Paylaş
Daha yeni bu hafta içi, bir haber verdik manşetten, “300 metrelik azrail yolu” diye... Bırakın Avrupa’yı, dünyada eşi benzerine rastlayabileceğinizi sanmıyorum. Nato Yolu Caddesi’nde araçların en az 100 kilometre hızla gittiği bir yolda, orta refüjden kazıyarak caddeye kazandırılan yeni bir sol şerit, birden kaldırım taşlarıyla sonlanıyor.
Hadi aklıevvel bir belediyeci bu yolu yaptı da, yapılan işi denetleyen aklı başında bir kimse yok mu? Birine tuzak kurmak isteseniz, ancak bu kadarını yaparsınız. Şu ana kadar kaza yaşanmamamış olması gerçekten mucize. Bakalım, yol, trafik, altyapı benzeri mecralarda bir sonraki ‘acayiplik level’ı nereye varacak?
Sevgili hocalarım buna da kafa yorun
Her yıl açıklanan trafik kazaları istatistiklerinde 4.5 milyonluk bir kent olan Ankara’nın kaza sayısı, 15 milyon nüfuslu İstanbul’la hemen hemen aynı çıkıyor. Rakamlar bize ortada bir problem olduğunu gösterirken, herhalde şu anda Ankara’nın ulaşım ana planını hazırlamakta olan Gazi Üniversitesi öğretim üyeleri kazaların neden bu kadar çok olduğuna da kafa yoruyordur. Örneğini verdiğim Nato Yolu Caddesi ve bunun gibi yol çalışmalarını incelediklerinde problemin kaynağına ulaşmaları zor olmayacaktır.
Bu işler kimi bağlar?
Trafikten söz ederken, şehir içinden geçen üçer, dörder şeritli bulvarlara da değinmek lazım. Bir yandan şehir içi trafiğinde hız limitinin 90 kilometreye çıkarılması tartışılırken, diğer yandan trafik polisleri şu anda, bu bulvarlarda 50 kilometre hız sınırından radar uygulaması yapıyor. Doğukent Bulvarı da bunlardan birisi. Şehir içinde hız limitlerinin artırılmasını savunmuyorum ama, yerleşim yerlerinin ortasından otobanvari yollar geçirip de, sürücülere “Aman bu yolda 50’yi geçme” demek ne kadar doğru? “Hıza imkan veren yol yaptın, hız sınırı niye 50?”, “‘Hız sınırı 50 çünkü burası yerleşim yeri’ diyorsan, o zaman niye otoban yaptın?” sorularına verilebilecek yanıt var mı?
Bu arada, yasal olarak bir trafik uygulamasında sürücüye ceza yazılabilmesi için, o yolda herhangi bir tabelayla sürücüyü hız sınırı konusunda uyarmak gerekiyor. Hiçbir uyarı levhasının bulunmadığı caddede, polisler ceza yazmaya devam ediyor. İtiraz eden sürücülere de, “Bizi bağlamaz, belediyeye söyleyin tabela koysun” diyor.
Bir tane daha geliyor
Doğukent Bulvarı’ndakine benzer bir sorun, yarın öbür gün 100. Yıl ve Çiğdem mahallelerinde de yaşanacak. Tartışmalı bir şekilde inşaatı yürütülen Anadolu Bulvarı’nı Konya Yolu’na bağlayacak yol, bu mahallelerin tam da içinden geçecek.
Bizde olur mu?
Hafta içinde uluslararası ajanslar ilginç bir fotoğraf servis etti. İngiltere’de metronun içinde Mesut Özil’in de aralarında bulunduğu Alman Milli Takımı vardı ve kaldıkları otelden hazırlık maçı yapacakları Wembley Stadı’na gidiyorlardı. İngiltere’de uzun dönemdir gazetecilik yapan arkadaşım Emre Çalışkan’a sordum. “Futbolcular, metroyu sadece kolay ulaşılabilir ve konforlu olduğu için mi tercih etmişlerdi yoksa başka bir sebep mi vardı?”
Almanlar, kaldıkları otelin bulunduğu Embankment’ten stada metroyla tam 42 dakikada gitmişler. Takım otobüsüyle gitseler en az 50 dakikada ulaşırlar, eğer trafik saatiyse bu süre iki katına çıkabilirmiş. Emre, “Futbolcuların binmesi pek de şaşılacak birşey değil. Burada milyar dolarlık şirketlerin patronları bile konforlu olduğu için zaman zaman metroyu tercih ediyor” diyor. Tabi, metroyla pek haşır neşir olmayan Ankaralılar olarak, bu ifadeler bize garip geliyor.
Paylaş