Paylaş
Eve döneceğimiz günün sabahında uyandığımızda denizde dalgadan eser kalmamış, çarşaf gibiydi. Hala merak ederim, “Gerçekten o günle alakası var mı?” diye...
Evimize dönmüştük. Gece olduğunda sıcaktan uyuyamıyordum. En sonunda, saat iki sıralarında daldığımı hatırlıyorum.
Dalmamla, uyanmam bir oldu sanki...
Sallanıyordum, uykusuzluktan deyip, dönmek için hamle yapacaktım ki duvarlardan çıkan korkunç seslerle irkildim.
Yataktan güçlükle kalkıp, koridora doğru yöneldim. O zaman ben 17 yaşındaydım, yan odadan korku dolu gözlerle yanıma sokulan kardeşim 9 yaşında bir çocuktu daha...
Annemle, babam da fırlamıştı yatak odasından. Hepimiz koridorda bir tarafa tutunup ayakta kalmaya çalışıyorduk. O an anlam veremediğimiz garip ışıkların ne olduğunu sonradan anlamıştık.
Evin karşısındaki inşaatın projektörü sallanıyor, ışığı salona bir giriyor bir kayboluyordu.
Kardeşim ağlıyor, ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ne oluyor, bombalar mı patlıyor, gök mü gürlüyordu? Gece gece, salona girip çıkan ışıklar neydi? Uykumuzda cehenneme mi düşmüştük?
Tam bitti derken, çok daha şiddetli bir şekilde ikinci dalga geldi. Bu kez, bina göçüyordu bunu hissetmiştik. Dakikalarca değil, saatlerce sallanmıştık sanki. Neyse ki, sona erdi.
Kapıya çıktığımda, yeni evli olan komşumuz, kucağında bebeğiyle kala kalmıştı. Nasıl oldu hala bilmiyorum. Kadıncağızın kucağından bebeği aldım, zifiri karanlıkta beş kat aşağı düşmeden inebildim.
Deprem olmuştu anlamıştık da, o nasıl bir sallanmaktı. Fay hattı bizim sitenin altında mı kopmuştu? Bir araçtan yükselen radyo seslerini dinlemeye başladık. Merkez üssü Kocaeli’ydi. Biz kilometrelerce uzaktaki Bursa’da böyle sallandıysak, Kocaeli diye birşey kalmamıştı herhalde. Gün aydınlandığında zaten bilanço ortaya çıkmıştı.
Bugün hala, o anları saniye saniye hatırlasam da, yarattığı travmayı unutamasak da biz şanslıydık. Kurtulmuştuk. Şimdi biz o günü, yalnızca 17 Ağustos’ta hatırlıyoruz. Ama yakınlarını kaybedenler, sakat kalanlar, onlara her gün 17 Ağustos...
Aradan, 14 yıl geçti, hala dersler alınmadı. Hala, Türkiye’nin başkenti Ankara’da dahi riskli binalarımız var. Sağlam konutlarda oturarak, kurtulunmuyor bu depremden. Riskli binalar var olduğu, demirden çimentodan çalarak binalar yapılabildiği sürece, o risk bir gün hepimizi bir yerde bulabilir.
Paylaş