Paylaş
Bu meyveler arasında kestane, zeytin, ceviz, fındık gibi çeşitler de kaydedilmiştir. Her ne kadar gündelik yaşantımızda biz bu gibi ürünleri meyve olarak tanımlamasak da, seyahatnamede adı geçen meyveleri araştırdığımızda bu ürünleri de meyveler sınıflandırmasına dahil etmeliyiz. Bunlar dışında bostanlarda, bağ ve bahçelerde yetişen; kabuklu kabuksuz ağaç ve tüm bitkilerin meyveleri de bu sınıflandırmaya dahil edilmek zorundadır. Evliya Çelebi’nin belirttiği meyve isimlerinden kimileri yöresel isimleriyle, kimileri Arapça ya da Farsça karşılıklarıyla yazılmıştır. Hepsini genel olarak ele aldığımızda; toplamda 54 meyve cinsi ve bu meyvelerin toplam 382 alt çeşidi kaydedilmiştir diyebiliriz.
Bursa’nın kırk çeşit, Malatya’nın seksen çeşit armudu, İstanbul’un narı, kirazı ve şeftalisi, ‘’adem kellesi kadar’’ betimlemesiyle anlatılan Niksar ve Urfa’nın narları, Diyarbakır, Beypazarı, Geyve kavunları, Urla’nın ve Bozcaada’nın üzümleri, Basra’nın hastavi hurması gibi örnekler Evliya’nın yediği ya da sicillerde görüp kaydettiği meyvelerden bazılarıdır.
Seyahatnamede ismi en çok geçen meyveler
Üzüm: Evliya Çelebi’nin geçtiği neredeyse tüm güzergahlarda bol miktarda yetişen üzümün, seyahatnamede adı en çok geçen meyve olması doğal karşılanmalıdır. Sadece üzüm cinsleri sayılmamış, Bozcaada’nın misket üzümü, Girit’in hanya üzümü, Sincar Dağları’nın (Irak) üzümleri, Urla’nın razaki, kadın parmağı ve ter gömlek üzümlerinden hususiyetle bahsedilmiştir.
Ayrıca kurutulan üzümlerin batıdan doğuya kadar uzanan ticaretine de metinlerinde yer ayırmıştır.
Hurma: Ortadoğu coğrafyasının en önemli meyvesi sayılabilecek olan hurma, seyahatnamede üzümden sonra adı en çok geçen meyvedir. Yedi rakamını ve yedinin katlarını sayı vereceği anlatımlarda kullanmayı çok seven seyyah, Medine’nin yedi, Mısır’ın on yedi, Bağdat’ın yetmiş çeşit hurmasından bahsetmiştir. ‘’Allah’ın Adem’den arta kalan çamurdan yarattığı bu kutsal hurma ağacı ile ilgili rivayetlerden bahseder. Hurma pekmezi, hurma şerbeti, hurma arakı, hurma helvası, hurma sirkesi ve hurma turşusu gibi, hurma ile yapılan yiyecek içecekleri de kaydetmiştir.
Üzüm ve hurma dışında, incir, armut, elma, erik, kiraz, nar, ayva ve kavuna da ilgi ile yaklaşılmış ve bir çok defa farklı betimlemelerde bahsedilmiştir.
Osmanlı dönemindeki meyve zenginliği
Sadece İstanbul’da binden fazla yemişçi dükkânı bulunduğunu bu eserden öğreniyoruz. Evliya Çelebi neredeyse uğradığı her şehrin bağ, bahçelerinden, meyvelerinden övgüyle bahseder. Meyveler hakkında detaylı bilgiler verir. Hatta farklı bir anlatım tekniği ile; kimi yörelerde bulunurken orada yetişmeyen meyveler hakkında da bilgiler verip, bulunduğu yörenin iklimi hakkında da yorumlarda bulunur.
İsmini zikrettiği meyvelerin birçoğunun hangi tür hastalıklara iyi geleceğini de belirtmekten kaçınmaz. Kurumuş dut ağacının kıymıkları ile hazırlanan buhurun sıtmaya faydalı olduğu bilgisi bunlara örnektir.
Meyvelerin makbul peşkeşler arasında olduğundan ve itinalı bir şekilde hazırlanan meyvelerin, devletin ileri gelenlerine ya da padişahlara hediye olarak gönderildiğinden bahsetmiştir.
Günümüzde hala devam eden; meyvelerin bir yer adını simgelemesi o dönemde uygulanan bir durumdu. Kirazlık, Kiraz Deresi, İncirli, Fındıklı, Elmalı, Armutlu, Yemiş İskelesi gibi yer adları seyahatnamede geçer. Hatta Unkapanı’nın iç yüzünde bulunan Azablar Camii’nin, halk arasında Şeftali Camii olarak anıldığını seyahatnameden öğreniyoruz.
Yapıldığı sırada duvarının dışında bir şeftali ağacı oluştuğu ve dördü bir okka gelen şeftali verdiği anlatılmıştır.
Evliya Çelebi’nin seyahatname boyunca kullandığı ve yazarın ayrılmaz pir parçası olan abartı sanatından meyveler de nasibini almıştır. Bunlara örnek verecek olursak; ‘’yarısı iki okka su alabilen şeftali çekirdekleri’’ , ‘’Medine hurması boyundaki kızılcıklar’’ , ‘’ teki bir okka gelen adem kellesi büyüklüğündeki narlar’’, ‘’ kırkar, ellişer okka gelen kavunlar’’, ‘’ ikisini bir eşeğin ancak çıkarabildiği karpuzlar’’ sırasıyla anlatılabilir.
Tüm bu bilgiler ışığında Seyahatnameyi; Osmanlı Dönemi mutfak kültüründeki meyve zenginliğini tescilleyen bir eser olarak tanımlayabiliriz.
Paylaş