Bu nasıl bir eğitimdir?

HAFTALARDAN, aylardan beri tüm ilköğretim ve lise son sınıf öğrencileri doktor raporu peşinde. Okulların kapanmasına daha birkaç hafta var... Fakat sınıflar bomboş. Onlar için okul bitti!

Bütün aileler torpil arıyor. Herkes rapor alınacak hastanelere, sağlık ocaklarına ve öteki sağlık kuruluşlarına koşuşturuyor. Doktorlar durumu biliyor, Türkiye düzeyinde öğrencilere yüz binlerce düzmece rapor veriliyor. Her yıl aynı olay yaşanıyor.

Analar babalar doktorlara dil döküyor, yalvarıyor: "Aman doktor, bir rapor!" O yaşta çocuklar ve gençler, bu ülkede her şeyin torpille olduğunu daha o yaşta kavrıyor.

Şu ilkel, acınası eğitim sistemine bakın ki, seçkin liselere ilköğretim okullarında, üniversiteye ise liselerde edindiğiniz bilgilerle değil, ancak dershaneye giderek girmeniz mümkün.

Dershane dediğiniz, bir sürü para. Ailelerin çoğu boğazından kesip çocuğunu dershaneye gönderiyor. Katrilyonlar dershane sektörüne akıyor.

Şimdi mayıs ayının 23. günündeyiz ve okulların son sınıfları boş!

Rapor almayı başaran dershanede!

Olay çok acı. Okul yöneticileri, müdürler, öğretmenler, aileler, öğrenciler, sağlık kuruluşları, düzmece rapor veren doktorlar, herkes bu durumdan yakınıyor.

Ama uzun yıllardan beri bir tek makam "şu işe bir çare bulalım" demiyor. Bu olay bu ülkede tartışılmıyor.

Konu baştan aşağı rezalet.

Ancak bence işin en önemli yanı, yüz binlerce son sınıf öğrencisi, doktor raporu alabilmek için ailesiyle birlikte torpil arıyor...

Ve o gencecik insanların kafasına daha o yaşta bir anlayış giriyor:

"Türkiye’de işler torpille yürür. Adamını bulursan her şey olur."

Bu çocuklar yarın okulları bitirecek, iş yaşamına atılacak ve hep beyinlerine sokulmuş olan bu anlayışla yaşayacak:

"Böyle gelmiş böyle gider, biz adamını bulmaya taaa o yaşımızdan alıştık ve alıştırıldık."

EKONOMi

İşler kötü gidiyor. Rakamlar ortaya çıktıkça durumun parlak olmadığını görmeye başlıyoruz. Bunları burada defalarca yazdım:

"Yapay pembe tablolar... Sahte cennet... Bu iş böyle gitmez..."

İniş başladı. Sonrası ne olur, şu anda bilen yok.

Paramız son iki hafta içerisinde yüzde 17 değer yitirdi.

Devalüasyon oldu.

Ülkeyi yönetenler daha birkaç gün öncesine kadar bunları söyleyenleri cahillikle suçluyordu.

Dün döviz en yüksek düzeylerine çıkarken borsa allak bullak oldu.

Yaratılan sahte cennetin sonu geldi. Dünkü rakamlar onu gösteriyor. Bu durumu hem bizi yönetenler, hem de Türk ekonomisinin iplerini elinde tutup yönlendiren IMF biliyor. Adamlar dün bunu açık açık söylediler.

Hiçbir rakam umut vermiyor.

İşsiz sayısı yüzde 12’ye ulaştı. Şubat ayında 2 milyon 800 bin işsiz var.

Gelen turist sayısı bir yılda yüzde 19 azaldı.

* * *

Bugüne kadar devletin ve milletin altın yumurtlayan tavuklarını sattılar ve döviz geliri elde edip durumu kurtardılar. Ayrıca Türkiye’ye pek çoğunun kaynağı belli olmayan milyarlarca dolar döviz (kara para) girdi.

Yabancılar döviz getirdiler, bir sürü çapraşık işlemle büyük paralar kazandılar, voliyi vurdular ve şimdi gidiyorlar!

Milyonlarca insanımız kan ağlarken, işadamları uyarıda bulunurken, hükümet bu hadiseyi hep lafla geçiştirmeye çalıştı. Sonuç ortada.

Bu tablo devam ederse olacakları iyi bilin:

Önce doğalgaz ve akaryakıt fiyatlarına önemli bir zam gelecek. Hemen ardından ithal edilen her malın fiyatı artacak. Bu artışlar piyasanın geneline yansıyacak. Zaten olmayan yatırımlar (IMF’nin de dün açıkladığı doğrultuda) daha da azalacak. Enflasyon zıplayacak.

İki yakası bir araya gelmeyen, gelir düzeyi giderek düşen Türk milletini şu anda çok zor günler bekliyor.

Palavranın, atılan nutukların, oluşturulan sahte cennet edebiyatının sonuna vardık. Balayı bitti bitiyor!

Bu yama bundan sonra dikiş tutar mı? Göreceğiz!
Yazarın Tüm Yazıları