Paylaş
Önce Başbakan Bülent Ecevit'in, ABD Başkanı Bill Clinton'la ikili görüşmesinde dile getirdiği ricayı kendi ağzından dinleyelim:
‘‘Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Dünya Bankası'nın gösterdiği ilgiyi takdirle karşıladığımızı, fakat bizim için düşünülen stand-by katkısının ivedi gereksinimlerimizi karşılamaktan çok uzak olduğunu belirttim ve Sayın Başkan'dan bu konuda daha çok destek rica ettim. O da haklı buldu isteğimi ve elinden geleni yapacağını söyledi.’’
* * *
Başkan Clinton'dan bu nazik iltimas talebinin önemini daha iyi anlamak için kesinlikle dosya alt başlıklarına ihtiyaç var:
1) Türkiye dış kredi itibarını yeniden kazanabilmek amacıyla IMF ile yeni bir stand-by imzalamak istiyor.
2) Cuma günü Ankara'dan ayrılması beklenen IMF heyetinin Türkiye ziyareti başarılı geçti. Büyük bir sürpriz olmazsa stand-by'ın aralık ayı ortasında imzalanacağı tahmin ediliyor.
3) IMF'nin Türkiye'ye açacağı kredi miktarı pazarlığa tabi.
Başbakan Bülent Ecevit'in Clinton'dan IMF ve Dünya Bankası nezdinde destek ricasının doğru adreste olduğu açıktır. Çünkü ABD'nin bu iki uluslararası kuruluştaki ağırlığını tartışmaya hacet yoktur.
* * *
Ama eğer IMF'den daha fazla döviz için ABD'den ricacı olmak zorundaysak... Ve eğer tersten okursak... ABD istediğinde, uluslararası iki kuruluştan Türkiye'ye daha fazla döviz akıyorsa...
O zaman hükümetin bize sunduğu mantık zincirinde bir kopukluk vardır.
Çünkü hükümetin ve bürokrasinin ortak söylemi ‘‘Gelecek yılı atlatabilmek için IMF'ye muhtaç olduğumuz’’ yönündedir.
Emekli yaşının her türlü tepki göze alınarak yükseltilmesi, tahkim yasasının çıkarılması, memura 2000 yılının ilk yarısı için yüzde 15 zam verilmesi, hep IMF'nin talimatlarıyla izah edildi.
Ne var ki, bu acı reçete bile IMF'den krediye yeterli değilse.
Eğer ABD'nin IMF ve Dünya Bankası üstünde baskısı gerekliyse...
O zaman kredinin bedeli ekonomik değil siyasidir.
Ve ABD Başkanı Bill Clinton'ın hangi vaatler karşılığında Türkiye'ye yardıma ikna edildiğini/edileceğini sormak en doğal hakkımızdır.
Kıbrıs, Kuzey Irak, Kafkaslar...
Ödeyeceğiniz diyet hangisidir?..
Halkla ilişki dersi
HERHALDE farkındasınız, bu ülkenin yöneticileri giderek Ortadoğu'nun opera-komik despotlarını andırmaya başladı. Kendi halklarından -haklı-korkuları nedeniyle etraflarına etten duvar örüyorlar. Konuştukları kürsüye kimse yaklaştırılmıyor... İleri sürülen gerekçe: Güvenlik.
Ama bakıyorsunuz, mazisinde onlarca suikasta uğramış başkan olan ABD'nin bir numaralı ismi deprem kurbanları için kurulan çadırkentte vatandaşlarla kucaklaşıyor, el sıkışıyor, yanaklarından öptürüyor. Kucağında bebekle poz veriyor, sanki bizim siyasilere halkla ilişkiler dersi sunuyor.
Bill Clinton'ın bütün bu süreçte korunmadığını düşünmek abestir.
Ama demek ki ABD'li güvenlikçiler, Clinton'ı halktan değil suikasttan koruyor... Ya bizimkiler?
Paylaş