Paylaş
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılanıp 10 ay hapis cezası alan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip, yanına adamlarını almış, Belediye binasında basın toplantısı (!) yapıyor.
Düğmeye basmışlar ve militanlarını da Belediye Binası önüne toplamışlar. Sözde basın toplantısı hoparlörlerle dışarıya veriliyor. Birkaç bin kişiden oluşan kalabalık dışarıda yargı aleyhine sloganlar atıyor, içeride ise Tayyip veryansın ediyor. Hikâyenin özü şu:
Böyle adalet olmaz!
Bir mahkeme kararı, miting ve basın toplantısı gösterisiyle protesto ediliyor. Türkiye'de böyle bir rezalete ve yasa tanımazlığa ilk kez tanık oluyoruz.
Dışarıda atılan sloganlar ilginç:
‘‘Öl de ölelim, vur de vuralım...’’
‘‘Camiler kışlamız, minareler süngümüz...’’
Refah ve Fazilet'in yayın organı olan Kanal-7 bu olayı canlı yayınlıyor. Ekranda bir pankart yakın çekimde gösteriliyor:
‘‘Yargı, önce kendini yargıla...’’
***
Tayyip konuşuyor, konuştukça coşuyor ve militanlarından alkış alıyor:
‘‘Acz içine düşmüş Anavatan Partisi zihniyetiiii...’’
Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından verilen kararın siyasi olduğunu vurguluyor. Yargıtay'ın bu kararı bozacağını iddia ediyor.
Evet, mahkeme kararını protesto ediyorlar. Yargı üzerinde baskı oluşturmaya kalkışıyorlar.
Böyle bir saygısızlığa ilk kez tanık oluyoruz.
Efendim, ‘‘laik’’ olduğu bilinen bazı hukukçulardan görüş alıp bunları da mahkemeye sunmuşlar. Ama mahkeme dinlememiş. Bu nasıl işmiş?
Görüş aldıkları ve ‘‘en saygın ilim adamları’’ olarak tanımladığı kişiler de şunlar:
Sulhi Dönmezer, Çetin Özek, Uğur Alacakaptan!
İnsanoğlu nereden nereye geliyor!
***
Yargıya, adalete böyle baskı yapılmaz. Yargı kararları böyle mitingler düzenleyerek, basın toplantıları yaparak ve bunları televizyondan canlı yayınlatarak protesto edilmez.
Bunların ağzından bir süredir düşmeyen ‘‘demokrasi’’ ve ‘‘insan hakları’’ sözcükleri, tamamen göstermeliktir.
Bunlardan olmayan bazıları da maalesef bu oyuna düşüyor, bu inanılmaz aldatmacaya kanıyor.
Bir düşünsünler, acaba o kafalar bir gün Allah korusun Türkiye'de egemen olsa, kime hangi özgürlüğü verirler? Mümkün mü?
***
15 Mart 1998 tarihli yazımda, Ankara mahkemeleri tarafından bizim İ. Melih ve kendisine yakın bazı kuruluşlar hakkında verilen bazı mahkeme kararlarını açıklamıştım.
O kararlarda İ. Melih'in mahkeme tarafından reddedilen bir davasını, ayrıca başka mahkemeler tarafından reddedilen başka davaları açıklıyordum. Bir diğer mahkeme kararında ise İ. Melih'in, şeriatçı Muradiye Vakfı'na yakın kuruluşlara ihale verdiği vurgulanıyordu.
İ. Melih o yazım nedeniyle beni Cumhuriyet Savcılığı'na şikâyet etmesin mi! Dilekçeden özetliyorum:
‘‘Melih Gökçek'in dava açması ve açılan davanın reddedilmesi, Emin Çölaşan'ı ilgilendirmez. Bu davanın kaybedildiğini bilmekte kamu yararı yoktur. Emin Çölaşan ‘Mahkeme bu şekilde karar vermiştir. Ey diğer mahkemeler, siz de bu şekilde karar veriniz' demektedir!
Melih Gökçek'in haksız olduğunu belirterek, onun herkes aleyhine davalar açtığını söyleyerek, mahkeme hâkimlerinin vicdanına nüfuz etme amacını gütmektedir.
Mahkemelere baskı yaparak netice istihsali cihetine gitmektedir!
Suçu sabittir. Cezalandırılması için kamu davası açılmasını talep ediyoruz.’’
Şu işe bakın ki, mahkeme kararını eleştiren, kınayan, protesto eden ve bu amaçla miting düzenletip yargıya baskı yapmaya kalkışan Tayyip’in solunda, önceki gün bizim İ. Melih oturuyor ve ona destek veriyordu!
Ben İ. Melih'in yerinde olsam, orada Tayyip'e şöyle fısıldardım:
‘‘Aman Tayyip ağır ol! Ben mahkeme kararlarını açıklayan gazetecileri bile savcılığa şikayet ediyorum, yargıyı etki altına aldıklarını iddia ediyorum. Şimdi sen bu gibi laflar ederek yargıyı eleştirip etki altına almaya kalkışırsan, ben zor durumda kalırım. Hatta seni de şikayet etmek zorunda kalırım...’’
***
Evet, böyle bir olaya ilk kez tanık olduk. Bu kafa bir yanda mahkeme kararını yazan gazetecileri savcılığa şikayet ediyor! Öte yanda ise aynı kafa, mahkeme kararını ‘‘kamu malı’’ olan İstanbul Belediye Binası'ndan protesto ediyor, bu amaçla miting düzenliyor, yargıya gözdağı vermeye kalkışıyor.
Bu oyun tehlikelidir. Vermek istedikleri mesaj şudur: ‘‘Bundan sonra bizim aleyhimize verilen her mahkeme kararında, adamlarımızı sokağa dökeriz.’’
Yargıya aynı baskıyı Refahyol döneminde de yapıyorlardı ama daha çaktırmadan, sessizce yapıyorlardı. Şimdi işi sokak gösterisine döktüler.
Savcılar nerede? İçişleri Bakanı nerede? Adalet Bakanı nerede?
Tayyip ve yanındakilerin yargıya karşı bu eylemi, Belediye Binası'nın bu amaçla kullanılması, derhal görevden alınmasını gerektiren bir suç değil midir?
***
Tayyip hakkında verilen hapis cezasının hemen ardından, İ. Melih basın turlarına başladı! İlk günden medya kuruluşlarını ve gazetecileri ziyaret ediyor, şirinlik gösterileri yapıyor!.. Refah Partisi'nin geçmişte yaptığı hataları falan anlatıyor. İki amacı var:
1- Görevden alınmamak için medyadan destek sağlamak.
Bu biraz zor olur.
2- Tayyip'ten boşluk doğarsa, onun yerine Fazilet Genel Başkanlığı'na oynamak.
İşte bu yakışır! Hele İ. Melih genel başkan, Nazlı da genel başkan yardımcısı olursa, Fazilet yüzde 99 oyla iktidar olur!
Paylaş