Çevre ve şehircilik

Bozkır Ankara’nın son yıllarda yağmurla imtihanı oldukça çetrefilli geçti.

Haberin Devamı

70 Gün Köprüsü’nde balık adamların yüzmesiyle başlayan çile, “Bu yağmur, 50 yılda bir yağar” denilerek geçiştirilmeye çalışılsa da, ‘50 yıl sonraki sırasını’ beklemeden her yıl metrekare başına kilo kilo düşmeye devam edince, sulu dert silsilemiz katlanarak devam etti.

*

Zamanında “Ne gerek var efendim bu kadar masrafa. Bir dahaki ancak 50 yıl sonra” denmeyip, gerekli önlemler alınsaydı iyiydi. O zaman kanalizasyon akıntısı, gün yüzüne çıkmaz yağmur suyuna revan olmazdı ya da Kızılay’da vatandaş karşıya geçerken çorabını, ayakkabısını eline almak zorunda kalmazdı. Demetevler’de, 100. Yıl’da, Keçiören’de patlayan borular, su basan evler falan hepsini geçtik de üç gün önce, ASKİ ekipleri öyle bir yere müdahale etmek zorunda kaldı ki, şaka gibiydi.

Haberin Devamı

*

Çevre ve şehircilik

Fotoğrafta gördüğünüz vidanjörle su çekilen yer, kentler gelişigüzel imar edilmesin, yeni yerleşim alanları tasarlanırken çevre zarar görmesin ve bu işlere çekidüzen verilsin diye 2011 yılında kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın önüydü. Bu bakanlık kurulurken, bünyesindeki müdürlüklere yapılaşmaya yönelik mimarlık, mühendislik, müteahhitlik hizmetlerine ilişkin düzenlemeleri yapma, uygulamaları denetleme ve izleme görevi verilmişti.

*
Eski Bakan Erdoğan Bayraktar, bu görevlerin başarıyla yürütüldüğünü anlatmak için, “Ülkemizde büyük bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Biz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak Türkiye’nin gelişimine paralel bir şehircilik anlayışı ile marka kentler oluşturma hedefiyle çalışıyoruz” demişti.
Birkaç ay önce Bayraktar’dan bayrağı devralan İdris Güllüce de, Amasya’nın Ziyaret beldesinde katıldığı bir atıksu temel atma töreninde, teknik ve mühendislik alanında ulaştığımız dereceyi şu sözlerle övmüştü:
“Ben bir inşaat mühendisiyim. Bir ilçenin su projesini yapamayacak kadar kötü dönemlerimiz oldu. Yetişmiş eleman yoktu. Bundan sonra da bilgimiz, hikmetimiz, mühendisliğimiz, müteahhitliğimiz, iş adamlığımız, uygarlığımız, çevreciliğimizle dünyayı inşallah titretiriz. Dünya insanlığına tarihte nasıl örnek olduysak, çevre noktasında, mühendislik noktasında da örnek oluruz.”

*

Haberin Devamı

Ama gelin görün ki, dünya insanlığına mühendislik noktasında örnek olmaya aday bir ülkenin yetkilileri, ‘şehircilik’ işlerini yürüten bakanlığının ‘çevre’sindeki caddeye bile doğru düzgün bir asfalt atmayı, iki damla yağmurda yolda gölet oluşmasını engelleyecek altyapıyı kurmayı becerememişti.

Ben yaptım olmadı

Hayal kırıklığıyla sonlanan Demir Kafes’i, Gökkuşağı’nı, Samanyolu Evleri’ni ortaya koyan “Ben yaptım oldu” zihniyeti, bu kez yerini “Ben yaptım olmadı” anlayışına bırakıyor. Dün Ankara Hürriyet’te okudunuz. 12 Mayıs’ta ‘şartlı’ bir şekilde gece ulaşımı başlıyor. Her ilçede dört ana hat çalışacak. Ortalama 20 yolcu yakalanırsa uygulama devam edecek. Şartları tamamen “Ben yaptım olmadı” demek için belirlenmiş bu uygulama sonucu tabi ki, 20 yolcu sayısına ulaşılmasını beklemiyoruz.
Yıllar boyu gece ulaşımıyla tanışmamış bir kentte, yaşam tarzı buna göre şekillenmiş insanların alışkanlıklarının bir hafta içinde değişmesini beklemek mucizeyken, ilçelerde dört ayrı hatla başlanması da, ‘kazara’ ortalama 20 yolcuya ulaşılmasına karşı bir önlem gibi duruyor.
Gerçekten gece ulaşımının düzenli hale gelmesini istiyorsanız, otobüs yerine bu uygulamaya raylı sistemlerle başlarsınız. Son tren saat 23.00’teyse önce bunu bir saat ileri çekersiniz. Belli bir doluluk oranına ulaşıldığında bir saat daha ileriye çekersiniz. Kademeli bir şekilde ilerleyen denemelerle bunu otobüse taşırsınız. Yavaş yavaş da Ankara’nın gece ulaşım haritası şekillenmiş olur. Yıllarca bekleyen Ankaralı, üç beş ay, bilemediniz bir sene daha bekler. Ama siz, “Ben yaptım olmadı” demek istiyorsanız zaten, uygulamayı bir anda başlatır, bir haftada bitirirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları