Enis Berberoğlu: Selçuk Yaşar'ın pahalı pişmanlığı






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

İZMİRLİ işadamı Selçuk Yaşar'ı her zaman ilgiyle izledim, birkaç kez başbaşa sohbet imkánı buldum, fikirlerini ilk elden dinledim... O yüzden Yener Süsoy'a dönük samimi ve siyasi itirafı üzerine epeyce kafa yordum.

Selçuk Yaşar'ın merhum Turgut Özal konusunda fikir ve/veya tavır değiştirdiği açık:

- Yener Bey, ben artık değiştim. TÜSİAD'ın kuruluşunda biz İzmirliler çok büyük görevler yaptık. O zaman daha dobra, daha atak, daha cesur konuşurduk. Şimdi bunları yanlış hareketler olarak görüyorum. Yine şimdi düşünüyorum da, ben dahil İzmirli üst kademe, rahmetli Turgut Özal'a oy vermemekle yanlış yapmışız. Açık söylüyorum, bütün bunlar için şimdi pişmanım. Daha makul, daha hoşgörülü olmalıydık, görüşlerimizi bu kadar açık ortaya koymamalıydık. Her fikri uluorta söylemek doğru değil, hatta kimi sevip sevmediğini bile ikrar etmeyeceksin. Diplomasi sosyal hayatın icabı. (Hürriyet, 25 Mart 2001)

* * *

Selçuk Yaşar'ın pişmanlığı eğer Turgut Özal'ın bu ülke için yaptıklarını görüp nedamet getirmekten ibaretse, kişisel meselesidir... 1983 seçimlerinde sadece İzmirli işadamları değil memleketin tam 4 milyon 32 bin seçmeni (ki oyların yüzde 23.3'ü eder) 12 Eylül askeri yönetiminin işaret ettiği MDP'yi Özal'a tercih etti sakın unutmayın...

Diğer MDP seçmenleri de belki tercihlerinden pişmanlık duydular kim bilir...

Ama Selçuk Yaşar'ın politik tercihinin cezasız kaldığını söyleyemeyiz...

ANAP Selçuk Yaşar'a karşı misillemesini bira yasağıyla sahneye koydu.

Bira satışlarının bıçak gibi kesilmesi Tuborg markasını üreten Selçuk Yaşar'ı çok zorladı... Rakibi (ve ortakları arasında şimdiki TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın da bulunduğu) Anadolu Endüstri Holding uçurumun eşiğinden ancak küçülerek çıkabildi.

Bira yasağı merhum Özal'ın politik muhalefete yeltenen işadamlarına dönük nokta operasyonlarına iyi bir örnekti... ANAP iktidarları herkesin gözünü korkutan bu cezadan sonra genellikle gümrük vergi/fonlarıyla oynayarak can yakmayı tercih etti... 24 saatliğine düşürülen fonlar, partili işadamlarının yüksek ithalatı muhalif piyasayı terbiye etti... Veya aniden yükselen (ve tabii ki ertesi gün düşen) ihracat primleri yandaşları ödüllendirdi.

* * *

Öğretim üyesi arkadaşım Ruhi Tuncer, sohbet ederken önemli bir tespitte bulundu:

- Sivil toplum bireyin devletten daha zengin olmasıyla gelişiyor...

Gelin bu tespiti, Selçuk Yaşar'ın ANAP'a karşı muhalefete geçtiği tarihten dokuz yıl sonra başka bir coğrafyada test edelim... Yer Manhattan, tarih 15 Eylül 1992...

Uluslararası borsaların nefes alışını dahi takip ettiği işadamı, baş traderine 10 milyar sterlin satması talimatını verdikten sonra yattı uyudu... Sabah kalktığında İngiliz hükümeti sterlini Batı Avrupa parasal sisteminden (ERM) çekmişti... İşadamı İngiliz hükümetine meydan okuyarak sadece o gece 958 milyon dolar kár etmişti...

İşadamının adı tahmin edeceğiniz üzere George Soros'tu... Sabancı Üniversitesi'nin konuğu olarak Türkiye'ye geldi, konferans verdi... Acaba her ekonomik krizde Ankara'nın zaafına, cehaletine karşı çıkarak para kazandıkları için suçlanan işadamlarımız ve piyasa profesyonelleri Soros'u dinlerken ne düşündüler hálá merak ederim...

* * *

Özetle başkentin müflis ekonomik ve siyasi pozisyonuna karşı tavır almak suç... Hele haklı çıkıp para kazanmak, siyasi güç edinmek vatana ihanet sayılıyor... Ama siyasi rejimimize demokrasi, ekonomik tercihimize serbest piyasa adını takmışız... Kendimizi kandırıp gidiyoruz... Yoksa işadamının işini bozarak siyasi tercihinden ötürü pişman etmek nerede görülmüş?

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Görev zararı 35 milyar dolar... On beş yıl süreyle her gün 65 milyon kişinin sofrasından bir adet ekmeğin yok olması... Fırsat maliyeti ise akla ziyan.’’ (Osman Serdar TÜRKOĞLU)

‘‘1. Milletvekili sayısı ve bakan sayısı azaltılsın. 2) Dar bölge seçim sistemine geçilsin, milletvekili liderin memuru değil halkın temsilcisi olsun. 3) Siyasi partiler yasası değişsin... Doğru yoldasınız.’’

(Burak BAYRAMLI)

‘‘Ülkemiz başbakanlık yeteneği olmadığı her gün kesin olarak anlaşılan Ecevit'ten kendisini bir türlü kurtaramıyorsa, bunun adı siyasi krizdir. Her siyasi krizin de ekonomik sonuçları olur. Umarım halkımız bunu artık anlayacak ve gereğini yapacaktır.’’

(İzzet ZİNCİR)

Yazarın Tüm Yazıları