Paylaş
CEP telefonu ihalelerinde KDV alınıp alınmayacağını iki kez Maliye Bakanlığı'na sormuştum. Dün bakanlığın üst düzey yetkilileri aradılar. Verilen bilgi şöyleydi:
‘‘Bu ihalelerden KDV alınıp alınmayacağını bir süre önce Ulaştırma Bakanlığı bize sordu. Gelirler Genel Müdürü Akif Hamzaçebi imzasıyla gönderdiğimiz yazıda, alınacağını bildirdik. İş Bankası ihalesinden yüzde 17 KDV alınacaktır ve bunun miktarı 429 milyon dolardır.
Turkcell ve Telsim konusunda Hesap Uzmanları Kurulu inceleme yaptı. Kesin sonuç birkaç gün sonra ilgili vergi dairelerine bildirilecek ve kamuoyuna açıklanacak.’’
Bu konuşmalardan aldığım izlenim, onlardan da KDV alınacak. Ancak o dönemde KDV oranı yüzde 15 olduğundan, devlet -cezası hariç- 150 milyon dolar gelir elde edecek.
Bu verginin zamanında alınmamış olması gerçekten ilginç bir olay. Sorumlusu kimdir? Ulaştırma Bakanlığı mı, başkaları mı?
Türkiye'de bu sorumlular hiçbir zaman ortaya çıkarılmaz ve devlet kan kaybeder.
Neyse, buna da şükürler olsun! 429 milyon dolar İş Bankası grubundan, cezası hariç 150 milyon dolar Turkcell ve Telsim'den, eşittir yaklaşık 580 milyon dolar. Fena para değil.
Ancak burada bir kez daha vurguluyorum.
Turkcell ve Telsim'e iki cep telefonu şebekesi ölmüş eşek fiyatına hibe edilmiştir. Türkiye bu işten dünyanın en büyük kazığını yemiştir...
Ve sorumlular ortada yoktur. Hiçbir zaman da olmayacaktır.
SAMİ BEY'İN AVUKATLARI!
Dinci kesim, Kürtçü kesim ve entel-liboş kesim, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'u öve öve bitiremiyor! PKK'nın Almanya'da yayımlanan gazetesinde ‘‘Bizim cumhurbaşkanı adayımız Sami Selçuk’’ diye yazılar çıkıyor. Şeriatçı medya ve entel-liboş takımı da onu cumhurbaşkanı olarak görmek istediğini ısrarla vurguluyor.
Bu çoksesli koro Sami Bey'de birleşiyor!
Bu gerçekleri önceki gün burada yazdım. Şimdi dincilerden maaşa bağlandığı için onların gazetesinde yazan, kamuoyunda Liboş Mehmet olarak tanınan Mehmet Barlas isimli iş bitirici, ihale takipçisi ve tüccar gazeteci, dünkü yazısına ‘‘Sami Selçuk'lar Türkiye'nin şansıdır’’ diye başlık atmış. Bakınız ne diyor:
‘‘Türkiye'ye Sami Selçuk'lar gerekiyor. Onlar toplumun, çağın ve vicdanın sesidir...’’
Bak sen şu Liboş'un mizah ve güldürü yeteneğine!
Aynı gazetede yazan bizim Nazlı da, dünkü yazısında Sami Selçuk'un avukatlığına soyunuyor:
‘‘Derin devlet, ajanlarını Yargıtay Başkanı Sami Selçuk aleyhine kışkırtıyor. Sami Selçuk gerçek bir demokrat. Onun gibi bir cumhurbaşkanı, Türkiye'nin ayıplı demokrasisinin onarılmasına yardımcı olur.’’
Valla helal olsun bu yollar bizim Nazlı'ya!
Bunlar, dün ak dediklerine bugün kara diyen tiplerdir. Çıkarları neredeyse, oraya yönelirler.
Ben Sami Selçuk'un yerinde olsam, Yargıtay Başkanlığı görevimden derhal istifa ederim ve istifa dilekçemi de şöyle kaleme alırım:
‘‘Benim avukatlığıma Mehmet Barlas ve Nazlı Ilıcak gibilerin soyunduğunu görmekteyim. Ayrıca cumhuriyet rejiminin ve devletimizin düşmanı dinci basın ile PKK'nın yayın organları tarafından cumhurbaşkanlığına aday olmam istenmektedir. Ben bu kadar düşmedim.
Bunlar haysiyetli bir insanın kaldıracağı şeyler değildir.
Yargıtay Başkanlığı'ndan istifa ediyorum. Gerekli işlemin yapılmasını rica ederim.’’
SÜMERBANK VURGUNU
Çiğdem Toker'in bugün Hürriyet'te yer alan haberini hayretle ve ibretle okuyacak, Sümerbank'ın bir zamanlar sahibi olan Hayyam Garipoğlu'nun marifetlerini dehşetle öğreneceksiniz.
Bu nasıl iştir? Bu nasıl bir rezalettir?
Koskoca bir bankanın içi binbir dümenle boşaltılıyor, Hayyam'ın şirketlerine peşkeş çekiliyor. Devletin ve halkın milyonlarca dolar parası iç ediliyor.
Peki bundan sonra ne olacak? Hiç merak etmeyin, hiçbir şey olmayacak.
Bundan önceki bilumum banka vurguncuları nasıl krallar gibi, özgür ve ellerini kollarını sallayarak yaşıyorsa, aramızda dolanıyorsa, Hayyam Garipoğlu da aynı şeyi yapacak.
Götürdüğü yanına kár kalacak.
KIZILAY AÇIKLAMASI
Dünkü yazımda Kızılay tarafından yapılan bir hediye ihalesinden söz etmiştim. Küçüktü ama anlayışın değişmediğini gösteriyordu. Bu konuda Kızılay Genel Başkanı Dr. Ertan Gönen tarafından gönderilen açıklamayı özetliyorum:
‘‘Kızılay, her yıl yapılan kongremizde delegelere birer çanta vermekteydi. Bu yıl ise yeni bir arayışa gidilmiş, çanta yerine masa üstü seti verilmesi için araştırma yapılmıştır.
Kızılay'da Genel Müdürlüğümüz tarafından yapılan ihaleler ancak Yönetim Kurulu tarafından onaylandıktan sonra yürürlüğe girer. Masa üstü setine ilişkin ihale henüz karara bağlanmamıştır. Ancak yönetim kurulumuzca sıcak bakılmayan bu olay Genel Başkanlık oluruyla iptal edilmiş ve gündemden kaldırılmıştır.
Yazınızda bu konuyu ele alıp dikkatimizi çektiğiniz için teşekkür ederim.’’
Gösterilen duyarlılık için ben de teşekkür ediyorum.
Paylaş