SEVGİLİ okuyucularım, bir ülkenin temeli hukuktur, adalettir. Adalet mülkün temelidir. Hukuk ve adalet kendini nerede gösterir? Birincisi, uygulamada. İkincisi ise yargı kararlarının uygulanmasında. Anayasa’nın 138. maddesi gayet açık ve net:
"...Yasama ve yürütme organları ile idare (hükümet) mahkeme kararlarına uymak zorundadır.Bu organlar ve idare mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve BUNLARIN YERİNE GETİRİLMESİNİ GECİKTİREMEZ."
Şimdi size Türkiye’den birkaç örnek vereceğim.
Avukat Levent Gök, hükümet tarafından köprü ve otoyol ücretlerine yapılan büyük zamların iptali için dava açtı. Ankara 10. İdare Mahkemesi dosyayı inceledi ve hükümetin bu kararını oybirliği ile iptal etti. Bu karar birkaç gün önce yazıldı ve taraflara tebliğ edildi. Bu durumda hükümet şunu açıklamakla yükümlüdür:
"Yargı kararı nedeniyle köprü ve otoyol zamları geri alınmıştır."
Ama bunu yapmayacaklar... Çünkü işin temyizi var. Dosyayı bir üst mahkeme olan Danıştay’a götürecekler. Orada da kaybederlerse Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na gidecekler. Bütün bu süreç yaklaşık dört yıl alacak ve hükümet zaman kazanacak. Mahkeme kararı uygulanmayacak, zamlar aynen kalacak.
* * *
İkinci örneğimiz bir "hayır kurumu" olan, ancak siyasetçilerin oyuncağı durumuna düşürülen Kızılay’dan. Bu kurumun başkanı olan Dr. Ertan Gönen, AKP iktidarı tarafından 2004 yılında görevden alındı ve yerine partili yandaşlardan oluşan bir ekip getirildi. Anayasa Mahkemesi, iktidarın Kızılay’a müdahalesine izin veren yasayı iptal etti.
Gönen ayrıca, kendisinin görevden alınmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali amacıyla Danıştay’da dava açtı. Danıştay 10. Dairesi, işlemin yasalara ve hukuka aykırı olduğunu belirterek Bakanlar Kurulu kararını oybirliği ile iptal etti. (27 Haziran 2006 tarih ve Karar 2006/4637 sayılı karar.)
Hükümet bu yargı kararını da uygulamıyor. Niçin?.. Çünkü çok parası olan Kızılay’ı da ele geçirdiler, orada bile kadrolaştılar.
Ertan Gönen’den aldığım, aynı zamanda milletvekillerine ve ilgili makamlara gönderilen mektup bir ibret belgesiydi ve özetle şöyle diyordu:
"Partiler, sivil toplum kuruluşları, medyamız ve toplum, işlenen bu Anayasal suç karşısında ne yazık ki duyarsız kalıyor. Böylece Cumhuriyet’in temel yapıları tek tek ele geçiriliyor. Devletimiz, sonu kargaşa ve sosyal patlama ile sonuçlanacak bir karanlığa sürükleniyor. Üstlendiğim bu hukuk mücadelesine destek vermenizi rica ediyorum."
* * *
Üçüncü olay. Şimdi size bir soru soracağım. Bir ülkede kişi ve kurumların yargı kararlarını uygulamaktan kaçınması suçtur. Bunların hesabını yakın gelecekte yargı önünde elbette vereceklerdir.
Peki ama hukukun ve adaletin uygulanmasından sorumlu olan Adalet Bakanlığı aynı şeyi yapar mı? Türkiye’de yapar!
Adalet Bakanlığı, İdare Mahkemeleri ve Danıştay’a 100 yargıç alacak. Yazılı sınavda 70’in üzerinde not alan 482 kişi mülakata çağrıldı. Biliyorsunuz, ne olursa, ne torpil dönerse, hangi kadrolaşma olacaksa, her numara bu "mülakatlarda" döner!
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) bu konuda davalar açtı, mülakatla hákim alınamayacağını, bunun yasalara aykırı olduğunu savundu.Danıştay’ın en üst kurulu olan İdari Dava Daireleri Kurulu, geçtiğimiz 29 Mart günü bu davayı görüştü, hákimlerin mesleğe bakanlık mülakatıyla giremeyeceğine, yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
Devletin Anadolu Ajansı dahil bütün ajanslar bu haberi geçti ve medyada yer aldı.
YARSAV Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Danıştay kararını ertesi gün (30 Mart) Adalet Bakanlığı’na dilekçe ile bildirdi.Kararın özü, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun onaylı yazısı ile birlikte dilekçede yer alıyordu... Çünkü gerekçeli kararın yazılması ve bakanlığa tebliğ edilmesi doğal olarak gecikecekti.
Bu durumda "bir hukuk devletinde" ne yapılır?Anayasa’ya, yasalara ve mahkeme kararlarına saygılı olduğu (!) varsayılan "Adalet" Bakanlığı ne yapar?
Kamuoyuna yansıyan ve kendisine elden iletilen mahkeme kararı uyarınca mülakat olayını durdurur.
Bizde ise tam tersi. Yargının tepesindeki Adalet Bakanlığı, yargı kararına rağmen bu mülakatlara pazartesi, salı, çarşamba günleri devam etti. Her gün 50 kişi ile mülakat yapılıyor. Hadise birkaç gün daha sürecek.
Danıştay’ın en üst kurulu olan İdari Dava Daireleri Kurulu kararı resmen "yok" sayılıyor.
Bugün size binlercesi arasından üç somut örnek verdim. Şimdi soralım:
Bu ülkede yargı kararları uygulanıyor mu? İktidar, hukuku çiğniyor mu? Bunların hesabı gelecekte sorulur mu, sorulmaz mı?