Sanırım Abdullah Avcı, maç öncesi Hatayspor’un kadrosunu görünce sevinmiştir. Ribeiro ve El Kaabi’siz bir kadroyla Akdeniz ekibinin topu ayağında tutma ihtimali düşük gözüküyordu ki öyle oldu. Volkan Demirel’in takımı sezonun en az pas yaptığı ilk yarısını oynadı, sayılmayan gol ve 45+5’teki Kaan pozisyonu dışında üretkenlikten uzaktı. Oyuncular aynı olmasa da geçen haftaki dizilişin ve sistemin bir benzerini sahaya süren Avcı, artık takımından istikrar bekliyordu. Fakat unuttuğu bir şey vardı. Bu sezon Trabzon -hele hele son haftalarda- iç saha ve dış saha takımı olmak üzere ikiye ayrılıyor. Merkezdeki kalabalık yapı ön alan baskısını iyi yaptı, evet. Bakasetas ve Bardhi adeta bir De Bruyne-Bernardo Silva sekansıyla Trabzon’u öne geçirdi. Sanki rahat bir galibiyet için tüm şartlar oluşmuştu. İşte Trabzon’un bu sezonki en büyük sıkıntısı bu noktada kendini gösterdi. Saha içerisinde bir durgunluk, tempo yapamama, rakibin zaaflarının üzerine yeterince gidememe.
REAKSiYON VEREMEDi
Bir de üstüne Demirel’in kenarda bıraktığı iki az oyuncusunu ikinci yarıda sahaya atması eklenince, Trabzon reaksiyon veremedi.
Bertuğ’un önce El Kaabi’ye asisti, sonrasında Lobjanidze’nin pasını bitirmesiyle göz açıp kapayıncaya kadar Hatay 2-1 öne geçti.
Maçın geri kalan uzatmalarla birlikte 50 dakikası mı? Defalarca izlediğimiz filmin bir başka versiyonu. Oyundan kopan ve biraz da panik yapan bir Trabzonspor. Hatay’dan gelecek bir galibiyet, Beşiktaş gibi bordo mavililerin de ritim bulmasını sağlayabilirdi fakat üst üste gelen üçüncü deplasman yenilgisi umutları iyice azalttı.
Abdullah Avcı’nın kafasında sezon başından beri çözülemeyen bir soru var: “Trabzonspor nasıl etkili bir şekilde hücum eder?” Bu sorunun cevabı için denemediği sistem ve oyuncu grubu kalmadı. Hamsik’ten vazgeçti, olmadı. Gbamin’i koydu, yine yok. Gbamin’i savunmaya koydu, ı-ıh. Ön tarafı Maxi Gomez-Umut Bozok ile çiftledi, hâlâ durağan. Tüm bu denemelerin ardından, İstanbulspor karşısında kâğıt üzerinde kanatsız bir Trabzonspor gördük. Kanatsız diyorum çünkü Djaniny kanatta oynasa bile forvet içgüdüleri ile sahada olan bir isim. Nitekim dün maçın başında çok kısa sol kenarda kaldıktan sonra Avcı onu Gomez’in yanına aldı.
iLK 45’TE MERKEZE SIKIŞTILAR
Bakasetas ve Abdülkadir zaman zaman kenarlarda top alıp enine genişlik sağlasa da ilk 45 dakikanın büyük bölümünde iç bölgelerde top beklediler. Önde de ikili bir yapı olunca oyunun merkeze sıkıştığını gördük. Üzerine bir de rakip savunma hattı arkasına kaçma, yani İstanbulspor defans çizgisini yerinden oynatma çabası az olunca zevksiz, temposuz ve durağan bir ilk yarı izledik.
iKiNCi YARIYA HIZLI GiRDi
Trabzon’un hücum performansı vasat olsa da savunmada göz açtırmadığını söylemeliyiz. Avcı’nın ilk yarı boyunca yedek kulübesindeki hırsı soyunma odasında belli ki oyunculara geçmişti. Düdükle birlikte bu hırsı sahaya yansıtan Karadeniz ekibi, sezonun en iyi 15-20 dakikalarından birini oynayıp 4 gol attı.
Bordo mavililerin artık sadece sahadaki oyun olarak değil, mental anlamda da yaşadığı depresyondan çıkması gerek. Ekimden beri ilk kez üst üste iki lig maçı kazanmak bu yolda önemli bir adım.
Önce camia kendini şampiyon hocaya, sonra da Avcı bir şeyleri değiştirebileceğine inanacak.
Trabzonspor’un elinde Konferans Ligi’nde ileri turlara gidebilecek potansiyel ve kadro var. Yaşanan türbülansın bu fırsatı yerle bir etmesine izin verilmemeli.
Galatasaray’ın son haftalardaki formuna Antalyaspor’un eksikleri eklenince, maç öncesinde sarı kırmızılılar için rahat bir doksan dakika olacağı beklentisi ağır basıyordu. Sol bekte maça başlayan Emre Taşdemir dışında ideal onbirin sahada olması, Nuri Şahin’in orta sahada yaptığı değişikliklerle birleşince esame listelerinde maç önü beklentisinin teyit edildiğini gördük.
NURİ ŞAHİN’DEN DOĞRU SİSTEM
Fakat ilk düdükle birlikte saha içindeki oyunun rahat olmayacağı anlaşıldı. Antalyaspor teknik heyeti, Galatasaray’ı iyi analiz etmişti. Sarı kırmızılıların saha içerisinde hem sayısal hem fiziksel sorun yaşayabileceği bir numaralı bölge orta saha. Nuri hoca, bu bölgeyi kalabalık tutarak kontrolü ele almak, Nakajima ve Mehmedi ile rakip savunma arkasına sarkarak oyunu daha geniş bir alana yaymak istiyordu. 18-19-20-28-29. dakikalar üst üste benzer şekilde tehlikeler yaratmayı başardı kırmızı beyazlılar. Bu kadar eksiğe rağmen doğru oyun planının hakkını vermek gerek.
KALiTESiYLE FARK YARATIYOR
Antalyaspor her ne kadar maç önü planlarını sahaya yansıtabilmiş olsa da Okan Buruk’un elindeki kalite her şekilde kendini belli etti. İlk 45 dakikanın tartışmasız yıldızı Helton Leite’ydi. Benfica kariyerinde düzenli oynadığı tek sezonu Jorge Jesus ile yaşamış olan Brezilyalı, gelmeden önce Portekizli hocanın fikrine başvurmuştur sanırım. Galatasaray çok iyi oynayamadığı bir ilk yarıyı yine de Opta rakamlarına göre 10 korner, 10 şut ve 0.83 gol beklentisi ile tamamlamayı başardı.
VER İCARDİ’YE, KOŞ SANTRAYA
Merkezdeki bu eksikliği farkeden Galatasaray teknik heyeti, ikinci yarının başında Kerem’e sanki içe yaklaşması gerektiği direktifini vermişti. Bir korner sonrasında geri dönüşte Kerem ile Rashica’nın yerlerini değiştirip bir süre aynı şekilde kalmaları, Galatasaray’a maçın tekrar başlama düdüğünden iki dakika sonra golü getirdi. Zaten İcardi’yi tehlike hunisinde 2-3 defa topla buluşturursanız, vuruştan sonra santraya koşmaya başlayabilirsiniz.
RAKiP YORULUNCA iŞi KOLAYLAŞTI
Fenerbahçe taraftarı da doğal olarak bunu gördüğü için Arda Güler’in, Miha Zajc’ın daha çok sahada olmasını istiyor. Bu yüzden dün ilk onbirler açıklandığında birçok Fenerbahçeli taraftarın muhtemelen yüzü güldü. Sarı lacivertlilerin geçiş hücumları harici rakibi çözmesi için yetenekli bir iki ayak yeterli olacak gibi gözükmüyor. Çünkü santrforları sezonun bu bölümüne kadar fazlasıyla iyi gösteren temel nokta, geniş alanda, rakibin hazırlıksız olduğu anda hücum edebilme becerisi. Bireysel bir beceri değil bu, takım olarak yaratılan bir değer. Ancak bu değer için de kesici ve temaslı oyuncuların sahada olması, yetenekli isimlerden daha değerli.
JESUS ASLINDA NE DEDİ?
Jesus “Arda Güler fizik olarak yeterli değil” derken genç yıldızın sahada koşacak enerjisi olmamasından ya da rakibi geçerken ikili mücadelede yavaş kalacağından endişe etmiyor. Takım neredeyse adam adama olan savunma kurgusuna geçtiğinde rakibini fiziği nedeniyle sıkı tutabileceğine inanmıyor. Adam adama sistemin en kırılgan olduğu an birebirde rakibin geçebildiği andır, bu yüzden Portekizliye biraz empati yapmak gerekiyor.
ARDA VARKEN ENERJİ DEĞİŞİYOR
Yoksa Arda’nın ilk golde yarattığı sihri onun yaşını geçtim, Süper Lig’deki tüm oyuncular arasında yapabilecek olan kişi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Belki Jesus için üçlü bir merkezin önünde Arda, yani biraz daha merkeze çekilmiş bir görev daha iyi olabilir. Şu bir gerçek ki Arda sahadayken taraftarın enerjisi değişiyor. Ve Fenerbahçe’nin bu enerjiye şu anda fazlasıyla ihtiyacı var. Durum böyleyken, son dakikalarda sorumluluk alan oyuncu iki maç üst üste Enner Valencia oldu. Ekvadorlu futbolcu ne kadar dağınık olursa olsun, öngörülemez bazı özellikleri böyle anlarda fark yaratıyor. Bir an ters eşleşmeyi yakalayınca, Fenerbahçe’ye turu getirmeyi başardı. Jesus’un artık ana stratejisi, Zajc ve Arda’lı oyunu önde baskılı plana bir şekilde entegre etmek olmalı. A planının etkinliğini biraz azaltsa bile.
Sezon başından beri Fenerbahçe’nin başarılı olmasının temel nedeni, teknik direktörüne ilk günden beri mutlak hakimiyeti vermiş olması. Takım da Dinamo Kiev maçı haricinde ritmini bulunca aslında pek sorgulanmadı Portekizli. Galatasaray derbisi, bu anlamda bir şeyleri tersine çevirdi. Bir anda büyük maçlardaki performans, rotasyon ve tercihler konuşulmaya başlandı. Sarı lacivertlileri seneler ardından tekrar birleştiren noktanın teknik adamın gücü olduğu sanki unutulmuştu. Jorge Jesus eleştirilmesin, hataları söylenmesin demiyorum elbette ancak Fenerbahçe böyle durumlarda kendi kendini kaosa sürükleme konusunda biraz daha dikkatli olmalı.
ALIŞTIĞIMIZ F.BAHÇE GiBi DEĞiLDi
Gaziantep karşısında bu tedirginliği gördük. Derbi 11’inden 5 farklı oyuncu sahadaydı ama oyun, sezon başından beri alışık olduğumuz Fenerbahçe futbolu değildi. Ertuğrul’un büyük hatasıyla kolayca öne geçen sarı lacivertliler, sonrasındaki bölümde ön alan baskısını istediği gibi yapamadı.
Burada Erol Bulut’un hakkını teslim etmek lazım. Figueiredo’yu kenara atıp, Markovic’i rakip savunma arkasına sarkıtarak rakibi sürekli zor duruma sokmayı başardılar. Savunma dörtlüsünün üçü farklı, biri yeni transfer olunca Fenerbahçe Gaziantep’in güçlü olduğu duran top ve kafa vuruşlarını savunmada zorlandı. 23. dakikada Altay’ın kurtarışı, 39. dakikada Figueiredo’nun dokunamadığı pozisyon, 40. dakikada Markovic’in vuruşu hep kafa toplarıyla yaratılan tehlikelerdi. Sonunda yine bir frikiğin ardından dönen topu önünde bulan Kitsiou skora eşitliği getirdi.
GAZiANTEP’iN iLGiNÇ iSTATiSTiĞi
Son yarım saat, rakibin 10 kişi kalmasını da beraberinde getirince Fenerbahçe’nin her dakika artan baskısıyla geçildi. Güneydoğu temsilcisinin bu sezon ilginç bir istatistiği var. Başakşehir karşısında son dakikada beraberliği bulmuş olsalar da Galatasaray’a 90+1’de kendi kalelerine attıkları golle, Trabzonspor’a 90+8’de Bartra’nın golüyle yenildiler. Beşiktaş beraberliği 86’da Weghorst’la buldu, geçen hafta İstanbulspor ise 90+12’de Ethemi’nin penaltısıyla puanı kurtardı. Erol Bulut’un takımı son dakikalarda skor tutmayı beceremiyor. Yine öyle oldu. 90+1’de sahneye çıkan Valencia, sarı lacivertlilere galibiyeti getirdi.
KARAR FENERBAHÇE CAMiASININ
Fenerbahçe kendisi için çok önemli olan üç puanı almayı başardı. Şimdi camianın önünde iki seçenek var. Ya Jesus’a güvenip birkaç hafta öncesindeki kenetlenmiş yapıya geri dönüp şampiyonluğu sezon sonuna kadar kovalayacaklar. Ya da oyunu değil sistemi ve teknik adamı eleştirip, takımın stresle birlikte her hafta oyunundan bir şeyler kaybetmesine ve yarıştan kopmasına tanık olacaklar. Karar onların...
Pep Guardiola’ya seneler boyunca başarısının sırrı sorulduğunda anlatabileceği belki yüzlerce neden vardı. O ise hep bir tanesine odaklandı: “Tek nedeni oyuncularımızın kalitesi. Hem iyi hem akıllı oldukları için bazı fikirleri anında uygulayabiliyorlar. Başarının başka bir sırrı yok.” Galatasaray, 2022-23 sezonuna adeta bu sözleri tesisin kapısına asarak başladı. Kaliteye yatırım yaptı ve başarının böyle geleceğine inandı. Kaliteyi dengeleyebilecek ve yönetebilecek bir teknik adamı takımın başına getirdi. 18. hafta sonunda ise bu stratejinin meyvelerini düzenli olarak toplamaya başladı.
iCARDi KLASINI GÖSTERDi
Kalite artık sarı kırmızılıların oyununda o kadar baskın bir durumda ki, yeteneğin kendini birkaç dakika hissettirmesi bile maçın rengini değiştiriyor. Hatayspor karşısında 45. dakikada taraftara “sahada en bekleneni veremeyen isim kim?” diye sorsalar muhtemelen büyük bir bölümü Juan Mata yanıtını verirdi. 5 dakika sonrasında takımlar soyunma odasına giderken Mata’nın tabelada 2 golü vardı.
İcardi, istediği topları alamasa bile 3 golün 3’ünde de klasını gösterdi. Baskısı, topsuz koşuları, pozisyon alışlarıyla tam bir elit oyuncu.
CEZA SAHASINDA 5 OYUNCU
Ön tarafta kaliteli isim bu kadar fazlayken Okan Buruk’un oyun sisteminin paralel şekilde geliştiğini gördük. Galatasaray 14. dakikada hücum ederken rakip ceza sahasında 5, çizginin çevresinde 2 oyuncu vardı. 35. dakikada bir başka atakta 6, 43’te 5 kişi 40.3x16.5 metrenin içindeydi. Hal böyle olunca, bu alanda 43 topla buluşma ile Opta’nın ilk 45 dakikalarda ölçtüğü en yüksek sayıya ulaşıldı.
Aslında ligin en fazla isabetli pas yapan 5. takımı olan Hatay, pasla çıkarken tehlike yaratabilecek görüntü veriyordu. Merkezin Torreira yanında Oliveira-Mata ile kurulması geriye dönüşlerde sıkıntı yaratabilirdi ancak hücum bölgesindeki sorun çözme becerisi bunu bertaraf etmeye yetti.
SÜREKLi GELiŞEN BiR OYUN
Fortes, Fortuna Adiuvat Latince bir deyim. Türkçe’ye “şans, cesurun yanındadır” şeklinde çevirebiliriz. Şenol Güneş, geldiği günden beri doğru onbiri ve keyif veren oyunu sahada görebilmek için sürekli bir şeyler deniyor. Kasımpaşa karşısında sahaya sürdüğü takım, gerçekten fazlasıyla cesurdu. Cenk Tosun ve Wout Weghorst’u yan yana ön hatta koyan Güneş, merkezi Salih Uçan-Gedson ikilisiyle tutmayı düşünmüş, kenarlardan Nathan Redmond ve Kevin Nkoudou ile hücumu desteklemeyi planlarken beklerde de Tayfur Bingöl ve Arthur Masuaku’yu tercih etmişti. Bu yapı, rakip ceza sahası içi ve çevresi verimlilikte etkin bir oyun vaadetse de savunma anlamında ciddi bir kırılganlık barındırıyordu.
KASIMPAŞA DAHA ÜRETKENDi
Orta sahada sertlikten yoksun, bek pozisyonlarında savunma becerisi ve tempoda sorunlu, önde iki oyuncu olduğu için merkezde rakibe alan bırakan ve Nkoudou’nun geri dönüş sıkıntısıyla birlikte bir kenarı da rakibe teslim etme riskiyle karşı karşıyaydı siyah beyazlılar. Nitekim öyle de oldu. Maçın büyük bölümünde daha çok üreten, alan bulan, tehlike yaratan taraf Kasımpaşa’ydı. Fakat karşılarında inanılmaz bir Mert Günok performansı buldular. Kalecilikte önce mental güçlülük, sonra yetenek ve beceri önemli. Mert, zihninde kurduğu duvarı sahaya yansıtarak hep bir adım önde götürdü maçı. Matrix Neo edasıyla her gelen topu çıkardı, Beşiktaş’ı oyunda tuttu.
OLAĞANÜSTÜ KALECi PERFORMANSI
Savunma oyunundaki zaafını olağanüstü kaleci performansı ile kapatan siyah beyazlıların hücumda pozisyon bulması kaçınılmazdı. Tempolu kenarları, bindiren bekleri ve savaşan santrforlarıyla -ilk golde rakibin sahada eksik olmasından da faydalanarak- Kasımpaşa’yı çok zorladı ve soyunma odasına Cenk ve Weghorst’un golleriyle 2-0 önde gitmeyi başardı. Hollandalı merkezden gelen paslara tek vuruş becerisiyle öne çıkıyor. Aynı vuruşu ve golü Ümraniye karşılaşmasında Cenk’in pasında da ağlara göndermeyi başarmıştı.
GÜNEŞ TÜM SEÇENEKLERi DENiYOR
Beşiktaş teknik heyeti, savunmadaki zaafları gidermek için 60. dakikada Atiba’yı sahaya atarak merkezi üçledi ancak kenarlardaki savunma sıkıntısına çare bulamayınca Kasımpaşa Ahmet Engin ile golü buldu. Romain Saiss ile siyah beyazlılar son dakikaları en azından daha stressiz geçirmeye çalıştı ama maçın sonunun huzurlu geçtiğini söylemek zor. Şans, Dolmabahçe’de cesurun yanındaydı. Derbi haftasını kayıpsız geçmek önemliydi. Şenol hoca doğruyu bulmak için elindeki tüm seçenekleri deniyor ancak Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışına tutunabilmesi için çok daha çabuk bir toparlanmaya ihtiyacı var.
Başakşehir’in puan kaybettiği, hafta sonu derbinin oynanacağı, rakibin de son haftaların en formda takımlarından Giresunspor olduğu bir perşembe akşamında tribünlerin niceliksel ve niteliksel hali hiç iç açıcı değildi. Abdullah Avcı sezon başından beri birçok farklı sistem denedi saha içerisinde. Farklı kenarlar, farklı merkezler, farklı stoperler hatta zaman zaman farklı ön oyuncular. Ancak bu denemelerde set oyunu başarısı yakaladığı maç sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.
SERGINHO VARKEN TEHLİKELİYDİ
Giresunspor karşısında orta sahası değişken, kenar oyuncuların içe geldiği, iç oyuncuların zaman zaman kenara çıktığı, Trezeguet’in de yarı serbest şekilde ön tarafta dolaştığı bir sistem vardı. Aslında topu kaybedince çabuk baskı yaptığı anlar da vardı bordo mavililerin ancak o baskılarda top kazanılmadığında savunmada kırılganlık yaşandığına tanık olduk. Özellikle Serginho oyundan çıkana kadar topun yönünü çabuk değiştirerek Hakan Keleş’in takımının tehlikeli olmasını sağladı.
BARDHI'YE DESTEK GEREK
Enis Bardhi’ye karşı artık o kadar bir tahammülsüzlük var ki saha içerisinde en ufak bir hatasında uğultular yükseliyor. Makedon oyuncu özellikle merkeze yaklaştığında tempoyu artırmasına, takımın hızını yükseltmesine rağmen dünkü homurtuların ardından iyi performans veremedi, bundan sonra da verebilir mi emin değilim. Taraftarın oyuncuya tepkisini anlamlı bulan ya da doğal protesto hakkı olarak gören birisi değilim. Pazarlamada win/win, yani kazan/kazan ilkesi vardır ama bu tepkiler genelde kaybet/kaybet sürecine doğru gider. Bordo mavili taraftarlar, takım hâlâ rekabetçi bir konumdayken oyuncularını aşağı çekmemeli.
ÇİZGİLER ÇÖZÜLMEZSE GELİŞİM ZOR
İki korner, bir kontra golüyle gelen galibiyet zirve yarışından kopmamak için değerli ama oyunun tatmin etmesi için çizgilerden verim alınmak zorunda. Ne beklerden ne kanat oyuncularından -Trezeguet de içe kat ettiği için- oyunu enine genişletme noktasında destek alabiliyor Trabzonspor. Oyun merkeze sıkışıp kalıyor. Djaniny’nin kısa süreli hareketliliğinin bile yarattığı farkı gördük. Abdullah Avcı bu sorunu transferle mi, yoksa saha içi yerleşim değişikliği ile mi çözer bilemiyorum fakat tribünlerin artık saha içerisinde gelişim görmek istediği aşikar.