelişme daha vardır. Birincisi, kamu sektöründe geciktirilen zamlar ve ikincisi iç talep gelişmelerinin enflasyon üzerindeki olumsuz yansıma olasılığıdır. Her iki tehdit de Merkez Bankası’nın faizler konusunda daha tutucu bir tavır almasına neden olmaktadır.
Faizlerin yüksek olması nedeniyle ekonomik büyümeden feragat edilmesi, faizlerin gereğinden hızlı düşürülmesiyle enflasyonda yaşanabilecek sürprizler terazinin iki kefesine konduğunda, Merkez Bankası’nın tercihi çok açıktır. Enflasyonda sürpriz yaşanacağına, büyümenin daha az gerçekleşmesi yönünde sürpriz yaşanması tercih edilecektir. Eğer edilmiyorsa, edilmelidir. Çünkü, Merkez Bankası 2006 yılında ters köşeye yatarak bir kez daha yanlış yapma lüksünü yitirmiştir.
Yumuşak enflasyon hedeflemesi duruşu yerini dosdoğru enflasyon hedeflemesine bırakmak zorundadır. Çünkü, bu aşamada Merkez Bankası’nın itibarı söz konusudur.
SÖYLEV VE UYGULAMA
Söylevler bu yönde olsa da, gerçekte uygulama inandırıcılığı artıracaktır. Merkez Bankası gerçekten kurlardaki aşağı yöndeki hareketlerine göreli olarak daha kayıtsız kalıp kur yükselmelerine daha duyarlı olacak mıdır? Bunu yaşayarak gördüğümüzde, enflasyon beklentileri çok hızlı bir biçimde olumlu yönde şekillenecektir. Böyle bir fırsatın çıkıp çıkmayacağı belli değildir. Çıkmaması tercih edilebilir, ama çıkarsa da, politika belirsizliklerinin ortadan kaldırılması fırsatı doğmuş olacaktır.
Aynı şekilde, kamu zamları ve iç talep riskleri karşısında, faizlerin düşürülmesi yönde artan baskılar karşısında Merkez Bankası taviz vermez bir duruş sergileyebilecek midir? Ekonomik birimler bunu da gözleyecektir. Söylevlerin uygulamalarla paralel olduğu izlenimi yaygınlaştıkça, Merkez Bankası’nın işi kolaylaşacaktır.