Bacanaklar ölmez

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye'de son günlerde bir kıyamettir gidiyor!.. ‘‘Vay efendim, bacanak yönetim kuruluna atandı, akraba bilmem nereye atandı, bu bir rezalettir...’’

Gerçekten rezalettir... Çünkü bu memleketin parası, gelen geçen her iktidarın yem borusudur. İktidara hangisi çöreklenirse hiç fark etmez. Akraba, eş dost, bilumum torpilli takımı, avantacılar, eski milletvekilleri, partililer, iş bitiriciler, komisyoncular, yağcılar, hacıyatmazlar, bacanaklar, biraderler, kayınbiraderler vesaireler hemen bir yerlere getirilir.

Yönetim kurulu üyelikleri, genel müdürlükler ve diğer arpalıklar bunların vantuzlu hortumlarına açılır. Emme basma tulumba sistemi devreye girip çalışmaya başlar...

Ve nedense hiçbir iktidar, ‘‘Yav kardeşim, şuralara adam gibi adamlar getirelim de işin cılkını çıkarmayalım’’ diye düşünmez.

Muhalefette iken bu konuda bol kepçe atıp tutan siyasetçiler, iktidar olduklarında aynı uygulamanın içine balıklama dalarlar.

***

Bu yaşa geldim, bugüne kadar bir Allah kulu çıkıp da, ‘‘Arkadaş biz seni falan yerin yönetim kurulu üyeliği için düşündük, ne dersin?’’ diye sormadı. Eğitim derseniz, ODTÜ bitirmişiz! Sabıka derseniz, yok! Hırsızlık, yolsuzluk, liboşluk vesaire derseniz, o da yok!

Eş dost vaziyeti derseniz, fena değil! Bir göz kırpsak herhalde dikkate alınır!

Peki nedir benim eksiğim? Niçin bana bir yönetim kurulu üyeliği bile fazla görülür sevgili okuyucularım?

Bu konuda korkunç bir aşağılık duygusuna kapıldım. Bunu yıllardan beri üzerimden atamıyorum!

İlle de yönetim kurulu üyeliği istiyorum. Hayatta benim de bir arpalığım olmasını çok arzu ediyorum!

Tam zamanıdır. Şimdi iktidar ortağı olan benim halaoğlu Hüsam'a gitsem... Ve desem ki, ‘‘Ey benim Hüsam abim, bul bana bir avanta, koksun mis gibi lavanta’’...

Son çare olarak bunu deneyeceğim!

***

Bu gibi konuların şakasını yapmak bile rahatsız edici. Ama ne var ki, bu arpalıklara atanıp oralardan her devirde maaşa bağlanan akraba, eş dost ve torpilli takımında utanma duygusu, sıkılma duygusu falan hiç yok.

Devletin parası her ay bunlara şakır şakır hortumlanır, alıp cebe atarlar.

‘‘Salla başını al maaşını’’ yöntemiyle inanılmaz vurgunlara, avantalara göz yumarlar. Aralarında dürüst ve iyi niyetli olanlar varsa bile yetmez! Öbürleri onları uyutur gider.

Varsayalım ki bendeniz, Mesut Yılmaz'ın bacanağı imişim ve Türk Hava Yolları yönetim kurulu üyeliğine atanmıştım!.. Ve iyi niyetliyim, vurguna falan karşıyım.

Peki kardeşim, ben uçaktan anlar mıyım, uçak alımları konusunda bilgi sahibi miyim? Değilim.

O halde diğer uyanıklar ne yaparlar? Birkaç milyar dolarlık uçak alımı yapacak olan diğer uyanıklar beni allayıp pullayıp ikna ederler ve eğer rüşvet dönüyorsa, benim de imzamın altında alıp aralarında pay ederler.

Dolayısıyla, bir yere adam getireceksen, işi bileni getireceksin.

Adamın dürüst olması yetmez.

Bay Bacanak, acaba uçak işlerinden ne kadar anlıyormuş?

***

Biz bu akıl almaz yağma ve kadrolaşmayı sadece bu hükümet döneminde yaşamıyoruz. Hepsi aynı şeyi yapıyor.

Örneğin, geçtiğimiz Refahyol döneminde en baba yerlere Refah'lı hacı hoca takımının en yakınları getirilmedi mi? Vakıfbank'a getirilen vatandaş Oğuzhan Asiltürk'ün nesiydi?

Başbakanlığa getirilenler Bay Erbakan'ın nesi oluyordu?

Refah ve DYP, devletin çok sayıda makamına kendi eşleri dostlarını, bilumum niteliksiz ve yeteneksiz adamlarını doldurmadılar mı?

SSK'ya sokuşturulanlar arasında Necati Çelik'in hangi akrabaları vardı?

Devlet Demiryolları Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu üyesi olarak Refahyol döneminde atanan ve halen görevini sürdürmekte olan Aydıner Sarıkaya, dönemin Ulaştırma Bakanı DYP'li Ömer Barutçu'nun ‘‘Bacanağı’’ değil mi?

Evet mi, hayır mı?

DDY, Ulaştırma Bakanlığı'na bağlı değil mi?

***

Bu konularda kimse kimseye ötmesin, kimse kimseyi eleştirmesin. Hele siyasiler, sakın ola ki ağızlarını açmasın!.. Çünkü onlar açısından bakıldığında hadise şöyledir:

Tencere dibin kara, seninki benden kara.

Utanma sıkılma kalmamıştır. Devlet bu siyasetçi yakınlarının, partili yandaşların, torpilli bacanakların ve diğer akrabaların sağmal ineği olmuştur.

Bunlar zaman zaman piyasaya çıkıp din iman nutukları atarlar, insanların din duygularını oya dönüştürmeyi amaçlarlar.

Ancak devleti ellerine geçirdiklerinde tüm kamu kuruluşlarına kendi yakınlarını doldururlar. Bunu yaparken Allah'tan korkmazlar, kuldan utanmazlar.

Bu kepazeliğin nicesini Özal döneminde, sonraları ve özellikle Refahyol döneminde yaşamadık mı?

Haaa, bu demek değildir ki onlar yaptı diye bugünkülerin de yapma hakkı doğar.

Şimdi Mesut Yılmaz'ın atması gereken ilk adım, bacanağından başlayarak bu şahısları görevlerinden almak veya istifa ettirmektir.

İkincisi ise, Refahyol döneminde devlete paraşütle indirilen o dönemin, yani Hacı Bacı ekibinin akrabalarını def etmektir.

Millet bıktı artık bu akraba rezaletinden. Bıktı, bıktı.

Yazarın Tüm Yazıları