Paylaş
BUGÜNKÜ yazıya elbette haltercimiz Halil Mutlu'yu kutlayarak başlamak gerekiyor. Dünya ve olimpiyat rekorlarını kırdı ve olimpiyat oyunlarında ilk altın madalyamızı getirdi. Halil'le bir kez daha gurur duyduk.
Darısı diğer sporcularımızın başına.
* * *
Türkiye'de devlet bankaları var, özel bankalar var. Devlet bankaları birer arpalıktır. O bankalardaki korkunç para gücünü her iktidar ve her koalisyon ortağı, kendi çıkarlarına göre kullanır.
Ziraat Bankası, Emlakbank ve Halkbank, her iktidarın arpalığıdır.
Koalisyon hükümetleri kurulurken en çetin pazarlıklar, bu bankaların paylaşımı konusunda yapılır.
Bugün bu üç bankadan her biri, bir iktidar ortağına bağlı.
Bunların tümü zarardadır. Bilanço oyunlarıyla bazı özel bankalar gibi kárlı gösterilseler bile hepsinin büyük zararı vardır.
Ama birileri ‘‘Gelin bunları özelleştirelim’’ deyince hiç kimse yanaşmaz. Hatta muhalefet partileri bile yanaşmaz. Çünkü bilirler ki, gelecekte iktidar oldukları takdirde o arpalıkları kendileri kullanacaklardır.
Bu işin çok önemli bir özelliği daha vardır:
Kamu bankaları genelde batmaz; çünkü batmasına izin verilmez.
Ama Özal döneminde bir kamu bankası olan Anadolu Bankası'nı batırmayı başarmışlardı.
Öylesine soyulmuştu ki, Amerikan Merkez Bankası olsa dayanamaz batardı.
* * *
Özel bankalar ise batar. Çünkü özel bankaların bir bölümünü ne idüğü belirsiz adamlar kurar.
Maceracılar, üçkáğıtçılar, tokatçılar, kibar hırsızlar.
Bizde çok özel banka battı.
Ama bunlardan asla hesap sorulmadı.
Türkiye'de vurgun yapıp da hesap vermek istemiyorsanız, bunun temel bir koşulu var.
Vurgunu çok büyük yapacaksınız. Küçük yaparsanız hesap sorarlar.
Bizim bankacılık áleminde de işler böyle yürüyor. Son yıllarda birbiri ardına bankalar battı.
Hangisinin sahiplerinden, yönetim kurulu üyelerinden ve diğer yetkililerinden hesap soruldu?
Aralarında içeri girmiş bir Allah kulu var mı?
Önceki gün Şişli Cumhuriyet Savcılığı, batık Egebank sorumlularından birini tutuklamış.
Başka?
Başka hiç kimse yok! Hem de yıllardan beri yok.
Ortada en az 10 milyar dolar tutarında bir vurgun var bu batık bankalarda. Peki bu paralar nereye gitti?
Kimler bu paraları löpürdetti?
Şeytan aldı götürdü!
Aslında bunların tümü biliniyor. Çünkü bankaların kayıtları ortada. Paraların kimlere nasıl hortumlandığı da belli.
Ama bütün bu bilgiler gizleniyor.
Bankalar Kanunu uyarınca değil bunları açıklamak, bir bankanın kime kredi verdiğini bile açıklamak yasak!
Bu yasaklar ‘‘normal koşullarda’’ geçerli ve gerekli olabilir. Buna diyeceğimiz bir şey yok.
Ama böyle vurgunlardan, böyle soygunlardan ve bankaları batırdıktan sonra, bu yasakların esprisi kalır mı?
İşte bu yüzden bütün banka vurguncuları bu yasakların ardına sığınıyor. Yasalar üçkáğıtçıları koruyor.
Birileri halkın parasını kamyonlarla götürüyor, ama kimsenin gıkı çıkmıyor.
Geri dönmeyeceği bile bile verilen o kredilerin pek çoğu şaibeli. Yani danışıklı dövüş, sırf bankanın içini boşaltmak amacıyla verilmiş. Verenler de aradan komisyon almış.
Batık bankaların patronları halkın parasını söğüşlemiş, bankaları batmış.
Sonra bu paraları devlet ödüyor.
Patronlardan, yöneticilerden hesap soran yok. Hepsi de yaşamlarını krallar gibi sürdürmeye devam ediyor.
* * *
Öyle bir süreç ki, uyanık olan banka kuruyor. Sonra dayan reklamları medyaya, topla paraları ve bir süre sonra ‘‘Hadi bana eyvallah beyler’’ de!
Dünyanın neresinde böyle bir şey olur?
Şu batık bankalardan bazılarının patronlarına bir bakın! Bu adamlara nasıl banka kurdurulur kardeşim?
Devletin ve milletin 10 milyar doları bunlar tarafından hortumlanmış!
Az bile yapmışlar.
Şu vurdumduymazlık ve aymazlık ortamında, isteselerdi her biri 20 milyar dolar götürürdü. Ne insaflı vurguncuymuş bunlar!
Lütfen üzerlerine gitmeyelim, daha fazlasını götürmedikleri için yatıp kalkıp bu adamlara dua edelim!
Paylaş