Enis Berberoğlu: İşin kötüsü, deprem bizimle yaşamaya alıştı

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Bu kadar büyük felakette bile Türk usulünü bir yana bırakmadık...

Bir kez Irak'ta (15 Ocak 1991'de) randevuyla savaşa tanık olduk. Bu kadarı bir ömür süresine yeter sanıyorduk, ama kısmette randevuyla deprem beklemek de varmış... Üstelik randevu da rahmetli Sovyetler'in uzun vadeli planlarını andırıyor: ‘‘2 saniye ile 20 yıl arasında değişen zaman diliminde...’’

Sayın hocalarımız bu kadar kesin konuştuklarına göre, bari hiç değilse, sabah mı, öğleden sonra mı, onu da söyleseler de, boşuna beklemesek diyorum...

* * *

Ne zaman açık bir TV'nin yanından geçsek, kulağımıza hoş ve boş sloganlar çalınıyor...

1) ‘‘Depremle yaşamaya alışalım...’’

2) ‘‘Bu deprem, bizim depremimiz...’’,

3) ‘‘Deprem öldürmez, bina öldürür...’’

Kusura bakmasınlar ama, -artık pek de küçük olmayan- kızımın ilkokul birinci sınıfta fişlerle okuma öğrendiği günlerden bu yana, bu kadar anlamsız cümlelere rastlamadım...

Çünkü;

1) Mesele bizim depremle yaşamaya alışmakta zorlanmamız değil, asıl depremin bize alışmış olması. Sayın hocaların bu alışkanlığa karşı bir çareleri var mı?

2) Bu depremin ‘‘başkalarının depremi’’ olmasında hiçbir sakınca görmediğimize göre sayın hocalarımızın bu abes sahiplenme duygusunu paylaşmamız mümkün değildir.

3) Depremde yıkılan binanın kapısına ‘‘katil’’ diye yafta asmak yeterli mi? Yoksa bu binayı yapan müteahhite, izin veren belediyeye, o belediyenin partisine, o partiye oy atan elimize kızmamız, sövmemiz lazım gelmiyor mu?

* * *

Herhalde sizler de TV başında çekirdek çıtlatarak yaklaşan İstanbul depremine hazırlanıyorsunuz... Ciddiyetsiz benzetmeme kızmayın, çünkü bu ülkeyi yönetenlerin de elinden fazlası gelmiyor... İstanbul'u temelden söküp Konya Ovası'na yerleştirmeye kimsenin gücü yetmiyor...

O halde bireysel hazırlık sürecinin alt başlıklarını tartışalım mı?

1) Bu dokuz küsur milyon nüfuslu kentte bir gecede evinizi değiştirme imkánınız var mı?

2) Ya işyeriniz (eşinizin işyeri)... Yeterince güvenli mi?

3) Peki çocuğunuzun okulu...

4) Yemek yediğiniz lokanta, gittiğiniz sinema, stadyum, arkadaş evi...

Daha devam edelim mi, yoksa yeterli mi...

Tek başınıza hangisine yetişeceksiniz ki?

* * *

Bugün haftanın ilk iş günü, okullar açık...

Kentin ana arterlerinde kıpır kıpır yaşam var.

Ve bize ölmeye yatmamızı tavsiye ediyorlar...

Yok hocam, ben bu dersi almayayım.



Yazarın Tüm Yazıları