Otocular krizde zorunlu değil gönüllü ÇEVRECİ oldu

Biliyorsunuz küresel ısınmayı tetikleyen karbondioksite karşı savaş açan Avrupa Birliği (AB) otomobil üreticilerine zorunlu emisyon sınırı getirme kararı aldı.

Bu karara göre AB Komisyonu, 2012 yılına kadar Avrupa Birliği sınırları kapsamında üretilen her bir aracın kilometre başına ortalama 120 gram karbon gazı (CO2) salınımına yol açmasını hedefliyor. Şu anda AB’de hala otomobiller egzoz gazı olarak kilometre başına ortalama 163 gram karbondioksit salıyor.

Avrupa’da hem hükümetler hem de otomomiv firmaları çalışmalarını bu doğrultuda yaparken, patlayan kriz bu konuda daha hızlı adım atmasında etkili olacağa benziyor. Nedeni çok açık. Avrupa Birliği’ne bağlı ülkeler, kriz nedeniyle satışları büyük ölçüde düşen otomotiv firmalarına yönelik verdiği destekte emisyon oranlarını baz alıyor. Yani, özellikle hurda teşviği kapsamında, alınacak yeni otomobillerde karbondioksit salınımına bakılıyor, Avrupa ülkeleri çevreci araçların tercih edilmesi için destek veriyor. Bu da otomotiv firmalarının krizde zorunlu değil gönüllü çevreci olmalarını sağlıyor.

Bu doğrultuda Avrupa Otomotiv Üretici Derneği’nin (ACEA) tahminlerine göre 2009 yılında hurda teşviğiyle satılması planlanan ek otomobil sayısının 850 bin civarında olması bekleniyor. Bunların hepsinin düşük karbondioksit salınımına sahip olduğu düşünülürse, krizin çevreye yönelik fırsat yarattığı daha net ortaya çıkıyor. Krizi çevreci fırsata dönüştüren ülkeler ise şöyle:

Fransa: Bugün Fransa, 10 yaş ve üstü otomobillere 1000 Euro hurda teşviği veriyor. Ama bu teşviği sadece 160 ve altı karbondioksit salınımına sahip sıfır araç alımında veriyor.

Almanya: Almanya, 9 yaş ve üstü araçlara yönelik 2 bin 500 Euro hurda teşviği veriyor. Bu teşviği karşı yeni veya maksimum 1 yaşında araçların alınmasını istiyor. Bu araçlarda da emisyon değerlerinin en az Euro 4 normunda olması şartını koşuyor.

İspanya: Hurda teşviği kapsamında 10 yıl ve üstü araçların yeni otomobillerle değişmesi halinde 10 bin Euro faizsiz kredi desteği veriyor. İspanya’nın bu destek için istediği şart ise maksimum 30 bin Euro değerindeki sıfır araçların CO2 emisyon oranlarının 140 gram ve altında karbondioksit salınımına sahip olması.

Portekiz: Avrupa’da bir başka hurda teşviği uygulayan ülke olan Portekiz ise, 10 ve 15 yaş ve üstü araçlara 1000 ila 1500 Euro destek veriyor. Bu destek için yeni araçların karbondioksit salınımının maksimum 140 gram ve altı olması şartını getiriyor.

İtalya: 10 yaş üzeri Euro0, Euro1 ve Euro2 emisyona sahip araçlara 1500 Euro hurda teşviği veriyor. Buna karşı alınacak yeni araçlarda ise en az Euro4 standardı arıyor. İtalya bununla da kalmıyor, yeni araçların benzinliyse karbondioksit salınımının maksimum 140 gram, dizelse 130 gram olmasını istiyor. İtalya’nın desteği bununla da sınırlı değil. Eğer yeni araçların karbondioksit salınımı 120 gramsa, hurda teşviği desteği 3 bin 500 Euro’ya çıkıyor. Bu da toplam desteğin 5 bin Euro’ya çıkması anlamına geliyor. İtalya ayrıca ticari araçlarda da 6 bin 500 Euro’yu bulan emisyon desteği sağlıyor.

Avusturya: 13 yaş ve üstü araçların minimum Euro 4 normunda yeni bir araçla değiştirilmesi halinde 1500 Euro hurda teşviği veriyor.

Lüksemburg: 10 yaş ve üstü araçların maksimum 150 gram CO2 salınımlı yeni araçlarla değiştirilmesi halinde 1500 Euro hurda teşviği veriyor. Bu destek yeni araçların 120 gram CO2 salınımına sahip olması halinde 1750 Euro’ya çıkıyor.

Bu dönemde işçi çıkartmak değil çıkartmamak haberdir

Geçtiğimiz hafta Citroen’in yeni modeli C3 Picasso’nun uluslararası test sürüşü için Barselona’dayım. Test sırasında basından bir meslektaşımdan ilginç bir telefon geldi; "Emre saat 13.00 gibi bir bülten geçiyoruz. Bülten Honda’nın işçi çıkartmalarıyla ilgili. Honda rica etti bizde hazırladık ve herkese servis edeceğiz."

’Nasıl ya’ dediğimi hatırlıyorum. Çünkü işin birden fazla ilginç yönü var. Birincisi otomotiv firmaları halka açık yani borsaya kota ise işçi çıkarma haberlerini yayınlamak zorunda. Aksi takdirde işçi çıkarma haberleri kamuoyu ile paylaşılmak istenmez. çünkü kriz döneminde bu tip haberler hem üzücü hem de moral bozucu bir gelişmedir.

Honda ise halka açık bir şirket değil. Kaldı ki böyle bir bültenin kendi bünyelerinde değilde dışardan bir basın mensubu tarafından hazırlanması ise işin ilginçliğini daha da net ortaya koyuyor. Sonuçta Honda’nın hem kendi bünyesinde basın ve halkla ilişkiler birimi var hem de dışardan çalıştığı bir PR şirketi bulunuyor. Bunlar dururken, bir gazetecinin Honda’nın bülteninin hazırlaması ne kadar doğru anlaşılır gibi değil. Bana göre o gazetecinin bağımsızlığı da zedelenmiş oluyor.

Üçüncü tuhaflık ise bu gelişmeler yaşanırken ne tesadüftür ki Honda’nın Genel Müdür Yardımcısı Ümit Karaarslan da süpriz bir şekilde görevinden ayrılıyor. Aslında yukardaki tuhaflıklar biraz da Karaarslan’ın ayrılmasıyla ilgili. Çünkü Karaarslan’ın normalde bunlara müsade etmeyeceğini biliyorum. Ama sanki Karaarslan’ın ayrılmasının sebebi de bu gelişmelerden kaynaklanıyor gibi geliyor. Tabi sonuçta Honda’da daki bu tuhaflıklar ertesi gün bir çok gazetede yayınlanıyor. Sizce hangi firma böylesine olumsuz şeyleri kendi eliyle haber yapmak ister. İlginç. Ortada bir kriz var ve buna rağmen satış olarak iyi giden Honda biranda inanılmaz bir şekilde başarız bir kriz yönetimini gözler önüne seriyor.

Bugün yaşanan kriz nedeniyle otomotiv şirketlerinin içinde bulunduğu zor durum ortada. Hükümetten de bir destek göremedikleri için maliyetleri düşürmek ve istemeye istemeye işçi çıkartmak zorunda kalıyorlar. Bakın Avrupa ülkelerine. Bakın Amerika’ya. Hükümetler sırf işçi çıkartılmasın diye otomotiv şirketlerini her koldan destekliyorlar. Fransa, destek verirken, ’İşçi çıkartmazsan’ şartı koşuyor. Almanya, yine aynı şekilde destekleyeceğini açıklıyor. Bizde ise hükümetin işçi çıkartmaları taktığı filan yok. Varsa yoksa seçimlerde ne kadar oy alırım derdindeler.

Böyle bir yapının sonrasında otomotiv şirketlerinin işçi çıkartmaları bana göre doğal bir sonuç. Bizim içinde bir haber değil. Haber nedir biliyormusunuz, bu kadar zorlu bir dönemde işçi çıkartmamak haberdir. Bu durum bana gazetecilikteki bir tabiri hatırlattı; "Köpek adamı ısırırsa değil, adam köpeği ısırırsa haber olur.’ Yani eğer Honda, işçi çıkartmayacağını göğsünü gere gere bülten yapsaydı, kendi adıma ben büyük bir haber yapardım. Böylesine kritik günlerde, özellikle otomotiv firmalarının krizi iyi yönetmesi gerekiyor. Aksi halde, bırakın ekonomik olarak gerilemeyi, imaj olarakta başaşağı gidiverirler.

Yazarın Tüm Yazıları