Bir doktorun anıları

ÇOK ilginç ve öğretici bir kitabı, yıllar sonra ikinci kez okuyorum.

Ordinaryüs Prof. Dr. Tevfik Sağlam'ın ‘‘Nasıl Okudum’’ isimli kitabı. (Nehir Yayınları). Yayına hazırlayanlar Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ve Prof. Dr. Aykut Kazancıgil.

Tevfik Sağlam
1882 yılında doğuyor, 1963 yılında vefat ediyor. O bir askeri doktor. Ömrü cephelerde, savaşlarda, sonra öğrencileriyle geçiyor. Balkan Savaşı'nda, Birinci Dünya Savaşı'nda, Kurtuluş Savaşı'nda hep cephede, askeri hastanelerde görev yapıyor. Cumhuriyet döneminin generali ve ordinaryüs profesörü. Hocaların hocası.

Tevfik Sağlam, bu kitabında nasıl ve hangi koşullarda okuduğunu tatlı tatlı anlatıyor. Osmanlı döneminde çocuklara ve gençlere verilen eğitimin nasıl anlamsız, yetersiz ve bilimden uzak olduğunu ve niçin geri kaldığımızı, bu kitabı okurken bir kez daha görüyorsunuz.

Ama Tevfik Sağlam'da bir başka özellik daha var.

Vefa, hocalarına ve çalışma arkadaşlarına saygı.

Günümüzde pek olmayan, bizim beyinlerimizden büyük ölçüde çıkarılmış kavramlar.

* * *

Süleyman Numan
Paşa, Tevfik Sağlam'ın Tıbbiye'de hocası. Osmanlı Birinci Dünya Savaşı'nda teslim olunca, İngilizler tarafından Malta'ya sürgün ediliyor. Tevfik Sağlam 1921 yılında tifo aşısıyla ilgili yazdığı bir kitabın önsözünde hocasına şöyle sesleniyor:

‘‘Büyük üstad Süleyman Numan'a: Cihan savaşında (Birinci Dünya Savaşı'nda) tifoya yakalananlar Fransız ordusunda 127 bin, Alman ordusunda 112 bin, Türk ordusunda 8 bin. Genel savaşta dünyanın en yüksek memleketlerinin orduları, tifo aşısını seferberlikten aylarca sonra tatbik ettiler veya edebildiler. Bunun cezasını binlerce kurban vermekle çektiler. Senin ilme ve fenne olan imanın ve himmetin (yardımın) sayesinde Türk ordusu pek erken aşılandı. Hasta olma imkánları pek bol iken, büyük tifo salgınlarından korunmuş oldu.

Bugün memleket sana on binlerce evladının hayatını borçludur.

Gelecek nesillerin seni daha iyi tanıyacağından emin ol. Görevini yapmış her insan gibi sürgünde, zindanda bile olsun, yine müsterih
(rahat), bahtiyar (mutlu) yaşa.’’

Bunları o işgal yıllarında sürgüne gönderilmiş biri için kitabında yazmak, mangal gibi yürek ister.

Peki vatana bunca hizmet etmiş Süleyman Numan Paşa'yı biliyor muyuz? Ne yazık ki hayır! O da diğerleri gibi unutulup gitmiş.

* * *

Tevfik Sağlam,
Birinci Dünya Savaşı'nda Doğu Anadolu'da 3. Ordu emrinde Şark Orduları Grubu Sıhhiye Reisi olarak görev yapan askeri doktordur. 1941 yılında yazdığı ‘‘Üçüncü Orduda Sıhhi Hizmet’’ isimli kitabında, o savaşta yaşadıklarını anlatır:

‘‘3. Ordu'nun meçhul sıhhiye subayına (askeri doktoruna): 32 yaşında genç bir sıhhiye subayı olarak, bu işin başında 3,5 sene kaldım. Hayatımın en mesut devresidir. Orada çok şey gördüm ve çok şey öğrendim.

Erzurum önünde müthiş kış ortasında, eksi 32 derece soğukta çarpışan orduda Türk askerini tanıdım.

Taburunu sargısız ve ilaçsız bırakmamak için bir bohça içine doldurduğu ilaçları binek hayvanına yükleterek, yanında kendisi yaya giden ellisini geçmiş bir tabur hekiminin sakin ve mütevazı çehresinde Türk'ün hakiki simasını
(yüzünü) seçtim.

Ordu Erzurum'a çekildiği zaman hastalarını nakletmek için avcı hattının ilerisinde kalan genç ve ateşli bir hekimin verdiği raporu dinlerken, Türk'ün istikbaline
(geleceğine) olan sarsılmaz imanını sezdim.

Son derece yorucu ve bütün gün süren teftişten sonra, gece geç vakit seyyar hastanelerinin birinden haber alamadığı için bitkinliğine bakmayarak atına binip hastanesini aramaya çıkan yaşlı bir Kolordu başhekiminden, yüksek bir vazife aşkı dersini aldım.

Bunlar, büyük felaketten sonra İstiklal Harbi'ni yapacak milletin evlatları idi.

Bu büyük işte Türk sıhhiye subayları
(askeri doktorları) da, diğer silah arkadaşları gibi, bütün kudretlerini vatanın hizmetine verdiler. Birçokları bu uğurda hayatlarını seve seve feda ettiler.

Kimsenin tevazuunu incitmemek ve kimseye karşı haksızlık yapmamak için yazılarımda mümkün olduğu kadar isim vermekten çekindim. Zira bu büyük iş, onların müşterek eseridir. Bu sebepten, kitabımı onların aziz hatıralarına, 3. Ordu'nun meçhul Sıhhıye Subaylarına ithaf ediyorum.’’

* * *

Nereden nereye! Ne kahramanlar gelmiş geçmiş, isimlerini bile bilmiyoruz. Allah hepsine rahmet eylesin, nur içinde yatsınlar.

Günümüzde devir değişti, böyleleri azınlıkta kaldı.

Şimdi hırsızlar, vurguncular, nemelazımcılar, onların işbirlikçisi siyaset erbabı ve yurtdışından beslenen içimizdeki hainlerle yüz yüzeyiz.

Gün, onların günü! Bu da geçecek.
Yazarın Tüm Yazıları