Paylaş
Gündem referandumdan açılmışken sosyal medyada son günlerde, Ankara’da 10 yıl önce Kızılay’ın yaya trafiğine kapatılmasına yönelik yapılan anketten görüntüler dolaşmaya başladı. O zaman çeşitli televizyon kanallarının yaptığı röportajlardaki diyaloglardan bazılarını aktarıyorum:
“Nerede oturuyorsunuz? “Kayaş’ta.” 10 yaşlarında bir çocuğa yöneltilen soru, “Neden geldiniz buraya?” “Bilmiyoruz ki abi”. Yine bir çocuğa soruluyor “Ne demek oy? “Oyyyy.....”
İki yaşlı kadın konuşuyor, “İnşallah kazanır, Allah yardımcısı olsun.” “Kim kazanır?” “Melih Gökçek”. “Siz trafiğe mi evet dediniz Gökçek’e mi?” “Trafiğe”.
Muhabir, Güvenpark önünde bir otobüs dolusu insana mikrofon uzatıyor. “Siz oy kullanmaya mı geldiniz?” Önce birisi “Evet” diyor. Hemen arkasından yaşlı bir adam, “Hayır hayır, biz buraya gezmeye geldik, gelmişken e de böyle oy kullanalım dedik” diye gençleri susturuyor.
Yine yaşlı bir kadın, “Burası nere ben bilmem ki?” diyor önce, sonra arkadan “Kızılay, Kızılay” diye bağırıyor kadınlar. “Peki daha önce gelmiş miydiniz? Hiç gelmedim” diyorlar. Bir vatandaş, “Kim gelirse gelsin, Allah hayırlısını versin” diyor. Başka bir vatandaşa uzatılıyor mikrofon, diyalog aynen şöyle - Neyin kararını vereceksiniz?
- Ne kararı?
- Burada ne yazıyor niçin karar vereceksiniz?
- Evet.
- Evet diyeceksiniz, peki ne için evet diyeceğinizi biliyor musunuz?
- Niye bilmiyorum?
- Onu soruyorum ne için evet diyeceksiniz?
- Melih Gökçek’i istemek için evet diyeceğiz.
Meydanı yaya trafiğine kapatmak isteyen ve çevre ilçelerden otobüslerle insan taşıdığı gerekçesiyle eleştirilen Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sandık başında oyunu kullanırken iddiaları reddediyor. Sonra da şöyle diyor: “Demokrat olalım, işimize gelsin gelmesin sandığa güvenelim.”
Konseylerimiz vardı bizim
Referandum ve plebisit kavramlarını derinlemesine tartışmaya başlamadan önce, halletmemiz gereken daha başka sorunlarımız var. Mesela, “Ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik bir yapı” hedefiyle kurulan kent konseylerinin yönetim kurullarına belediye bürokratlarını doldurmaktan vazgeçmeliyiz. Kent konseyleri zaten katılımcı ve demokratik bir şekilde işlerse, ne anketlere gerek kalır, ne de plebisitlere...
Alışverişin yüzü alışveriş yapmadı
Ankara Shopping Fest hazırlıkları aşamasında yaşanan aksaklıklar üzerine bundan yaklaşık bir ay önce yazdığım bir yazıda “Festival gibi bir Ankara’da, festival gibi yöneticilerle yeni bir festivale hazırlanıyoruz” demiştim. Festivalin ilk günlerinde yaşadıklarımız pek de haksız olmadığımı gösterdi.
Hatırlayacaksınız, ilk etapta festival tanıtım yüzünün Isabeli Fontana olacağı açıklanmış fakat festival ertelendiğinden dolayı onun yerine Emily DiDonato getirilmişti. DiDonato, önceki gün festivalin açılış gongunu vurdu. Bir önceki sene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bakanlar ve Ankara Valisi Alaaddin Yüksel’in katıldığı açılışa, bu yıl katılım aynı düzeyde olmadı.
İki gündür yaşadıklarımız ise, festivalin ne kadar alel acele ve telaş içinde yapıldığını gösterdi bize.
Anıtkabir’e gittiğini ancak twitter’dan öğrenebildiğimiz DiDonato’nun cumartesi Kale’ye gideceği bilgisi de, cuma akşamı saat 20.00’den sonra basın bürolarına gönderilen faks ve maillerle paylaşıldı. Üstelik, DiDonato’nun Kale’ye gidişi cumartesi sabahı saat 09.00’du. Gazeteciler, sabah Kale’ye gittiklerinde ise ortada ne DiDonato vardı, ne de ATO’dan bir yetkili...
ATO’dan DiDonato’nun gece hastalandığı ve o yüzden Kale’ye gelemediği bilgisi verildi. Oysa, DiDonato sabaha karşı 04.49’da bir fotoğrafını twitter’a koyarak, “Ankara’da güzel vakit geçiriyorum” dedi. Sabah 10.00’da da yine twitter’dan “Günaydın” mesajı yolladı. Bize gelen bilgi DiDonato’nun Filistin Caddesi’ndeki bir mekanda gece 02.30’a kadar eğlendiği yönündeydi. Bu bilgiler ışığında, DiDonato’nun hastalık bahanesi, pek geçerli gibi durmuyor. Zaten, siz bu yazıyı okurken alışveriş festivalinin tanıtım yüzü diye yüz binlerce liraya getirilen ünlü manken, hiçbir alışveriş mekanında gözükmeden çoktan Amerika’ya dönmüş olacak.
Paylaş