Japon otomotiv şirketi Mazda, yepyeni modellerle dünyada önemli başarılara imza atarken, Türkiye’deki durumu ise her geçen gün karmaşık bir hal alıyor. Son 1 yıldır Türkiye’deki konumu tartışılan Mazda, 22 yıldır Türkiye’de temsilcisi olan Mermerler Grubu’yla 31 Mart 2007’de sözleşmelerinin bitmesinin ardından, Türkiye’ye doğrudan girme kararı almıştı. 2008 yılı başında, Mazda Avrupa bünyesinde Türkiye’de kendi kurdukları şirketle hizmet vermeye başlayacaklarını açıklayan Japon şirkete, eski ortağından ilk itiraz geldi.
Son 6 aydır yaşanan süreçte sessiz kalan Mermerler Grubu, Mazda’ya karşı hukuki süreci başlattı. Bir başka deyişle Mermerler Grubu ile Mazda arasında Türkiye’de beklenen savaş başlamış oldu. Tabi bu savaş en çok Mazda’nın yeni modellerini bekleyen Türk tüketicisini etkileyecek. Çünkü hukuki süreç ne kadar uzarsa Mazda’nın Türkiye’de faaliyete geçmesi o kadar ertelenecek.
Aynı zamanda Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Başkanı da olan Yüksel Mermer’in Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Mermerler Grubu’nun eski ortağına karşı hukuki mücadelesi ilk olarak isim hakları konusunda başlatılırken, portföy tazminatı, ithalat izni gibi bir çok davanın bunu takip edeceği belirtiliyor.
Peki hukuki süreç nasıl başladı. Mermerler Grubu, Mazda’nın Türkiye’de ’Mazda Motor Logistics Europe Türkiye’ ismiyle ticari faaliyete geçmesi üzerine harekete geçerek hemen İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ihtiyati tedbir talebinde bulundu. Gerekçe olarak ise, ’Mazda Motor’ ve ’Türkiye’ ibarelerinin Mermerler Grubu’na ait olduğu, Mazda’nın bunları kullanamayacağı gösterildi. Mermerler Grubu, Mazda’yı basiretli olması yönünde uyarırken, Türkiye’de ’Mazda’ ismiyle şirket kuramayacağını belirtti.
1996’DA KURULDU
Mermerler Grubu tarafından mahkemeye sunulan ihtiyati tedbir talebinde davaya gerekçe olarak şu açıklamalar yer alıyor:
"Mermerler Grubu’na bağlı ’Mazda Motor Türkiye’ her türlü vasıta ve bu vasıtalar için gerekli parça, yedek parça ve malzemelerin ithali, montajı, üretimi, dağıtımı,satışı, pazarlaması, satış sonrası servisi ve ihracatı,v.s alanlarında faaliyet göstermek üzere 03.01.1996 tarihinde kurulmuştur. Mazda Motor Türkiye şirketi İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 22784/8 sicil numarası ile 03.01.1996 tarihinde tescil edilmiştir. Ayrıca Türk Ticaret Kanununa göre Türk, Türkiye, Cumhuriyet ve Milli Kelimeleri ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu Kararı ile konabilir. Mermerler Grubu, bu hüküm uyarınca Bakanlar Kurulu’ndan izin alarak ticaret unvanında ’Türkiye’ ibaresini kullanmaktadır. Böylece ’Mazda Motor Türkiye’ ibaresi meşruf ve maruf hale getirilmiştir.
’BASİRETLİ OLUN’ ÇAĞRISI
’Mazda Motor Logistics Europe Türkiye’ şirketinin Türkiye’de Mazda Motor Türkiye şirketinden yıllar sonra kurulmasına rağmen, kullanmakta olduğu ticaret unvanının ayırt edici ibareleri olan ’Mazda Motor’ ve ’Türkiye’ ibarelerinin aynısını 03.09.2007 tarihinde ticaret unvanı olarak tescil ettirmiştir. Bu doğrultuda Mazda Motor Logistics Europe Türkiye’ şirketinin, Mermerler Grubu’nun ticaret unvanında kullanmış olduğu ’Mazda Motor’ ve ’Türkiye’ ibaresini kendi ticaret unvanında kullanması Türk Ticaret Kanununa göre haksız rekabet yasağının ihlali sonucunu oluşturmaktadır. Ayrıca davalı şirketin Bakanlar Kurulu izni bulunmadan Bakanlar Kurulu iznine sahipmiş gibi ’Türkiye’ ibaresini kullanması ve bu şekilde yanlış unvan kullanması Türk Ticaret Kanununa göre haksız rekabet oluşturmaktadır.
Türk Ticaret Kanunun tacir olmanın hükümlerini düzenleyen 20’inci maddesi bir tacire ticaretine ait tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etme zorunluluğu yüklemektedir. Bu yükümlülük gereği Japon şirketin davalı şirketin ticaret unvanını ve ticaret unvanındaki esaslı unsur olan ’Mazda Motor’ ve ’Türkiye’ ibaresini tanıtıcı işaret olarak seçmeden önce bu ibarenin ticaret unvanı olarak kullanıp kullanılmadığını araştırması gerekirdi.
Mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmemesi durumunda davalı şirket bu ibareleri dava süresince kullanmaya devam edecek ve bu husus 3’üncü kişiler nezrinde davalı şirket ile müvekkilimiz şirket arasında karışıklığa sebebiyet verecek ve müvekkilimiz şirketin merkezi yabancı ülkede bulunan davalı şirketin iştiraki, bağlı ortaklığı, v.s olduğu izlenimi uyandıracaktır. Bu sebeplerle mahkemenizce verilecek karar kesinleşinceye kadar davalı şirketin ticaret unvanında ’Mazda Motor’ ve ’Türkiye’ ibarelerini kullanmaması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep zorunluluğu doğmuştur."
Bizle oturup konuşmadılar
iki dava daha açacağız
Mermerler Grubu’ndan Mazda’ya karşı açılan ve açılacak davalarla ilgili olarak ise şu açıklama yapıldı: "22 yıldır Mazda’nın Türkiye’de ortağıyız. Japon şirket bunca yıllık emeğimize rağmen bizle kendine hareket ediyor. Türkiye’de Mazda isminin tüm ticaret sicil hakları bize ait. Patenti ise onların. Yani araç satabilirler ama Türkiye’de Mazda ismiyle şirket kuramazlar. Biz ayrıca ticaret kanunu uyarınca Mazda’ya portföy tazminatı davası açacağız. Bu da bugüne kadar Mazda için Türkiye’de yaptığımız yatırımlar, pazarlama harcamalarını karşılıyor. Türkiye’de distribütör firmaları korumak için kanun bizim yanımızda. Çünkü markalar Türkiye’de belli bir pazar payına ve güce ulaştıktan sonra gelerek tüm hakları bizden alıyor. Bu ticaret kanuna aykırı. Bu davanın ardından da ithalat iznine yönelik bir dava açacağız. Çünkü Mazda’nın Türkiye’de ithalat izni halen bizim elimizde."
Mazda: Faaliyetlerimize
2008’de başlayacağız
Mart ayında Mermerler Grubu ile distribütörlük anlaşmaları sona eren ve sonrasında Türkiye’ye doğrudan girme kararı alan Mazda Motor, yeniden yapılanma çalışmalarında sona yaklaşmış, personel alımına bile başlamıştı. Mazda Motor Avrupa Başkan Yardımcısı Philip Waring, 2008’in ilk çeyreğinden itibaren Türkiye’de kendi kurdukları şirketle hizmet vermeye başlayacaklarını açıklamıştı. Türkiye’de Mazda markasını yeniden yaratacaklarını söyleyen Waring, "Eski distribütörümüz Mermerler’e yaptıkları çalışmalardan dolayı minnettarız. Mazda, Türkiye’de 30 yılda önemli bir müşteri kitlesine sahip oldu. Mermerler Grubu’na teşekkür ederiz" demişti.
Mermerler Grubu’yla Mazda’nın kavgası geçtiğimiz yıl Mart ayında gerçekleşen Cenevre fuarında, Mazda Motor Avrupa Başkanı ve CEO’su James Muir’in açıklamalarıyla başlamıştı. Türkiye’de otomotiv pazarının hızla büyümesine rağmen Mazda’nın satışlarının hızlı bir şekilde düştüğünü hatırlatan Muir, bunun üzerine harekete geçtiklerini belirterek, 2007 yılından itibaren Mazda’nın doğrudan Türkiye’ye geleceğini söylemişti.
Fiorino, Türkiye’de kardeşlerinden en az 300 Euro ucuz olacak
Tofaş’ın Fiat ve PSA Peugeot Citroen Grubu için 190 milyon Euro’su Ar-Ge olmak üzere 380 milyon Euro’luk yatırımla Bursa’da üretmeye başladığı hafif ticari modeli Minicargo geçtiğimiz hafta hem Bursa’da hem de Milano’da dünyaya tanıtıldı. Fiat araca ’Fiorino’, Citroen ’Nemo’, Peugeot ise ’Bipper’ ismini koydu. Tofaş, tüm fikri mülkiyet hakları kendisine ait olan Minicargo projesi için PSA Grubu ve Fiat’la 8 yılı kapsayan bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre Tofaş, 380 milyon Euro’luk yatırımı kendisi finanse ederken, PSA Grubu ve Fiat’tan 8 yıllık ihracat garantisi aldı. Tofaş, yaptığı yatırımı ise 8 yıl içinde ihracat ettiği araçlara ekleyerek geri alacak.
Tofaş’ın PSA Grubu ve Fiat’la imzaladığı anlaşmanın detayları şöyle: "Tofaş yılda 165 bin adet Minicargo üretecek. Bunun 105 bin adedini PSA Grubu’na, 50 bin adedini Fiat’a satacak. Geri kalan 10 bin adedini ise Türkiye’de kendisine ayıracak. PSA Grubu için 8 yılda üretilecek araç sayısı 840 bin, Fiat için ise 400 bin adedi bulacak. Bu da Tofaş’ın 8 yılda toplamda 1 milyon 240 bin araç ihraç edeceğini ortaya koyuyor. Tofaş, yaptığı 380 milyon Euro’luk yatırımı geri almak için ihraç ettiği araç başına yaklaşık 300 Euro ’yatırım’ bedeli ekleyecek. Böylece yaptığı yatırımı 8 yılda geri alacak."
Bu anlaşmanın ardından Tofaş’ın Fiat Fiorino’yu Türkiye’de 300 Euro daha ucuza satacağı, Peugeot ve Citroen’in ise araçları PSA Grubu’ndan alacağı için böyle bir avantaja sahip olmayacağı ortaya çıkmış oluyor. Zaten 3 markanın Türkiye hedeflerine bakıldığında da bu net olarak ortaya çıkıyor. Tofaş, yılda 10 bin adet Fiorino satmayı hedeflerken, Citroen ve Peugeot’nun toplam hedefi ise 5 bin. Diğer bir ayrıntı ise Minicargo fikrini ortaya çıkaran ve üretilen araçların 3’te 2’sini alan PSA Peugeot Citroen Grubu’nun 380 milyon Euro’luk yatırımın 250 milyon Euro’sunu karşılayacak olması.
Görme özürlüler hibrid’e karşı
’Sessizlik’ bir otomobilin en önemli konforlarından bir tanesidir. Bir otomobilin tasarımı, sahip olduğu teknolojileri, gücü ve donanımı ne kadar iyi olursa olsun, eğer kullanırken sizi rahatsız eden bir sese sahipse emin olun hiç bir başarı şansı yoktur. Gürültü ile çalışan her tarafından ses gelen bir aracı kimse satın almak istemez. Günümüzde insanlar bir otomobilin sessiz gidişine, yollarda yağ gibi kayışına hayranlık duyar ve otomobilini anlatırken öncelikli olarak ’çok sessiz’ veya ’hiç sesi yok’ cümlelerini kullanır. Artan akaryakıt fiyatlarıyla son dönemde popülaritesi artan hibrid (melez) otomobiller ise sessizliği yeni bir boyuta taşımış durumda. Hem elektrikli hem de benzinli motoruyla önemli ölçüde yakıt tasarruf sağlayan hibrid araçlardan neredeyse hiç ses gelmiyor. Hibrid kullanan bile aracın çalışıp çalışmadığını anlamıyor.
Ama işte bu özelliği Amerika’da olduğu gibi bazen sorun da yaratıyor. 1.3 milyon görme özürlünün bulunduğu Amerika’da Görme Özürlüler Derneği, hibrid araçlara karşı savaş başlatmış durumda. Gerekçeleri ise "Hibrid araçlar çok sessiz olduğu için bizi korkutuyor. Duymadığımız için güvenliğimiz tehlikede" olmuş. Şimdi olayın mahkemeye taşınmaması için firmalar tarafından çareler aranıyor. Konuyla ilgili bir çok test gerçekleşirken, tümü görme özürlülerin lehine sonuçlanmış. Hibrid araç geliştiren firmalar şimdi araçların algılanabilmesi için belli bir sesin çıkması için çalışmalar yapıyor.