DÜNKÜ dinci gazetelerde birinci sayfadan ve fotoğrafla verilen bir haber: ‘‘Eyüp İmam Hatip lisesi öğrencileri, üstad Necip Fazıl Kısakürek'in mezarını ziyaret ettiler, onu dualarla andılar.’’
Türbanlı kızlar her gün bir gösteri yapıyor ve dinci gazeteler de onları gündemde tutmak amacıyla izleyip haber yapıyor.
Kimdir Necip Fazıl Kısakürek? Dincilerin dört elle sarıldığı bir şairdir. 1905 yılında doğmuş, 1983 yılında ölmüştür. Türbanlı kızların da onu biraz olsun tanıması gerekir. Hakkında kitaplar yazılmıştır. Kendi yazdığı kitapları da vardır ve bunlarda yaşam öyküsü anlatılmıştır.
Örneğin gece yaşamı ve kumar tutkunluğu çok önemlidir. Menderes döneminde örtülü ödenekten beslenmiş bir yazardır. Aldığı borçların üzerine yatan, dünya nimetlerini manevi değerlerden üstün gören biridir.
* * *
Birkaç gün önce Hüseyin Üzmez'in nefis, mutlaka okunması gereken bir kitabını bitirdim. ‘‘Şu Bizimkiler’’ (TİMAŞ Yayınları). Üzmez lise öğrencisi olduğu yıllarda, Malatya'da o dönemin en önemli gazetecisi Ahmet Emin Yalman'ı tabancayla vurup yaralıyor ve l0 yıl hapis yatıyor.
Bir bölümü cezaevlerinde geçen muhteşem, bir solukta okunan bir yaşam öyküsü. Cezaevi yaşamının bir bölümünü, kendisini suikasta teşvik ettiği iddia edilen Necip Fazıl'la geçiriyor. Kitapta anlatılan Necip Fazıl'ı, türbanlı kızların mutlaka okuması gerekir.
İşin ilginç yanı, Hüseyin Üzmez o dinci gazetelerden Vakit'in köşe yazarı. Ama burada itiraf edeyim, yürekli ve inançlara saygılı bir yazar.
Kitabını bana şöyle imzalamış:
‘‘Samimi Atatürkçü, vatansever, inançlı, ancak oldukça pervasız ve öfkeli, çok değerli yazar Emin Çölaşan kardeşime en derin selam, sevgi ve saygılarımla. 18 Mayıs 2002’’
Yaşam öyküsü gerçek bir roman olan Hüseyin Üzmez köşesinde saldırganlık yapmaz, iftira atmaz, yalan yazmaz, kul hakkını teslim eder.
Onun yukarıda sözünü ettiğim kitabını, o kitapta anlatılan Necip Fazıl Kısakürek'i okumalarını, türbanlı kızlardan özellikle rica ediyorum. Kendilerini kimlerin nasıl kandırıp kullandığını o takdirde çok daha iyi anlayacaklar.
* * *
Türkiye'de yayınlanan dört dinci gazete var. Tayyip'in bol kepçe ihale verip zengin ettiği Albayrak ailesine ait Yeni Şafak. Burada yazanların bazıları, Mehmet Barlas, Nazlı Ilıcak, Cengiz Çandar gibi döneklerden, sonradan hidayete erenlerden oluşuyor.
Bir başkası, Saadet'in Milli Gazetesi ve esamesi pek okunmuyor. Bir diğeri Fethullah'ın Zaman'ı.
Bunlardan en sert gideni ise Vakit.
Bu gazetenin adı daha önce Akit idi. Herkese söver, hakaret, tehdit yağdırır, şantaj yapar, kendilerinden olmayan herkesi korkutmaya çalışırdı. Yüzlerce dava açıldı. Tazminatları ödemediler. Ödememek için gazeteyi hayali şirketlere, kanuna karşı hile yaparak şike yoluyla devrettiler. Fakat sonuçta bu oyun da tutmadı. Gazetenin adını Vakit olarak değiştirmek zorunda kaldılar.
Avukat Şevket Çizmeli tarafından açılan davada Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi, bu şikeli devir işlemini iptal etti. Avukat Çizmeli, alacağını şimdi ‘‘Akit’’ ismini sattırarak tahsil edecek.
Dinci gazetenin ismi şimdi haraç mezat satılacak, kapanın elinde kalacak!
Bunlar tarafından iftira ve hakarete uğrayan nice insan, yargı kararlarına karşın bir kuruş bile alamadı ve alamayacak. Üzerlerinde kul hakkı kaldı ve bunun hesabını herhalde ahirette verecekler.
Türbanlı kızların ‘‘haklarını’’ işte bunlar savunuyor! Necip Fazıl'dan Akit'e kadar iyi okusunlar da, kimlerin ardından gittiklerini öğrensinler.
* * *
Bu gazete şimdi de Mehmet Ali Bayar'ın ‘‘Yahudi’’ olduğunu yazmaya başladı. Bu konuda kendilerine yardımcı olan ise geçmişin en hızlı solcularından Marksist Yalçın Küçük. O, bir keşifte bulunmuş! Bir Yahudi vatandaşımızın ölüm ilanında ‘‘Bayar’’ soyadını görmüş. Diyor ki ‘‘Yahudilerde bu soyadı varmış’’. Gazete şimdi bu muhteşem gerçeğin üzerine atladı. Mehmet Ali Bayar'ın siyasette ne yapacağını bilemem ama ‘‘Yahudiliği’’ böylece ‘‘soyadından’’ keşfedilmiş oldu! Yakında aynı nedenle, soyadı nedeniyle rahmetli Celal Bayar'ı da Yahudi ilan ederlerse şaşmayın!
Allah adına, Peygamber adına, Müslümanlık adına ahkam kesenlerin şu yaptıklarını görünce insan şaşırıyor. Gülmek mi, ağlamak mı, yoksa utanmak mı gerektiğini kestiremiyor.