Paylaş
Buna rağmen birçok Müslüman, başka sevgi ve bağları Allah’a olan sevgisinin önüne geçirir. Allah ile arasına mesafe koyar.
Oysa her Müslüman’ın günde en az bir defa kendisine sorması gerekir: Allah benim neyim olur?
Allah hayatımın neresinde? Bugün O’nun rızası için ne yaptım?
*
Birçoğumuzun hak etmediği kadar sonsuz rahmet sahibi bir Rabbimiz, çok muazzam bir dinimiz ve bu dinimizi en güzel şekilde uygulayarak örnek olmuş muazzez bir peygamberimiz var.
Nedir bu küslük, uzaklık, ilgisizlik ve umursamazlık?
Allah’tan daha fazla sevilmeye, hoşnut edilmeye layık kim var hayatta?
Kim var Allah’tan daha fazla güvenip dayanılacak? Emin olunacak?
*
Kimi insanlar kötü örneklere bakarak örneğin dinde baskı ve zorbalık yapan ya da yanlış dini anlayışını insanlara anlatan kişilerden hareketle Allah’tan ve dinden uzaklaşıyorlar.
Allah hepimizin Rabbi! Başkasına kızıp Allah’tan ve dinden uzaklaşmak niye?
Böyle durumlarda aksine daha da fazla yaklaşmak gerekir Allah’a ve dine. En doğru şekilde öğrenmek ve en güzel şekilde yaşamak gerekir dini. Örnek bir inanan olmak gerekir.
Rabbi ile bağını güçlü kılmak isteyen, Rabbi’nin ipine sımsıkı sarılmalıdır.
Allah’ın yeryüzündeki ipi Kur’an’dır.
Başkasının suçunu Allah’a ve dine yüklemek kişinin kendisine yapabileceği en büyük kötülüktür.
*
İnsan her an Rabbine muhtaçtır. O’nu hoşnut etmek için çabalamalıdır. O’na yakın olmalıdır.
Çünkü Allah bize, şah damarımızdan daha yakındır.
Allah kalpleri kuşatandır. Kişi ile kalbi arasında olacak kadar kuluna yakındır.
Allah’tan daha önemli bir şey yoktur hayatta. Dolayısıyla buyruklarını önemsemekten, öncelemekten daha önemli bir şey de yoktur.
HESAP GÜNÜMÜZ YAKIN
Bunca Kuran ayeti dikkatlerimizi dünya hayatının geçiciliğine ve ölüm gerçeğine çekiyorken buna karşı aldırmazlık içinde olmanın kime ne yararı olabilir ki?
“Yaklaştı insanlara hesapları! Ama onlar hâlâ gaflet içinde yüz çeviriyorlar.” (Enbiya suresi 1) diye söylüyorken ayetler bize, bu aldırmazlık ve umursamazlık niye?
Sadece Allah’a karşı değil tüm yarattıklarına karşı sorumluluklarımız var. Aç ya da yardıma muhtaç bir insan ya da hayvan görüp de buna duyarsız kalan insanın en başta insanlığından şüphe edilir.
Kalbinde tüm yaratılanlara karşı muhabbet olmalıdır insanın. Kötülere ve kötülüklere karşı iyilerin ve iyiliklerin yanında yer almalıdır.
ALLAH BİZDEN NE İSTİYOR?
Allah’ın bize peşinen vermiş oldukları ve erdemli bir hayat yaşadığımız takdirde vermeyi vaat ettikleri yanında bizden beklediklerinin ne kadar az olduğunun farkında mıyız?
Bir patron bile verdiği maaşın kat ve kat fazlası emek istiyorken, Allah’ın verdiklerinin yanında istediklerine bir bakar mısınız?
Allah’ın ne istediğini bir düşünelim.
İstediği hangi şey insan aklına ve yaratılışına aykırı?
Hangi şey insanın en başta kendisinin sonra da başkalarının faydasına değil?
Allah’ın buyrukları, insanları kötülüklerden alıkoyarak geliştirmek, olgunlaştırmak, başkalarına haksızlık yapılmasına engel olmak ve yeryüzünü yaşanılabilir bir yer kılmak içindir.
KENDİMİZİ KANDIRMAYALIM
Buna rağmen insanların büyük çoğunluğu Rableri’ne nankörlük içindedir. Yaşamları içinde Allah’a gereken önemi vermedikleri için dini buyrukları da dikkate almadan yaşar çoğu insan.
Ya da Allah’a ve dine inandığını ifade etmesine rağmen dini gereklilikleri yerine getirmek işine gelmediği için türlü bahanelerin ardına sığınır tüm yaşamı boyunca.
Dini konularda kendini kandıran insan, en büyük kötülüğü yapar kendine.
Kendi de dâhil herkesi kandırır ama Allah’ı kandıramaz kimse.
*
Tüm yaşamı boyunca gerçeklerle yüzleşmekten kaçan insanların hesap günü gerçeklerle yüzleşince kaçacak bir yer arayacakları ve türlü mazeretlerin arkasına sığınmaya çalışacakları, ancak bunun mümkün olmadığı ifade edilir ayetlerde:
“Der ki insan o gün: “Kaçılacak yer nerede?” Hayır, sığınacak herhangi bir yer yok. O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. O gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeyler insanın önüne getirilir. Doğrusu, insan kendi kendisine tanıktır. Dökse de ortaya tüm mazeretlerini.” (Kıyamet suresi 10-15)
ALLAH KULUNA YETMEZ Mİ?
Şüphesiz Allah kuluna yeter. Hatta Allah’tan başka hiç kimse yoktur tam olarak insana yetecek olan.
İnsan ise bunun farkında olmadığından hep başka yerlerde arar tatmini. Hep bir şeylerin özlemini çeker durur tüm yaşamı boyunca.
Oysa gerçek anlamda bizi hayal kırıklığına uğratmayacağından emin olacağımız tek varlık Allah’tır.
Bu yüzden herkes O’na güvenip dayanmalıdır: “Allah kuluna yetmez mi? Seni O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar...” (Zümer suresi 36)
*
Allah’tır bizi yoktan yaratan, türlü nimet ve imkânlarla donatan.
Allah’tır gerçek anlamda dost, gerçek anlamda yakın olan. Allah’tır bizi koruyup kollayan.
Allah’tır her zorlukla beraber bir kolaylık kılan, üzerimize sabır yağdıran.
Allah’tır gerçek anlamda gönülden sevilmeye değer olan.
Allah’ın kulundan haberdar olması kadar insana güven verecek başka bir şey yoktur hayatta. Kul, Rabbinin her an kendisini gördüğünü, duyduğunu ve gözettiğini bilir. Dolayısıyla yeryüzünün tüm zenginlikleri, gönülden bir: ‘Rabbim bana yeter!’ diyebilmekte gizlidir.
*
O’na her yöneldiğinde rahmet ve muhabbet ile karşılık göreceğine inanır. Bu ise kişiye güç veren ve onu her türlü ümitsizliğe karşı muhafaza eden bir inançtır.
“Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin Mevlâ’nızdır. Ne güzel Mevlâ’dır O, ne güzel destekler; ne güzel Nasîr’dir O, ne güzel yardım eder.”
(Enfal suresi 40)
YARATAN YARATTIĞINI BİLMEZ Mİ?
Hiç şüphesiz yarattığını en iyi Allah bilir. Tam olarak neye ihtiyaç duyduğunun, aklına ve kalbine hitap edecek ve onun insan onuruna yaraşır şekilde yaşamasını sağlayacak şeylerin neler olduğunun reçetesi Allah’tadır.
İnsanlar hep bir arayış içinde hayatlarına renk katmaya, içinde bulundukları anı bir şekilde anlamlı ve yaşanır hale getirmeye çalışır ve daima gelecekle ilgili planlar yaparlar. Kendileri için gerçekte neyin iyi olduğunu ve hangi kararın doğru olduğunu bilmek isterler.
*
İhtiyaç duyduğu reçetenin Allah’ın sözleri olduğunun farkında değildir çoğu insan. Farkında olmadığı için de hep başka yerlerde arar çareyi.
Onlarca kitap, dergi karıştırır. Olmadı onlarca kişiden görüş alır.
‘Acaba ihtiyaç duyduğum şey tam olarak nedir?’ diye sorar kendine lakin bir türlü sıra gelmez Rabbinin sözlerine.
Oysa yeryüzünün tüm zenginlikleri bir araya toplansaydı, yine de Allah’tan gelecek tek bir ayetin bedeli olamazdı.
Bilmeliydi insan, Rabbinin sözlerinden başka yoktu varlığa anlam kazandıran.
Onu herkesten iyi bilen ve onu herkesten iyi edecek olan Rabbinden başka kimdi?
Ruhunun kilitlerini çözecek ve onu gerçek anlamda özgürleştirecek olan da Rabbinin sözleriydi.
Paylaş