Cebinden versene!

ÖNCEKİ akşam gazeteye telefonlar yağıyor. Halk Ankara'da yerel yayın yapan ve İ. Melih'e çalışan bir televizyon kanalındaki yayını protesto ediyor.

İ. Melih adına öğrencilere çanta, mont dağıtılıyor. Dağıtımı karısı yapıyor. Küçücük yavrular ekranda tek tek ve dakikalarca konuşturuluyor:

‘‘Melih Bey'e teşekkür ederiz... Daha önceki belediye başkanları bunu yapmazdı... Onun sayesinde giyiniyoruz...’’

İlkokul çocuklarının sırtından siyaset yapmaya, kişisel ve siyasal rant elde etmeye kalkışan bir belediye başkanı!

Kendi parasıyla değil, kamunun parasıyla! Belediye kaynaklarını kendi kişisel ve siyasal çıkarı için kullanıyor. Küçücük yavrular ekranda konuşturuluyor.

Oysa aynı İ. Melih, 2001 yılında Lösemili Çocuklar Vakfı için düzenlenen geceye katılıyor, açık artırmaya konulan bir tabloyu 10 milyara satın alıyor, ancak aradan aylar geçmesine karşın -düne kadar- parayı ödemiyor. Kan kanseri hastası çocukların ilaç-gıda-bakım parasına tenezzül ediyor. Niçin?.. Çünkü onlara 10 milyarı verirse ‘‘reklamı’’ olmayacak.

Öte yanda ise karısını kullanıp öğrencilere eşya dağıtırken televizyon yayını yaptırıyor. İşin içine reklam girince iyi! O paraları cebinden vermiyor. Kamu parasını kullanıyor ve hiç sıkılmadan ‘‘hayırsever’’ rolü oynuyor. Niçin?.. Çünkü üye olduğu ve seçim öncesinde ‘‘iktidara geliyoruz (!)’’ diye nutuklar attığı Demokrat Parti isimli tabela partisini seçime bile sokamadı...

Ve şimdi yeniden AKP'ye yanaşmaya çalışıyor, geleceğini orada arıyor. Fakat AKP'de kendisine karşı büyük tepki olduğu anlaşılıyor.

Geçenlerde Bekir Coşkun'la ikimiz, hükümetin çok önemli bir bakanı ile birlikteydik. Bekir bu İ. Melih'in durumunu sordu ona. Verdiği yanıtı ve onun hakkında yaptığı tanımları burada yazmam keşke mümkün olsaydı!!!

Bugün size çoğu İ. Melih yönetimi döneminde Ankara'nın cadde ve sokaklarına verilen komik, gülünç, anlamsız, ilgisiz isimlerden bazılarını vereceğim ve hayret edeceksiniz:

Kossuth Lajos Caddesi, Wilhelm Thomsen Caddesi, Rabindranth Tagore Caddesi, Bangabandhu Şeyh Muciburrahman Bulvarı, Hakkı Turayiç Caddesi, Gabdulla Tukay Caddesi, Willy Brand Caddesi, Konrad Adenauer Caddesi...

Bahçelievler ve diğer semtlerin 50-60
yıllık cadde ve sokak isimleri değiştiriliyor:

Cengiz Han, Aşkabad, Ürdün, Kuveyt, Üsküp...

Halk bunları benimsemiyor, hepsi eski isimleriyle geçiyor...

Ve caddelerden birine de İ. Melih'in Belediye Meclisi'nde başkan yardımcısı olan Seyfi Saltoğlu isimli tüccar terzinin ismi veriliyor! Sahte diploma skandalı nedeniyle Resmi Gazete'de yayınlanan Seyfi Saltoğlu ismi, Ankara'da bir caddede!

Ne güzel, ne örnek davranışlar!

Ankara'nın Yahya Gür isimli protokol valisi bütün bunları görüyor ama ‘‘dur’’ diyemiyor.

Ankara'nın cadde, sokak ve meydanları, adeta Birleşmiş Milletler gibi.

İran, Tahran, Polonya, Şili, Arjantin, Filistin, Kuveyt, Libya, Taşkent, Azerbaycan, Kazakistan, Bişkek, Ürdün, Bosna Hersek, Simon Bolivar, Paris, Cinnah, Tunus, Strazburg, De Gaulle, Üsküp, Aşkabad...

İşin ölçüsü iyice kaçmış. Say sayabildiğin kadar.

* * *

Ankara'da DGM'lik olan Alman Konrad Adenauer Vakfı'nın bulunduğu caddeye Büyükşehir Belediyesi ne yazık ki aynı ismi vermiş. Necip Hablemitoğlu öldürüldükten sonra Salim Taşçı ve ekibi bu caddeye gidiyor, o levhayı indirip yerine Kuvayı Milliye-Necip Hablemitoğlu Caddesi levhasını asıyor.

Belediye ekipleri ertesi gün gelip bu levhayı indiriyor. Onun yerine yeniden Konrad Adenauer asılıyor.

Taşçı ve ekibi aynı gece bu levhayı siyaha boyuyor. Ertesi gece yeniden Kuvayı Milliye asılıyor.

İ. Melih belediyesi sonunda pes ediyor. O caddede şimdi onurlu bir levha var:

Kuvayı Milliye-Necip Hablemitoğlu Caddesi.

Ankara'nın cadde ve sokakları Bangabandhu, Rabindranath, Gabdulla, Seyfi Saltoğlu gibi ilgisiz isimlerle doluyken, o levha orada ışık saçıyor.
Yazarın Tüm Yazıları