Çağlayan, yeni bir Hyundai vakası yaşamak istemiyor

’Toyota Türkiye’de hafif ticari araç üretecek mi üretmeyecek mi." Bu soru son dönemde çok tartışılıyor çok konuşuluyor. Ama işin doğrusunu açıkçası ne Toyota, ne hükümet, ne de basın biliyor. Bu konuda bu yıl başından bu yana yapılan açıklamaları okuyunca nedenini sizde daha iyi anlayacaksınız.

Ocak 2007: Toyota Motor Avrupa Başkanı Tadashi Arashima, Barselona’da Türk basınına Avrupa’da büyük bir rekabetin yaşandığı hafif ticari araç sınıfına girmek istediklerini belirterek, "Şu anda bu sınıfta yer alıp almamak konusunda görüşüyoruz. Hafif ticari sınıf Avrupa için önemli. Biz de büyük ihtimalle 3-4 yıl içinde bu sınıfta yer alacak bir model geliştireceğiz" açıklaması yaptı. Arashima, böyle bir modelin ortaya çıkması halinde Türkiye’nin üretim konusunda en büyük adaylardan biri olduğunu da kaydederek, "Şu anda üretim üçüncü aşama. Biz önce sınıfta yer alıp almayacağımıza karar vereceğiz. Sonra model geliştireceğiz. Son olarak nerede üreteceğimize bakacağız. Ama Türkiye kalitesiyle en önemli aday. Türkiye dışında diğer aday ülkeler Çin ve Güney Amerika olabilir" dedi.

Ekim 2007: 10 ay sonra Tokyo otomobil fuarında, Toyota Başkanı Watanabe’ye aynı soruyu sorduğumda cevabı Arashima’yla benzerdi: "Ticari araç pazarı hem Türkiye’de hem de Avrupa’da büyüyor. Biz de bu pazarda yer almayı istiyoruz. Hafif ticari araç üretimiyle ilgili çalışmalarımız sürüyor. Ancak, bu aracın nasıl olacağı ve nerede üretileceğiyle ilgili henüz karar vermedik."

Kasım 2007: Bu açıklamadan 15-20 gün sonra ise Türkiye’de gazetelerde, "Toyota Türkiye’de hafif ticari araç üretecek" şeklinde haberler yer aldı. Haberi yazan arkadaşların kaynağı Türkiye’deki büyük yan sanayi firmalarıydı. Belli ki bu şirketlere bu konuda talimat gelmiş. Aksi taktirde neden basına böyle bir şey söylesinler ki. Ama Toyota Türkiye’nin CEO’su Tamer Ünlü, hafif ticari araç üretiminin gündemlerinde olmadığını belirterek, "Bize intikal eden bir proje yok. Olsa zaten açıklarız. Zaten Toyota böyle bir proje olsa çok önceden bize bildirirdi" diyerek son noktayı koydu.

Aralık 2007: Ünlü’nün bu açıklamasının hemen ardından yeni Toyota Land Cruiser’in Kanarya Adaları’nda gerçekleşen lansmanı sırasında Türk basın mensupları konuyu yeniden açarak Toyota Avrupa yetkililerine bir kez daha sordu. İşte yetkililerin yaptığı bu son açıklama hükümet nezrinde bile bu konunun gündeme gelmesini sağladı. Çünkü Toyota yetkilileri, hafif ticari araç üretimi konusunda Türk hükümetinin vergi konusunda sağlayacağı avantajları beklediklerini söylemişler. Hatta bu konuda hükümetle görüştüklerini bile kaydetmişler. Yani iş bitmiş, sadece teşvikler bekleniyor gibi bir hava yaratıldı.

24 Aralık: Bu gelişmeler üzerine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan bir telefon aldım. Otomotiv sektörüyle yakından ilgilendiğini bildiğim Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, belli ki ’Hyundai’ benzeri bir durumla karşılaşmamak için tedbirli davranıyor. Çağlayan’ın basın danışmanının, ’Toyota haberleri doğru mu’ şeklindeki sorusu, Toyota’nın konuyu hükümete hiç bir şekilde açmadığını daha net anlamamı sağladı. Kendisine yukarıda yazdıklarımı anlattım ve daha sonra Tamer Ünlü’nün irtibat numaralarını verdim. Basın danışmanıyla yaptığım bu görüşmenin ardından Toyota Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Vahap Çoymak’ı arayarak durumu anlattım. Çoymak, Tamer Ünlü’nün de söylediği gibi, "Böyle bir proje ve plan yok. Zaten Toyota böyle bir şeyi çok önceden çalışır hazırlardı. Türkiye’de ve dünyanın bir çok ülkesinde belli modeller için bir çok fizibilite çalışması yapılır. Ama bu çalışmalar bu projelerin gerçekleşeceği anlamına gelmez. Böyle bir şey olsa Toyota açıklamayı yapar" dedi.

Yani anlayacağınız, Toyota’nın dünya, Avrupa ve Türkiye başkanları ortada hafif ticari araç üretimiyle ilgili somut bir şey olmadığını söylerken, bazı yan sanayi şirketleri ve ismi açıklanmayan Toyota yetkilileri üretimin olacağını kaydediyor. Konu vergi teşvikini de kapsayınca devreye bakanlık da girmiş durumda. Yani işler tam arapsaçı. Bu noktada Toyota’nın Türkiye’de hafif ticari araç üretip üretmeyeceğine çok takılmamak lazım. Bence işin en önemli boyutu, Zafer Çağlayan’ın otomotiv sektörüyle yakından ilgilenmesidir. Belli ki Çağlayan, bakanlığı döneminde geçmişte Hyundai yatırımı benzeri yeni yatırımları kaçırmak niyetinde değil.

2007’de 7 yeni modeli kaptık, 2008’de 1.5 milyon adetlik üretime koşuyoruz

Bir koca yılı daha geride bırakıyoruz. 2007 yılının, hem Türkiye hem de otomotiv sektörü açısından oldukça farklı geçen bir yıl olduğunu kabul etmek lazım. Genel seçimler ve ardından Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2007 yılına damgasını vururken, siyasi belirsizlik tüm sektörlerde olduğu gibi yılın ilk yarısında otomotiv sektörünü de oldukça olumsuz etkiledi. Çünkü seçimler öncesi meydana gelen belirsizlikten dolayı tüketicilerin taleplerini ertelemesi, Eylül ayına kadar otomotiv sektöründe önemli bir durgunluk yaşanmasına sebep oldu. Tüm bunların sonucunda otomotiv pazarında yılın ilk yarısında, 2006 yılının aynı dönemine kıyasla yüzde 30 seviyelerinde bir daralma yaşandı.

Seçimlerin ardından eylül ayı sonrasında belirsizliklerin ortadan kalkmasıyla birlikte satışlarda yeniden bir canlanma yaşanmaya başladı. Taşıt kredisi faiz oranlarının da olumlu seyretmesi ile pazar bir toparlanma sürecine girdi. Otomobil satın alma kararlarını erteleyen tüketiciler seçimler sonrası, erteledikleri alımları yapmaya başladılar. Kasım ayında satışlar 2006 Kasım ayına kıyasla yüzde 21 oranında arttı. Böylece toplam pazardaki daralma Kasım sonu itibariyle yüzde 10 seviyelerine kadar inmiş oldu. Sektör yetkilileri pazarın Aralık ayında da Kasım ayında olduğu gibi artacağını ve yıl sonunda otomotiv pazarının yüzde 10’luk bir daralmayla kapanacağını öngörüyor. Bu da 2007 yılında toplam pazarın 600 bin adetle kapanacağını gösteriyor.

2007 yılında pazar, içerdeki belirsizliklerden etkilense de, üretim ve ihracatta yeni rekorlar kırıldı. Otomotiv üretimine baktığımızda, Kasım ayı sonunda geçtiğimiz yılı yakalayarak 1 milyon adede ulaştı. Aralık ayında yeni modellerin de devreye girmesiyle birlikte üretimin 2007 yılı toplamında 1 milyon 200 bin adede ulaşması bekleniyor. Bu Türk otomotiv tarihinde bir rekor anlamına geliyor. Aynı şekilde üretim artışına bağlı olarak ihracatta da rekorlar kırıyoruz. Geçtiğimiz yıl sonunda 706 bin adet ihraç eden Türk otomotiv sektörü bu yıl Kasım ayı sonunda bu rakamı aştı. Aralık ayıyla birlikte 2007 yılında yaklaşık 850 bin adet aracı dünyaya ihraç etmiş olacağız. İhracat tutarının ise 20 milyar dolarla açık ara otomotiv sektörünü bir kez daha Türkiye’nin en büyük ihracatçısı konumuna sokacağını söylemek gerekir.

Sektör üretimi ve ihracatında yaşanan bu artışta kuşkusuz yeni model yatırımlarının payı yüksek oldu. 2007 bu açıdan da önemli bir rekora imza attı. Bu yıl Tofaş’ın Fiat, Peugeot ve Citroen için ürettiği Minicargo’yu üç model olarak sayarsak, toplam 7 yeni modelin Türkiye’de üretimine başlandı. Fiat Fiorino, Peugeot Bipper ve Citroen Nemo isimli üçüzler bu modellerin kuşkusuz en önemlisiydi. Çünkü hem fikri mülkiyet hakları Tofaş’a aitti hem de 380 milyon Euro’yu bulan bir yatırımla ortaya çıkartılmıştı. Tofaş, 2007’de Minicargo’nun yani bu üçüzlerin dışında orta seden sınıfında yer alan Fiat Linea’yı da üretmeye başladı. Türk otomotiv sektörü için bir diğer önemli proje ise Toyota’nın Avrupa için geliştirdiği Auris’in Adapazarı’nda üretilmeye başlamasıydı. Türkiye’de 3 farklı model üreten Oyak Renault da yılın son döneminde Clio Grand Tour’u da devreye alarak ürettiği model sayısını 4’e çıkardı. Aynı şekilde Hyundai Assan, Accent Era ve Starex’in ardından yıl içinde Matrix’in üretimine başladı. Yerli model atağında son hamleyi ise Japon Isuzu yapacaktı. Isuzu başarılı pick-up modeli D-Max’i bu yıl deneme amaçlı Türkiye’de üreteceğini açıklasa da bu proje 2008 yılına kaldı. Ama D-Max olmadan bile Türk otomotiv sektörü tarihinde 2007, yeni model üretiminde bir rekora imza attı. İşte bir yılı böyle tamamladıktan sonra şimdi gözler 2008’de kırılacak yeni rekorlara çevrildi.

Sektör yetkilileri 2008 yılında iç pazarın 2007’e göre yüzde 10 mertebesinde artacağı görüşünde. Bu da 700 bine yakın bir pazar anlamına geliyor. Ama açıkçası sektörde herkes pazar tahminleri konusunda biraz temkinli. Üretimde ise 2007 yılında devreye giren yeni yatırımların meyveleri 2008’de toplanacak. Bu da 2008’de 1.5 milyon adetlik bir üretimin gerçekleşeceği anlamına geliyor. Aynı şekilde ihracatta da 2008 yılında 1 milyon barajının açılması hedefleniyor. Yani Türk otomotiv sektörü artık tam gaz ilerliyor. Hükümetin desteğiyle, yeni marka ve model yatırımları da yapılırsa 2010 yılında OSD Başkanı Turgay Durak’ın söylediği gibi 2 milyon adetlik üretim barajı çok rahat aşılabilir. Hepinize iyi yıllar diliyorum...
Yazarın Tüm Yazıları