ÖNCE bir konuda ayrımı iyi yapalım. Başörtüsü ile türbanı ayırmayı bilelim.
Başörtüsü, yemeni, boyundan bağlanan eşarp, Anadolu kadınının geleneksel örtüsüdür. Orada saç tellerini saklamak gibi bir hadise yoktur. Türban ise farklı bir olaydır.
Bir üniformaya dönüşmüştür.
Tamamlayıcı unsurları vardır. Saç telleri asla görünmeyecek. Gerekirse alnına bir de bant koyacaksın.Örtü omuzlardan aşağıya, göğüs ve sırta kadar inecek. Altına uzun, topuklara kadar etek veya pardösü giyilecek. Ayrıca saçın arka bölümüne topuz gibi bir şey takacaksın ve türbanın arka tarafı kalkık duracak.
Bizim iktidar partisi, türbana ısrarla başörtüsü diyor! Bu ayrımı bizden daha iyi bildikleri halde böyle diyorlar ki, Anadolu kadınını ve onlara türban taktıran erkekleri kendi yanlarına çeksinler... Ve sanki herkesin başının açılmasını isteyenler varmış gibi bir hava oluştursunlar!
Ey türbanlı hanımlar, bu iktidar tarafından beş yıl boyunca siyasi amaçla kullanıldınız. Türbanı sömürdüler. Onun bir üniforma olarak kullanılmasına yol verdiler. Sizler de iyi niyetle, bunların türban sorununu örneğin üniversitelerde çözmesini beklediniz!
Oysa gerçeği saptırarak "başörtüsü" dedikleri türbanı oy avcılığı için kullandılar. İktidar sahipleri eşlerinin, kız çocuklarının ve yakınlarının üniformaya bürünmesini her fırsatta kullandılar ve oy sömürüsü aracı olarak gördüler.
* * *
Şimdi gelelim olayımızın özüne! Bunlar beş yıldan beri iktidar. Önümüzde sürekli ısıtılan konu belli.
Türbanın kamuda, eğitimde, özellikle yüksek öğrenimde, yani üniversitelerde serbest bırakılması.
Bunların elinde her güç vardı. Gerektiğinde Anayasa değiştirdiler. Gerektiğinde beş dakikada yasalar çıkardılar, yandaşlarını ihya ettiler. Yandaş ve partili hırsızlarını yeni yasalarla koruma altına aldılar.
Şimdi size soruyorum:
Peki türban konusunda ne yaptılar? Hiçbir şey! Yapamazlar mıydı? Yaparlardı, çünkü Meclis’teki büyük sayısal çoğunluk ellerindeydi. Hükümet ellerindeydi.
O halde niçin yapmadılar? Bu soruna niçin çözüm bulmadılar?
Yanıtı gayet basit!..
Çünkü türban, bunların elinde bir sömürü aracıydı. Hatta en büyük sömürü konusuydu. Buna çözüm bulsalardı, o silah ellerinden gitmiş olurdu. O yüzden sizi kullandılar ve siyaset oyununu sizin üzerinizden oynadılar... Ve oynamayı aynen sürdürüyorlar!..
Kendilerini "dindar" ilan ettiler, bu sömürü çarkına karşı çıkanları ise "dinsiz" olarak tanıtmaya yeltendiler.
Dikkat ediniz, beş yıl boyunca bu konuyu "başörtüsü" adı altında işlediler ki, daha geniş kitleleri yanlarına çekebilsinler! Konuştular, rol yaptılar, ağlaştılar, eleştirdiler, Başbakan ve Dışişleri Bakanı dahil eşlerinin ve kız çocuklarının türbanını hep gündemde tuttular.
Ama bütün güç ve yetki ellerinde olduğu halde özellikle, bilerek ve isteyerek çözüm bulmadılar.
* * *
Önümüzde seçim var. Yeniden iktidar olurlarsa, bu konuda acaba ne yapacaklar?
Hiçbir şey!
Pazar günü AKP’nin seçim bildirgesi açıklandı. Türban, başörtüsü, -adına ne derseniz deyin- konusunda değil cümle, bir adet bile sözcük yok. Hiç değinmemişler!
Bunun anlamı şudur:
"İktidar olursak türban yasağı aynen devam edecek."
Bu konuyu amansızca kullanan, oy kepçelemeye alet eden bir parti, seçim bildirgesine birkaç cümle koyamaz mıydı?
"İktidar olursak bu sorunu şöyle çözeceğiz, şunları yapacağız" diyemez miydi?
Elbette diyebilirdi ama çözmek işlerine gelmiyor... Ve gelmeyecek!
Siz türbanlı hanımları ve onlara örtünmeleri için baskı yapan erkekleri oyalamak, çözüm bulmaktan ve oy avcılığı yapmaktan çok daha kolay!
AKP’nin sizin sırtınızdan yıllardır oynadığı ve bundan sonra da oynayacağı türbanlı siyaset oyununu lütfen iyi görün. Kendi kişisel ve siyasal çıkarları için sizi sömürenleri tanıyın.
İstediğiniz gibi örtünün ama bu çirkin, ucuz, fakat en kolay sömürü çarkına, oylarınızla daha fazla geçit vermeyin.