Paylaş
Özetle, bulvardaki dış cephe aydınlatma işini alan yüklenici firma, elektrik kablolarını ağaçlar üzerinden taşıyacak kelepçeleri, fütursuzca ağaç gövdelerine çakmıştı.
Haberin ardından Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, firmanın tamamen kendi inisiyatifi ile, izinsiz, kontrol dışı bu işlemi gerçekleştirdiğini ve gerekli cezanın verildiğini açıkladı.
Neyse ki; ağaçlar daha fazla zarar görmeden kurtulurken, geriye yanıtlanması gereken şu soru kaldı:
“Firma yetkilileri akıl ve izandan yoksun bu harekete nasıl böylesine fütursuzca kalkışabildi? Binlerce Ankaralının her gün gelip geçtiği bulvarın ortasında, herkesin gözü önünde nasıl böyle duyarsızca ellerinde matkap bu işi yapabildi”
Aklınız, hayaliniz almıyor değil mi?
Nasıl yapmasın?
Devletin en tepesindekilerin, “Yol için ağaç da keseriz” dediği, ağaçları korumak isteyenlere terörist damgasının vurulduğu, SİT alanlarının kaderinin bir kişinin iki dudağının arasından çıkacak tek söze emanet edildiği, kısacası bir ağaca bakınca, yalnızca odun gören zihniyetin hüküm sürdüğü bizim buralarda, ağaçlara ‘yüklenmekten’ başka ne yapacaktı yüklenici firma?
Bütün kente karşı suç işlemiş olan bu zat-ı muhteremlere göre, belki de en masumu ağaca vida çakmaktı. En azından kesmemişlerdi...
Madalyona tersten bakalım
- Ankara’da otoban, rezidans ve AVM’lerden önce, yeşil alanlara daha fazla önem veren bir yönetim anlayışı devam etseydi
- Zamanında trafik adına Kuğulupark’ın yaya yoluna göz dikilmemiş olsaydı
- “Kuğulupark, kentin ortasında insanların nefes aldığı ender yerlerden birisi, bu parkın bir metrekaresini hiçbir şeye feda etmeyiz” diyen yetkililerimiz çıksaydı
- “Atatürk Orman Çiftliği’nde zaten ağaç yok” deyip kalanları da kesmek yerine buralar daha da ağaçlandırılsaydı
- Bu kentte, aslında doğa harikası olabilecek İmrahor Vadisi, hafriyat mafyasının eline terk edilmeseydi
O firma yöneticileri bulvarın ortasındaki ağaçlara bu şekilde kıymayı akıllarından geçirebilir miydi?
Refüjde koşan gördünüz mü
Ağaç söz konusu olmuşken, bir de şu, “En yeşil kent Ankara” meselesine değinmek lazım.
Galiba bir tek, yeşilin renginde uzlaşabiliyoruz bunu diyen arkadaşlarla…
Çünkü, Ankara’nın yeşilliği, kişi başına düşen yeşil alan miktarı üzerinden ölçülüyor. Bu hesap yapılırken de otoban, çevre yolu ne kadar ücra güzergah varsa, buralara ekilen, dikilen ağaçlar ve çimler de bu hesaba dahil ediliyor.
Buna göre, Anadolu Bulvarı, Eskişehir Yolu, Malazgirt Bulvarı gibi mekanları da, yeşil alan kategorisinde değerlendirmek gerekiyor.
İyi, hoş, güzel de siz hiç, “Bu sabah da, Malazgirt Bulvarı’nda yürüyüşe çıktım” diyeni duydunuz mu? Konya Yolu’nun refüjü güzel oluyor deyip, bir Pazar gününü buralarda geçiren bir aileye şahit oldunuz mu? Ya da, Anadolu Bulvarı kenarında eşfomanıyla koşu yapan birine rastladınız mı?
‘Şanzelize’yi anlayamazsın
Günlük hayatta, binaların arasında boğulmuşken, kentin içinde şöyle yürüyerek kaçabileceğimiz bir Kuğulupark yoksa, bir Çansera yoksa ne yapayım ben arabayla önünden geçip gittiğim Şanzelize ağaçlarını?
Ezilme korkusu yaşamadan yürüyebileceğimiz, gürültüden uzak doğayla iç içe vakit geçirebileceğimiz mekanlar, bize yeşil alanı ifade eder. Yeşil alan, bir Seğmenlerdir, Kuğuludur, Çanseradır, Altınparktır, Eymirdir, Mogandır.
Sözün özü, bu kentin otoban ve refüjsüz yeşil alan miktarını da merak ediyoruz.
Ha diyorsanız ki; “Otobanda giderken şanzelize ağaçlarının ortaya koyduğu manzara yok mu? Anlayamazsın”
O başka...
Paylaş