SEVGİLİ okuyucularım, bugün size bir ibret belgesi daha sunuyorum. Vatanın çoğu yerinde milletin paraları har vurulup harman savrulurken, uzak taraflarında neler olduğunun kısa bir öyküsünü size anlatacağım.
Hakkári’de, sınırımızın en uç noktasında bir askeri birliğimizin tuttuğu iki tepe noktasına su götürmek için çalışmalar yapılıyor. İşin toplam bedeli 25 bin YTL dolaylarında. Yeterli parasal olanak olmadığı için bu tepelerde mevzilenmiş birliklere suyu aşağıdan ya askerler taşıyor, ya da katır sırtında taşınıyor. Üstelik suyu 1400 metre yükseklikteki kaynaktan alıp 2100 metredeki birliğe taşıyorlar. Oysa taşıma yolları da güvenli değil. Önümüz yaz. Oralardaki sıcağı ve ıssız dağ tepelerinde su bekleyen askeri birliğimizi düşünün.
Bu birliğin adını vermiyorum. Şu kadarının bilinmesi yeter:
Bu birlik mensuplarından Binbaşı Murat Özyalçın birkaç gün önce şehit edildi. Tabutu ve bavulları İstanbul’da kamyonete konuldu!
Suyu aşağıdan yukarıya taşımak için boru hattı döşemek gerekiyor. Bir inşaat mühendisi bu hattı ücretsiz yapmayı üstlendi. Projesini yapacak, boruları döşeyecek. Ancak suyu 700 metre yukarıya basmanın zorlukları var.
Hat iki kilometre olacak. Arada depo yapılması, pompa konulması gerekiyor. Askerler depo istemiyor çünkü, dağdaki PKK’lıların suya zehir atma olasılığı gündeme geliyor.
Unutmayın, burası Türkiye’nin en uç noktası.
* * *
Birlik komutanı tarafından inşaat mühendisine gönderilen faksı özetliyorum:
"Irak sınırında bulunan iki hakim tepede nöbet tutan askerlerimizin moral seviyelerini yüksek tutmak ve kurak iklimi olan Hákkari’de su ihtiyaçlarını karşılamak maksadı ile bu tepelere boru sistemi ile su taşıma düşüncesi mevcut olup, bu konudaki yardımlarınızın kışlamıza büyük faydası olacağı görüşündeyim. (Faksın bu bölümünde teknik ayrıntılara yer veriliyor.) Bu konuda birliğimize yapacağınız yardımlardan ötürü ben, komuta heyetim ve askerlerim adına size teşekkürü borç bilirim.Komutan. (İsmini yazmıyorum.) İmza."
Dağ tepelerinde su isteyen askerlerimiz bekleyedursun! Bir de hemen birkaç kilometre ötedeki Kuzey Irak’a bakalım. Sınırın hemen ötesinde Köysancak, yeni adıyla Koya City beldesi var. Kadın kaymakamı ve korumaları çok iyi Türkçe konuşuyorlar. ABD oraya 25 milyon dolar para vermiş, su dahil pek çok sorun çözülmüş. Paranın en az yarısı da Barzani ve adamları tarafından hortumlanmış.
Kadın kaymakama Türkçe’yi nasıl öğrendikleri sorulduğunda verdiği yanıt ilginç:
"Dokuz yıl dağda, PKK saflarında görev yaptık. Türkçe’yi orada öğrendik."
* * *
Türkiye’nin bir kesiminde paralar oluk gibi akıtılıyor. Özellikle AKP’li büyükşehir belediyelerinde trilyonlar savruluyor. Seçmenden oy devşirmek için inanılmaz harcamalar yapılıyor.
Öte yanda ise Güneydoğu’da, dağ başlarında konuşlanmış askerlerimiz, birliklerimiz var.
Oralarda onlar vuruluyor, mayına basıyor, şehit oluyor, sakat kalıyor. Elleri kolları, ayakları bacakları kopuyor...
Ve uzaklarda askeri birlikler var. Kartal yuvası gibi dağ doruklarında konuşlanmış.
Güneş tepelerinde, sıcaklık 30’un üzerinde. Fakat su yok.
Su dağın 700 metre yukarısına askerlerin sırtında, ya da katırlarla çıkarılıyor.
İki kilometre boru döşenemiyor. Şu veya bu nedenle döşenemiyor. Ayrıntısını gerçekten bilemiyorum.
Devreye bir mühendis giriyor, "Bunu ben ücretsiz yaparım" diyor.
Türkiye’nin en uç noktasında durum böyle!
Dahası da var! Bir yanda yine seçim malzemesi olarak kullanılan her tarafı çökmüş duble yollar...
Ve öteki uçta askeri birliklerin sürekli kullandığı, ancak asfaltlanmayan ve üzerinde mayınlar patlayan yollar. Onlara para yok çünkü göz önünde değil ve oy getirmez!
Para gerçekten mi yok? Büyükşehirlere var. Oy devşirmeye var. Savurganlığın, hortumun, siyasi amaçla çarçur edilen paraların hesabını soran yok.
Hakkári dağlarının doruklarında ise askere su getirecek para yok. Size somut örneğini verdim, isimleri açıklamadım.
Türkiye böylesini az yaşadı. Bir yanda mayınlar, baskınlar, bombalar, şehitler, yaralılar... Öte yanda vaatler, nutuklar, geziler, düzmece açılışlar, palavralar!..
Ve orada bir askeri birlik var uzakta!.. Gözlerden uzak... Susuz!.. Şehit verdiği binbaşı dün gömüldü. Devlet nerede, hükümet nerede?