Paylaş
Hatta 9 Ekim’le kıyaslanırsa hisse fiyatları yüzde 50’den fazla artış gösterdi. 9 Ekim’de hisse fiyatı 1.36 TL olan Karsan’ın 31 Ekim’de fiyatı bir anda 2.08 TL’ye yükselmişti. Aynı tarihlerde Vestel hisselerinde de artış vardı ama Karsan’daki hareketlilik dikkat çekiyordu.
Derken beklenen oldu ve 2 Kasım’da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan 5 babayiğitten birinin Kıraça Holding olduğu resmiyet kazandı. Çok markalı hafif ticari araç üretimi yapan Karsan’ın hakim ortağı olan Kıraça Holding A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı İnan Kıraç, o gün Beştepe’de ‘Türkiye’nin Otomobili Projesi’nde potansiyel yatırımcı olarak yer alma niyetine istinaden ‘Ortak Girişim Grubu İşbirliği Protokolü’nü imzaladı. Küçük hissedarlar mutluydu, yatırım yaptıkları Karsan, devlet desteğiyle ‘Türkiye’nin Otomobili’ni üretecekti.
Buraya kadar her şey normal. Ama işin rengi 1 Haziran’da tamamen değişti. Çünkü 5 babayiğit ve TOBB tarafından kurulan ‘Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ şirketinin yüzde 19 ortağı Kıraça Holding değil, tamamı İnan Kıraç’a ait olan ve 14 Mayıs’ta kurulan Kök Ulaşım Taşımacılık A.Ş. olarak açıklandı. Yani Karsan direkt olarak ‘Türkiye’nin Otomobili’ni üretecek şirket içinde yer almıyordu. İnan Kıraç’tan dolayı dolaylı olarak girer mi bilinmez ama yaşanan bu değişim Karsan’ın küçük hissedarını rahatsız etmişti.
700 MİLYON TL DÜŞTÜ
Çünkü Karsan’ın hisse fiyatı hem yerli otomobili yapacak olması hem de Amerika’daki Posta aracı ihalesinde finale kalmasıyla 2.51 TL’ye çıkmış, piyasa değeri 1.5 milyar TL’yi aşmıştı. Bugün gelinen noktada ise hisse değeri 9 Ekim’e seviyesine geri dönüp 1.38 TL’ye gerilerken, şirketin piyasa değeri ise 828 milyon TL’ye indi. Yani yerli otomobilin zararı Karsan’a yaklaşık 700 milyon TL’ye mal olmuştu.
Bu noktada bazı küçük hissedarlar Karsan’ın cevaplaması için aşağıdaki soruları gönderdiler;
“Değerli Karsan Yatırımcı İlişkileri Yöneticisi,
- Türkiye’nin otomobili girişim gurubuna seçilen 5 babayiğitten biri olan Kıraça Holding şirketleşme sürecine neden tecrübesi ve bilgi birikimiyle Karsan markasıyla girmedi?
- Kök Grubu adında neden yeni bir şirket kuruldu?
- Karsan’ın Kök Grubu’na ve yerli oto girişimine teknoloji, bilgi, insan kaynağı anlamında hiç mi katkısı olmayacak? Olacaksa neden payı yok?
- New York taksi ihalesini, Avrupa’da onlarca ihaleyi, en son Amerika posta araçlarının ihalesini kovalayan (demek ki yeterliliği olan) Karsan neden kendi ülkesinin otomobilini yapmaktan kaçıyor? Üstelik 5 babayiğitten biri olarak seçilmesine rağmen...”
Küçük hissedarlara sordukları bu sorular sonrasında Karsan’dan ise şu cevap gönderildi:
“Yeni kurulan, Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu Sanayi ve Ticaret A.Ş, teknoloji, bilgi, insan kaynağı veya başka konuda Karsan’ın katkısını talep eder ise Karsan ekonomik gerçekler bağlamında bu talepleri değerlendirecektir. Bununla birlikte, Karsan kendi markası ile araç üretmekte olup, yurt içinde ve yurtdışında satmaktadır. Proje kapsamında, Karsan Otomotiv’i ilgilendiren bir gelişme olması halinde SPK düzenlemeleri gereğince kamuya açıklama yapılacağı tabiidir.”
Yani Karsan, yerli otomobil projesinin içinde olmadıklarını ama istenirse ve parası ödenirse destek olacaklarını resmi olarak açıklamış.
KIRAÇ İLE NAHUM ORTAKLIĞI
Bu aşamada İnan Kıraç’ın neden 7 ay sonra büyük hissedarı olduğu Karsan yerine yerli otomobil projesine tamamı kendine ait olan Kök ile girdiği merak ediliyor. Şirkete yakın kaynaklar bunun sebebinin İnan Kıraç ve Jan Nahum’un uzun süredir arasının açık olmasına bağlıyor. Bu duruma ilişkin soruma CNN Türk’te katıldığımız bir programda Jan Nahum cevap vermek istememişti.
Nahum’u belki tanımayanlar olabilir, kendisi İnan Kıraç’ın kayınpederi de olan Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un ortağı ve yakın çalışma arkadaşı Bernar Nahum’un 2 oğlundan biri. Jan Nahum uzun yıllar Koç Holding’de görev yaptıktan sonra son olarak Tofaş’ın CEO’luk görevini üstlenmişti. Jan Nahum ve kardeşi Claud Nahum bugün Kıraça Holding bünyesindeki Karsan’ın yüzde 25 hissesine, tasarım şirketi Hexagon’un ise yüzde 70 hissesine sahip.
İnan Kıraç’ın yerli otomobil projesine Karsan’la girmesi halinde hissedar olan Nahum kardeşlerin de direkt olarak buna dahil olacağından dolayı tercih etmediği, bu nedenle tamamı kendine ait olan bir şirketle yer aldığı iddia ediliyor. İnan Kıraç’ın Mustafa Koç’un vefatının ardından Koç Holding Yönetim Kurulu’na giren kızı İpek Kıraç’ın da bu kararda etkili olduğu söyleniyor. Gelişmelerle ilgili İpek Kıraç’a mesaj atarak konuşmak istediğimi söyleyip, durumu anlattım ama ne yazık ki bir dönüş alamadım.
Sonuç olarak Karsan ve bünyesindeki tasarım şirketi Hexagon bugün yerli otomobil geliştirmek için önemli bir birikime sahip. New York taksi ihalesinde finale kalan, Amerikan Posta Servisi’nin ihalesinde finalist olan ve kazanma şansı bulunan Karsan’ın yerli otomobili geliştirecek potansiyeli varken, bundan vazgeçilmesinin nedeni merak ediliyor. Sonuçta 10 yılı aşkın bir süredir Karsan ve Hexagon araç geliştirmek için büyük yatırımlar yapıyor. Bakalım iddialar mı doğru yoksa İnan beyin kafasında başka düşünceler mi var? Aksi takdirde olan küçük hissedarlara olacak gibi...
SAYIN ÖZLÜ BUGÜNKÜ EMSALLER BİZE UYMAZ
GEÇEN hafta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, orta üst sınıfta yer alması planlanan elektrikli yerli otomobilin emsallerinden en az yüzde 5 daha ucuz olmasını hedeflediklerini açıkladı. Bence çok erken yapılmış bir açıklamaydı. Bu tip açıklamaları bence artık model geliştirilmeye başlandıktan sonra, yerli otomobilin CEO’su olarak seçilen Gürcan Karakaş yapmalı. Çünkü şu an için ortada ne bir maliyet hesaplaması, ne bir pazar araştırması, ne de teknoloji gelişimi söz konusu. En azından bizim bildiğimiz yok. Evet son 7-8 aydır kapalı kapılar ardında birileri yerli otomobil konusunda çalışıyor ama daha neyin nasıl olacağı henüz belli değil. Gürcan Karakaş’a geçen hafta 10 soru sormuş, çok nazik bir şekilde cevaplarını henüz Bosch’taki görevi devam ettiği için 1 Eylül’den sonra cevaplayacağını açıklamıştı.
Peki bakanın açıklamasından yola çıkarak bugünkü şartlarda yerli otomobil piyasaya çıkmış olsa, size fiyatının hangi aralıkta olacağını hemen söyleyebilirim. Bugün Türkiye’de iki tane elektrikli otomobil satılıyor. Biri Renault’un menzili 400 kilometreye ulaşabilen küçük Zoe modeli. Diğeri ise BMW’nin menzili 300 kilometreye kadar ulaşabilen i3 modeli. B sınıfında yani Renault Clio sınıfında yer alan Zoe’nin Türkiye’de fiyatı 130 bin TL’den başlıyor. Bu araç yüzde 3 ÖTV dilimine girdiği için daha uygun fiyatta. BMW’nin i3 modeli ise kilowatt değeri yüzünden yüzde 15’lik ÖTV diliminde. Bu da fiyatının 264 bin TL’den başlamasını sağlıyor.
Bu iki model haricinde bir de ağustos ayında Türkiye’de yola çıkacak Jaguar I-Pace var. 480 km menzile sahip bu araçta yüzde 15’lik ÖTV dilimine giriyor ve fiyatı 462 bin TL’den başlayacak. Ayrıca ABD’de fiyatı 35 bin dolardan başlayan Tesla Model 3’ün yıl sonunda Türkiye’ye gelme ihtimali var. Yüzde 15 ÖTV ve yüzde 18 KDV eklendiğinde Türkiye fiyatının 216 bin TL’den başlayacağı anlaşılıyor. Yani demem o ki, yerli otomobil eğer bakanın dediği gibi orta üst sınıfta olacaksa, küçük sınıftaki Zoe’yi elememiz gerekiyor. O zaman rakip olarak karşısında BMW i3, Jaguar I-Pace ve gelirse Tesla Model 3 olacak. Kuşkusuz yerli otomobilin piyasaya sürüleceği 2021 yılına kadar bir çok yeni model devreye girip, pil maliyetleri düşeceği için fiyatlar daha da ucuzlayabilir. Ama bugünkü şartlarda bakanın söylediğinden yola çıkarsak, yerli otomobilin fiyatının 200 bin TL civarında olacağı ortaya çıkıyor.
Tabii Gürcan Karakaş göreve geldikten sonra tüm bu hesaplamalara bakıp, gerekli açıklamayı yapacaktır. Ama benim şahsi görüşüm yerli otomobilin sadece Türkiye’de değil dünyada başarılı olması için 2 kriter var. Biri menzili diğeri ise fiyatı. Eğer yerli otomobil 100 bin TL civarında olur ve 500 km ve üstünde menzil sunarsa işte o zaman, ‘Bu otomobili kime satacağız’ sorusuna gerek kalmaz. Devlet destekli böyle bir otomobili doğru pazarlama stratejisiyle almayacak ülke kalmaz.
UBER YASAĞI DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜNÜ DE VURDU
GEÇTİĞİMİZ günlerde Resmi Gazete’den yayınlanan güncel yasalar, yani cezalar sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan açıklamalar gelmiş ve “Uber, muber diye bir şey çıkmış. O iş artık bitti!” şeklinde konuşmuştu. O günden sonra İstanbul’da Uber araçlarının faaliyetlerini durdurması için ceza üstüne ceza kesildi. Kuşkusuz bu noktada tarafımı belli etmeyeceğim ama Türk halkının ulaşımda mevcut durumdan daha iyisini hak ettiğini söylemem gerek. Gözümle gördüğüm için söylüyorum, Uber’in durumu tartışılabilir ama bu durum sokak ortasında taksicilerin eşkıya gibi saldırmasına gerekçe olamaz.
Son 1-2 yıldır hayatımıza dahil olan Uber’in Türkiye’de kullandığı araçlar D2 belgesine uygun genelde lüks hafif ticari (Mercedes Vito) modellerden oluşuyor. İşte bu tip araçları son yıllarda iş insanları, sanatçılar ve siyasiler de yoğun bir şekilde tercih ettiği için Uber krizinden onlar da nasibini almış durumda.
Yani bir çok iş insanı ve sanatçının Uber zannedildiği için araçları taksiciler ve polisler tarafından durdurulurken, ciddi sıkıntı yaşadıklarını duyuyorum.
İşte bu durum son dönemde Türkiye’de hızla büyüyün VIP araç dönüşümü sektörüne de zarar vermeye başlamış. Uber korkusundan artık bu tip makam araçları tercih edilmemeye başlamış.VIP dönüşüm konusunda Türkiye’yi dünyada temsil eden şirketlerden biri olan DizaynVip şirketinin patronun Erbakan Malkoç, bugün Türkiye’de yılda 1500 adet aracın dönüştürüldüğünü belirterek, “Türkiye, globalde sektörünün lider konumuna gelmişken iç pazarda Uber’in yasaklanmasıyla birlikte tüm VIP araçların polis tarafından kontrol edilmesi de tamamen lüks pazara hitap eden araç dönüşüm sektörünü zora soktu. Müşterilerimiz arasında Türkiye’nin en önemli iş insanları, sanatçıları, siyasetçileri bulunuyor. Ama yaşanan kriz iç pazarda en az yüzde 10 küçülmemize neden olacak ve bizi ihracata sevk edecek” yorumunu yapıyor.
Bugün Cenevre otomobil fuarında Türkiye’yi temsil eden sadece DizaynVip ve Okçu gibi araç dönüşüm şirketlerinin olduğu düşünülürse küresel anlamda büyüyeceğimiz ve yılda 10 bin araç dönüştüre-bileceğimiz bir sektörün iç pazarda da güçlü olması gerekir. Bu yüzden Uber’e kızıp kendi şirketlerimize zarar vermemiz lazım.
Paylaş