Paylaş
Bu hafta yine Manisa’nın bir başka ucu, Köprübaşı zeytinyağları var masamda.
Bu sene tattığım zeytinyağları arasında en başarılılarından bazılarının Köprübaşılı komşular olduğunu fark ettim. Yazmak şart oldu.
Bunlardan Mustafa ve Esra Hazer’in bebeği Bozelli en eski tanıdık.
Hazerlerle ortak arkadaşımız Hande Kurdoğlu tanıştırmıştı bizi.
“Üzümler ve İnsanlar” yeni bitmişti, belki de hâlâ yazıyordum.
Hande toprağına aşık delileri sevdiğimi bildiğinden Mustafa ve Esra ile tanıştırmak istemişti beni.
Zeytin konuştuk, toprak konuştuk, hayalleri konuştuk.
Bozelli zeytinliği daha yeni doğuyordu.
Üçüncü kuşak zeytinci Mustafa, dedesi “zeytin yamacı, güneşi ve taşı sever” dediği için üçünü de bulunduran bu toprakları seçmişti zeytini için.
Ben Arbequina dikiyor olmalarına söylendim biraz ama çalışmalarını, toprak değerini, rüzgarın yönünü ve toprağın çakılına kadar yaptığı araştırmaları anlattıklarında böyle harika bir deliliğe şapka çıkarmaktan başka yapacak bir şey yoktu.
Bir daha görüşmek fırsat olmadı ama yağları bir şekilde hep ulaştı.
İlk hasatları Obama’nın sofrasında servis edilmişti.
O yağı, parçası olduğum Floransa Ticaret Odası’na bağlı resmi bir panele konuk ettim.
Çoğu önemli üreticilerden oluşan panelde yağ epey eleştirildi.
Ben de harfi harfine Bozelli ailesine ilettim.
O yıldan sonra tattığım her Bozelli ürünü bir önceki seneden daha iyi oldu.
Bugün 6 farklı yabancı zeytin cinsi ile 3 yerli zeytini birlikte çalışıyorlar.
Konunun eğitimini alan Esra Hazer Bozelli’nin formülünü oluşturan burun ve el.
Kasımda gazeteci ve şeflerden oluşan minik tadım grubumuz için beş farklı yağ göndermişlerdi.
Aralarında en çok Koroneiki’yi beğendiğim ve de “kendi toprağında olmadığında da olabiliyormuş” dedim.
Köprübaşı’nın bir başka başarı hikayesi de Hermus.
Hermus’la birkaç sene önce yemek yazarı Oya Emerk sayesinde tanıştım.
Oya Hanım çok beğendiğinden bahsetmişti.
İlk kez iki sene önce tattım.
Türkiye’nin en iddialı Arbequina’larından birini yapsalar da benim her sene istisnasız favorim Ayvalık cinsi zeytinden sıktıkları.
Özellikle bu seneki ki bitmiş, tattığımız en enteresan Ayvalık cinsi zeytinyağıydı.
Genelde zeytinciliğimizin uslu kızı sayılan Ayvalık, Hermus’un elinde çetin ceviz bir kadın olmuştu bu sene.
Acı yabani otları çağıran bir acılık, zencefile çalan yakıcılık ve damakta hafif bir narenciye esintisiyle çok şaşırtmıştı hepimizi.
Hermus’un sahibi Mustafa Ali Zihnioğlu’nun hikayesi diğer bölge üreticilerinden biraz farklı.
Asıl işi fidancılık. Sadece kendi bahçesinin değil başka zeytin üreticilerinden aldığı zeytinlerle de çalışıyor.
Kendi sıkım tesisi yok.
Bu formül aslında kalitede devamlılığı zorlaştıran bir durum olsa da Hermus bölgede kaliteli üretim yapan ve devamlılığı sağlayan ilk isimlerden.
Bu başarıda Ali Bey’in fidancılık tecrübesi, zeytinin doğru toplanma anı konusundaki seçimlerin etkisi var şüphesiz.
Köprübaşı’ndan bu sene tattığım diğer iki güzel sürpriz de Drop by Drop ve Genius.
Drop by drop mühendis Murat Ergin, finansçı Murat Gökdere ve fotoğrafçı Fatih Metin Demirkol’un kurduğu gencecik bir marka.
Benim bu sene tattığım ikinci sezonlarıydı.
Bölgedeki genel eğilimin aksine Trilye ve Edremit cinsi zeytinlere yatırım yapmayı tercih etmişler.
Geleneksele yakın bir bahçe düzenleri var.
Yolun çok başında olmalarına rağmen bu sene çok severek kullandığım yağlardan biri oldu Drop by Drop.
Genius ise denizcilik fakültesi okudukları için “Kaptanlar” olarak anılan Tarkan Karakaya ve Oğuz Çakır’ın markası.
Arbequina cinsi zeytinlerden yapılmış Newton’ı tattım.
Doğru zamanda toplanmış ve düzgün sıkılmış, zeytininin özelliklerini taşıyan, acılığı yakıcılığına göre biraz düşük ama damakta devamlılığıyla dikkat çeken bir iş çıkarmışlar.
Hazer’in dediği gibi Ege’nin yumuşak ikliminin kara iklimine karıştığı Köprübaşı, yüksekliği, ısı farklılıkları, çetin toprağıyla zeytine karmaşık bir yapı sağlayacak şartlara ve güneşe sahip, zeytinciliğimiz açısından önemini artıracak bir bölge.
Paylaş