CAVİT Çağlar geçmişin siyasetçisi ve ülkemizin en büyük birkaç sanayicisinden biri.
Alanı tekstil. Bursa’daki dev fabrikalarında aklınıza gelen her şeyi üretiyor. Ekonomideki son gelişmeler sonrasında dün Çağlar’ı aradım. Acaba ne yapıyor, ne düşünüyordu, öğrenmek istedim. Aramaz olaydım! İşte söyledikleri:
"Sıcak para Türkiye’yi soyuyor. Bizi sıcak para ve düşük kur öldürdü. Benim dört fabrikam var. Yeşim, Sifaş, Polylen ve Nergis. Üretimin yarısı ihraç ediliyor, yarısı iç piyasada satılıyor. Hepsi de dünya markası ve dünya devi. Fabrika binalarının toplam kapalı alanı 1 milyon metrekare. Fabrikalarıma her gün 500 otobüs gelip işçilerimi getiriyor. Çoğu kadın. Her gün dört ton yoğurt, 16 bin ekmek tüketiyoruz. Kreşimde işçilerimin bin çocuğunu besliyorum. Bordrolu ve SSK’lı 14 bin işçi çalıştırıyorum. Ayrıca Bursa’da fason olarak yaklaşık 20 bin kişiye iş veriyorum. 34 bin kişi ekmeğini benden sağlıyor. Son üç yılda 2 milyar dolar ciro yaptım. Yarısı ihracattır. En ileri teknolojiyi kullanıyoruz."
Asıl feryat bu sözlerden sonra başlıyor:
"Bu düşük kurlarla bu iş gitmez. Türkiye’ye gelip hepimizi soyan sıcak para bizi öldürdü. Dolar 1.600 olmazsa biz tümüyle batacağız. Son üç yıldır bu koşullar altında zararına çalışıyorum. Hayatımda ilk defa, bir yılı aşkın süredir işçilerimin SSK primini yatıramıyorum.
Kullandığımız doğalgaza bir yılda yüzde 46 zam yaptılar. Ucuz elektrik vermiyorlar. Bu maliyetlerle biz batmak üzereyiz. Bu fabrikaları benden alın, ne yaparsanız yapın diye rica ediyorum, sesimi duymak istemiyorlar. Kuru arttıramıyorsanız, hiç değilse yükümüzü biraz azaltın diye yalvarıyoruz, ses yok. Dayanma gücüm kalmadı. Bir sanayici böyle açık konuşur mu? Ben konuşuyorum... Çünkü ben durursam Bursa çökecek, ülkemizin tekstil sektörü büyük yara alacak. On binlerce aile işsiz kalıp sokağa salınacak.
Ülkeye sıcak para getiriyorlar. Bu para yatırıma değil borsaya ve faiz vurgununa geliyor. Gittiği anda ekonomi zaten çökecek. Ben görevimi yapıyorum. İş ciddidir. Lütfen çözüm bulsunlar."
Cavit Çağlar’ın sözlerini hiçbir yorum yapmadan size iletiyorum.
AB İSTİYOR!
Basınımız Van savcısının iddianame olayı ile dolup taşarken, çok önemli bir olay gümbürtüye gitti.
Dışişleri Bakanı Viyana’da AB toplantısına katıldı. Orada çok olumlu (!) bir gelişmeye tanık olduk. AB’nin üst düzey yetkilileri Kayseri milletvekili Abdullah Gül’ü kutladılar. Ne dediler?
"Senin ilinin takımı Kayserispor Türkiye liginde çok iyi gidiyormuş, seni kutluyoruz."
Ancak iş bu kadar basit değildi. Hemen ardından bastırdılar:
"Havaalanları ve limanlarınızı Kıbrıs Rum uçaklarına ve gemilerine açmanız gerekiyor. Bunu en kısa zamanda yapmak zorundasınız. Ayrıca AB üyeliğiniz için ciddi kuşkularımız var. Hazım kapasitemizi bilemiyoruz."
Peşinden koştukları, kapılarında yalvarıp yakardıkları AB gerçek yüzünü şimdi gösteriyor. Söylediklerimizin tamamı doğru çıkıyor.
Tepkiler!
Van savcısının iddianamesi ile ilgili yazdığım yazılara binlerce olumlu tepki yanında, özellikle Fethullah kesiminden de bazı mesajlar geldi. Fethullah Bey rahatı bulmuş, ABD’de yaşıyor. Onun müritleri ise Türkiye’de, bilgisayar başında, okullarda, yurtlarda, ışık evlerinde, dershanelerde aktif bir biçimde çalışıyor. İşte mesajlarından birkaç örnek:
"Zor tabii, sizin gibilerin bu ülkenin kanını içmesine fırsat vermeyen Fethullah Gülen talebelerinin bu mevkilere gelmeleri. Yetmez mi siz zihniyetli insanların ülkeyi yiyip bitirmeleri? Ne o, artık kan içemiyor musunuz? Fethullah Gülen hareketini dünya benimserken senin ve senin gibilerin benimseyememesi! Mehmet Yener."
"Şunu biliniz ve emin olunuz ki Hoca Efendi Fethullah Gülen’in ışık evlerinden kaymakamlar, valiler, bakanlar değil, komutanlar, generaller, genelkurmay başkanları çıkacaktır. Bu millet hakiki saadeti o zaman bulacaktır. Muhammed Osman Başar."
"Şu anda bu iktidar döneminde Hürriyet gazetesinde ayakların sallanıyor. Bu gidişle işinden kovulacağın kesin. Korkun ve acelen bu yüzden. Ama ne sen, ne de başkaları bu iktidarı yıkamayacaksınız. Temenni ederim en kısa zamanda Hüriyyet’ten kovulursun. Hak ettin çünkü bunu. Selim Can."