Paylaş
Müslüman toplumların hemen hepsinde farklı gelenekleri beraberinde getirmiştir. Anadolu’daki ramazanın etkilediği sofra geleneklerinin en incelikli olanlarına Osmanlı döneminde rastlanır.
TAHTA KAŞIKLAR
Varlıklı kimseler ramazan ayı boyunca konaklarında iftar sofraları kurardı. Davetliler için ayrı, tanrı misafirleri için ayrı sofralar hazırlanırdı. O dönemde yalnızca ihtiyaç sahipleri tanrı misafiri olmaz, özellikle kış ramazanlarında; erken vakitte top patladığı için toplumun birçok kesiminden kimseler bu konaklara davetsiz gelir ve iftar yaparlardı.
*
Davetliler kendileri için ayrılan sofralara oturtulsa da tanrı misafirleri için de bir oturma planı yapmak lazım gelirdi. Bu yüzden davetsiz misafirler süslü tahta kaşıklar ile isimleri belirlenmiş sofralara yönlen dirilirdi. Davetsiz gelen bu misafirlerin zümrelerine göre farklı sofralara oturmasını sağlamak için bu tahta kaşıklar kullanılırdı. Konak sahipleri; tahta kaşıkları motifler ile süsletir ve kaşıkların saplarına sure isimleri yazdırırdı.
*
Yasin sofrası, Bakara Sofrası gibi… Bu kaşıklar sofralara konulur ve kaşıkta hangi surenin ismi yazıyorsa sofranın ismi o sure olurdu. Konağın görevlileri tanrı misafirlerinin giyiminden kuşamından, halinden vaktinden hangi zümreye ait olduğunu anlardı. Örneğin kimsesizler için Yasin sofrası, çocuklar için Nisa sofrası, aydın kimseler için Bakara sofrası kurulur ve gelen misafirin hangi zümreye ait olduğuna kanaat getirilirse yönlendirmesi ona göre yapılırdı. Bu tahta kaşıklar sayesinde davetli ile davetsiz kimselerin masaları kibarca ayrılmış olurdu.
DİŞ KİRASI
Bu konaklarda verilen iftar yemeklerinde yaşatılan bir gelenek daha vardı. Bu gelenek yine incelikli bir düşüncenin sonunda oluşmuştur. Konağa iftar yapmaya gelen kişilere konak sahipleri çeşitli hediyeler hazırlar ve misafirleri uğurlarken bu hediyeler taktim edilirdi. Bazen bu hediyelerin görünmeyen kısımlarına yerleştirilen harçlıklar da olurdu. Burada önemli olan bu harçlıkların görünmemesiydi. İlk zamanlar bu hediyenin ne olduğu ve kime verildiği önemli sayılmazdı. Asıl önemli mesele bu hediyenin neden verildiğiydi.
*
Konağa gelip iftar yapan kimseler temelde konak sahiplerinin hayır işlemesine vesile olan kişilerdi. Bu kişiler zahmet etti, yemek saatini bekledi, belki beğendi belki beğenmedi, dişleri yoruldu ve karnı doydu. Bu sayede konak sahipleri hayırlı bir iş yapmış oldu. Bunun karşılığında verilen hediyeler ile aslında yorulan dişlerin kirası ödenmiş oluyordu.
*
Başlangıçta çok ince bir düşünceyle başlayan bu gelenek daha sonraları bir gösteriş aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İpek keselerin içinde sikkeler, gümüş tepsiler gibi değerli hediyeler hazırlanmaya başlanmış ve konak sahipleri verdikleri ‘diş kiraları’ ile yarışır hale gelmişlerdir. Hatta bilinen en büyük diş kirası 19. Yüzyılın sonlarında Sultan Abdulazize verilen Vezneciler’deki Zeynep Hanım Konağı’dır.
RAMAZAN PİDESİ
Malzemeler:
1 kg un
300 ml süt
40 gr maya
20 gr tuz
Aldığı kadar su
Üzeri için:
1 yumurta sarısı
1 yemek kaşığı su
1 yemek kaşığı yoğurt
1 tatlı kaşığı erimiş tereyağı
yeterince susam, çörek otu
Yapılışı:
Hamurunuzu yoğurduktan sonra üzerini kapatıp 20-30 dakika bekletin. Hamuru 3 eşit parçaya bölün ve elinizle çok ince olmayacak şekilde yuvarlak biçimde açın. Parmaklarınızla hamura tırnak atın ve şeklini verin. Üzeri için hazırladığınız malzemeleri susam ve çörek otu hariç karıştırın. Bu karışımı pidelerinizin üzerine sürün. Pidenizin üzerini susam ve çörek otuyla süsleyip 180 derecede ısıtılmış fırında 20-25 dakika pişirin. Afiyet olsun.
Paylaş