AB yolu dik bir yokuştur çabuk yorulmayalım

TÜRKİYE ile Avrupa Birliği (AB) ilişkileri geçmişe göre çok daha az belirsizlikler taşıyan bir yola girdi. Yolda engebeler mutlaka olacaktır. Karamsar olunacak olaylar yaşanacaktır. Ama, amaç her iki taraf için de Türkiye’nin Topluluğa tam üyeliğidir.

Bu amaca giden yolun başındayız. Yol, uzun, ince ve yokuştur. Yola nasıl girdiğimizin şartlarını eleştirmekle zaman kaybedeceğimize, üstümüze düşen görevlerin bilinci içinde hemen çalışmaya başlamalıyız. Kısır tartışmalarla daha yokuşun başında kendimizi yormamalıyız.

Kalıcı önlemlere kafayı takmamalıyız. Kalıcı önlemlerin kalıcı olmalarını anlamsız kılacak şekilde kendimizi konumlandırmalıyız. Yani, değişmeliyiz.

AB üyeliği, Türkiye’yi her açıdan daha iyiye yaklaştıracak bir ‘değişim projesi’dir. Bu projede herkese görev düşmektedir. Yapılacakları ve yapılması gerekenleri katkı yapmaya yönelik eleştirmeliyiz. Doğrudan katkı yapmanın yollarını araştırmalıyız. Siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, sektör temsilcileri, mesleki kuruluşlar ve üniversiteler bu sürecin ayrılmaz birer parçası olmak durumundadırlar.

Toplum olarak bir Avrupa vizyonu geliştirmek durumundayız. Çeşitli kesimler statükonun korunması için mücadele edeceklerdir. Statüko ile mücadelenin tek yolu gidilecek yol konusunda vizyon sahibi olmaktır. Aksi taktirde, uzun, ince ve dik bir yokuşta çok yalpalarız, çok çabuk yoruluruz.

AB ile müzakereler uzun sürecektir. Bunu herkes biliyor. Önemli olan müzakerelerin uzunluğu değil, içeriklerinin doğru olmasıdır. Her istediğimizi alamayacağız. Müzakereler sonucunda, alamadıklarımız gelişmemizi durdurmamalı, aldıklarımız gelişmemizi hızlandırmalıdır.

Büyümedeki düşüş geçici olabilir

YILIN
ilk yarısında üç aylık bazda yüzde 10’un üzerinde büyüyen milli gelirimiz bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 4.7 büyüdü. Ekonomi soğuyormuş gibi bir izlenim edinildi. Yılın ortasında tüketici kredilerinin pahalılaştırılması işe yaradı gibi görüntü ortaya çıktı.

Rakamların ayrıntıları ise aynı izlenimi vermiyor. Toplam yurt içi talep artışı eski hızında devam ediyor. Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre, bu yılın ilk üç ayında yıllık bazda yüzde 11 büyüyen toplam iç talep yılın ikinci ve üçüncü çeyreklerinde yüzde 14 büyümeye devam ediyor.

Üretimdeki düşüş stok büyümesinin yavaşlamasından kaynaklanıyor. 2002 yılı ve 2003 yılının bir bölümünde iç talep büyümesi çok fazla olmadığı halde, stok büyümesinden üretim artıyor gibi görünüyordu. Şimdi de, iç talep büyümesi eski hızında devam ettiği halde, stok artışının yavaşlamasıyla üretimdeki büyüme yavaşlamış gibi görünüyor.

Kamu kesiminin tüketimi azalıyor. Ama, özel sektör tüketimi hızlanarak artıyor. Geçen yılın son çeyreğinde bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 artan özel tüketim harcamaları bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10, üçüncü çeyreğinde ise yüzde 11 arttı. Yatırım artışı hızlanarak devam ediyor.Yılın başlarında yüzde 10 civarında artan yatırım harcamaları son altı ayda yüzde 30’un üzerinde artıyor. Özel yatırım harcamalarındaki reel artış ise yüzde 50’ye dayandı.

Milli gelir hesaplamaları bir tahmindir. Doğal olarak, yapılan tahminler belli bir hata içerir. Hesaplamada yapılan hataların büyük olmadığı kabulüyle, milli gelir büyümesinin yılın üçüncü çeyreğinde yavaşlamış gibi görünmesinin geçici bir olay olabileceği çok yüksek bir olasılıktır. İç talep büyümesi devam ettiği sürece, üretim mutlaka iç talep büyümesini takip edecektir.

Dolar bir süre düşük seyreder

DÜNYANIN
en zor işlerinden biri kur tahmini yapmaktır. Ekonomik büyüklüklerin tahminiyle uğraşan bilim adamları ‘tahmin yaparken ya zaman ya da büyüklük ver, ama ikisini birden verme’ derler. Bu tavsiyeye uyarak doların diğer para birimleri karşısında bir süre daha düşük kalacağı söylenebilir. Ama, ne kadar süre düşük kalacağını kestirmek çok zordur.

Amerika’da bütçe açıkları büyüdü. Cari işlemler açığı rekorlar kırıyor. Son verilere göre, Amerika’da cari işlemler açığı Temmuz-Eylül döneminde 165 milyar dolar oldu. Bunun anlamı ABD ekonomisinin dünyanın diğer ülkelerinden üç ayda 165 milyar dolar daha borçlanmış olmasıdır.

Doların diğer ülkelerce rezerv para olarak kabul edilmesi nedeniyle, ABD ekonomisinin cari işlemler açığı vermesi diğer ülkelerin dolar olarak tuttukları mali servetlerinin aynı boyutta artması demektir. Yani, dünyada dolar arzı hızla artmaktadır.

Arzın arttığı yerde, talep aynı hızda artmazsa fiyat düşer. Dolar’da da şimdilik aynı şey yaşanmaktadır. Kısa dönemde dolar arzındaki artışın durması olasılığı yok denecek azdır. Doların diğer paralar karşısındaki değerinin istikrara kavuşması dolara olan talebin yükselmesiyle gerçekleşecektir.

Dolara olan talebin kısa dönemde artması ABD ekonomisinde bütçe açıklarını azaltıcı önlemlerin gündeme gelmesiyle olabilecektir. Siyasi olaylardan bağımsız olarak, gelecekte dünyada dolar talebinin artması ABD’nin bütçe dengesiyle yakın ilişkilidir. Dolar faizlerinin artması dolar talebini canlandırması açısından şimdilik yetersiz görünmektedir.

Petrol bir süre pahalı kalacak

1990
’lı yılların ikinci yarısında varili 12 dolara kadar düşen petrol bugünlerde 50 dolar civarında. Genellikle petrol fiyatındaki bu denli yükseliş dünya ekonomilerini sarsar. Ama, en azından şimdiye kadar herhangi bir sarsıntı hissedilmedi.

Petrol üreten ülkeler doğal olarak hallerinden memnun. O kadar memnunlar ki, petrol fiyatının üç-beş dolar düşmesiyle OPEC petrol üretimi kısma kararı aldı. Petrol fiyatının yüksekliği Rusya ekonomisini çalkantılardan uzak tutuyor. Diğer gelişmekte olan piyasalara para akışının yüksek meblağlarda devam etmesi şişen petrol faturasının ödenmesinde bir sorun yaratmıyor. Avrupa zaten petrol fiyatları artmadan da işsizlikle boğuşuyordu. Amerika’da ise üretim biraz gerilemesine rağmen, henüz rahatsız edecek boyutlarda değil. Kışa girerken, havalar soğuyor diye petrol fiyatları artıyor. Halbuki, 1996 yılının kışında da havalar soğuyordu. Petrol fiyatları düşüyordu. Belli ki, petrol fiyatlarının yüksekliğinden çok fazla şikayetçi olan yok. O halde, petrolün bir süre daha pahalı kalması bizleri şaşırtmamalı.
Yazarın Tüm Yazıları