Yılın ilk dört ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, ithalat yüzde 46 artarken ihracat yüzde 30 arttı.
Sonuç olarak, dış ticaret açığı on iki aylık bazda 26.6 milyar dolar oldu. Yıllık olarak dış ticaret açığının milli gelire oranı yüzde 10’u geçti.
Son dönemde, on iki aylık bazda dış ticaret açığı ayda 1 ile 1.5 milyar dolar arası artıyor. Bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir gelişmedir.
Dış ticaret açığındaki önlenemeyen yükselişi durdurabilmek için döviz kurlarında olası bir artışa güvenmek yanlıştır. Döviz kurları o özlenen düzeltmeyi yaptığında, iş işten geçmiş olup ekonomi bir başka krize doğru yol almakta olacaktır.
Şimdiye kadar dış ticaret ve cari işlemler açıkları bir şekilde finanse edildi. Bundan böyle, bu verilerin ‘haber’ değerleri daha yüksek olacaktır. Artan dış ticaret açıkları ilerideki dönemlerdeki dış ticaret açıklarını finanse etmeyi zorlaştırabilecektir. Konunun da önemi buradan gelmektedir.
İÇ TALEP
Çözüm iç talep artışını daha makul düzeylere çekmekten geçmektedir. Dış ticaret verilerinin ayrıntıları da aynı noktaya işaret etmektedir.
Herkesin bildiği gibi, dış ticaret açığındaki artış ihracatta yaşanan bir sorundan değil, ithalatın önlenemeyen artışından kaynaklanmaktadır. 2003 yılında yatırım malları, ara mallar ve tüketim malları ithalatı yaklaşık aynı düzeyde artıyorlardı. Bu eğilim bu yılın ilk dört ayında biraz değişmiş görünüyor.
Yatırım malları ithalatı 2004 yılında ara mallar ithalatına göre hızlandı. Bu gelişme kapasite kullanımının sınırına gelinip ekonomide bir yatırım artışının gerçekleştiğine işaret ediyor. Buna karşılık ara mallar ithalatı geçen yılın aynı düzeylerinde, yüzde 30-35 civarında artmaya devam ediyor.
Tüketim malları ithalatındaki artışta da bir hızlanma var. Her ne kadar Türkiye’nin tüketim malları ithalatı mutlak olarak düşük olsa da (toplam ithalatın yüzde 12-15’i civarında), tüketim malları ithalatındaki gözlenen eğilim iç talep artışında bir yavaşlama olduğu izlenimi vermiyor. Aksine, ekonomik faaliyet artarak devam ediyor.
İhracattaki artış da devam ediyor. Mutlak olarak küçük de olsa, yatırım malları ihracatındaki artışta bir hızlanma gözleniyor. Tarım malları ihracatındaki artış düşerken, ihracatımızın yüzde 85’i civarındaki imalat sanayii mallarındaki ihracat artışı yüzde 30 düzeylerinde devam ediyor.
İNCE BİR BUZ
İşbaşındaki hükümet ve bürokrasi dış ticaret verilerindeki gelişmeleri ‘kaygılanacak bir şey yok’ diye yorumlayabilirler. Oturdukları koltuklar itibarıyla bu tepki çok yadırganmamalı. Ama, dış ticaret verilerinde gözlenen eğilimler kaygı verici boyutu da aşmak üzeredir. Çünkü, bir kargaşalık yaratmadan, ‘yumuşak iniş’ yaparak iç talebin kontrolü ve dış ticaret açığının azaltılması zaman alan bir süreçtir. Frene bugün basılsa, araba dört ile altı ay içinde yavaşlamaya başlayacaktır.
Kamu sektörünün borç yükünün milli gelire göre yüzde 85, toplam dış borçların yüzde 60 olduğu ve doğrudan yabancı sermayenin gelmediği bir ülkede milli gelirin yüzde 10’undan fazla dış ticaret açığı vermeye gayret etmek ince bir buzun üzerinde yürümeye benzemektedir. En ufak bir sarsıntının yıkım gücü fazla olacaktır.
Ekonomik büyümeyi azamiye çıkarmak uğruna gereksiz bir risk alınmaktadır. Risk gerçekleştiğinde, yeniden ekonomik küçülmeyi kabullenmemiz söz konusu olacaktır. Kısa dönemli mutluluklar için böyle riskler alınmaya değmez. Ekonomide gereksiz oynaklıklara neden olmak istikrarın en büyük düşmanıdır.