Kebaplar zeytinyağını bekliyor

Bu hafta Adana Lezzet Festivali için Adana’daydım.

Haberin Devamı

Memleketim Adana’ya zeytinyağı hakkında konuşmak için gitmek çok heyecan vericiydi.
Bu yıl festivale, “Coğrafya Lezzettir” diye harika bir slogan seçilmiş...
“Coğrafya kaderdir” söyleminin içinden ancak bu kadar güzel çıkılabilirdi.
Festivalin açılış yemeği şehrin endüstriyel ve kültürel tarihinde büyük önem taşıyan eski Milli Mensucat Fabrikası’nda yeni Adana Müzesi Kompleksi’nde yapıldı.
Milli Mensucat Fabrikası edebiyatımızın en değerli isimlerinden Orhan Kemal’in bekçilik yaptığı fabrika.
Şehrin köklü geçmişinin sergilendiği, tarihinin bir parçasının başka bir parçasına çatı olduğu muazzam bir müze olmuş.
Müzenin bahçesi gala gecesi için Adana’nın coğrafyasının sunduğu tüm lezzetlerin buluştuğu bir şölene dönüşmüştü.
Sıkmasından kebabına, tahinli lahana sarmasına yok yoktu. Kadın şeflerin hazırladığı ev yemekleri gecenin yıldızıydı. Nohutlu bamya anneannemin yaptığı kadar iyiydi. Üç gün boyunca kebaba doymak için elimden geleni yaptım.
Kazancılar Çarşısı’ndaki Ciğerci Memet Usta, festival ekibiyle birlikte ilk durağımız oldu.
Ciğerin lezzetine diyecek yoktu ama asıl güzel olan koca kazanlar, hâlâ ata mesleği kalaycılığı sürdüren ustalar arasında, yıllar içinde çok değişen şehirde değişmeyen bir hava solumak çok güzeldi.
Kazancılar Çarşısı’na yürüme mesafesinde Seyyarın Şalgamcısı Emrah Bey çocukluğumdan tanıdığım şalgamlara götürdü damağımı.
Hâlâ ahşap fıçıda, setikli denilen, bulgur çuvalının dibinde kalan unla mayalayarak yapıyor şalgamını.
Gittiğim her yerde kebap, et harikaydı. Etin yanına gelen nanesi bol salataların lezzeti de iyiydi.
Tek eksik salata ve sebzelerin, bazı etlerin lezzetlendirilmesinde zeytinyağının kullanılmamasıydı.
İlk kebapçıdan sonra yanımda zeytinyağımla gezmeye başladım ki, o harika Adana kebapları kesinlikle iyi bir zeytinyağıyla bir üst düzeye çıktılar.
Evet Adana’nın kebabının bile çıkabileceği bir üst düzey var. O da zeytinyağından geçiyor.
Adana, zeytinyağı üreten bir şehir.
Bu topraklara özgü şehrin adını taşıyan yerel zeytin çeşidi de var: Adana Topağı.
Komşu Tarsus ve Mersin’in de Sarı Ulak’ı.
Elbette yerel çeşitler bunlarla sınırlı değildir ancak şimdilik hayatta kalabilmiş olanlar bunlar.
Bölgenin zeytinyağı üreticileri, Gemlik çeşidine yöneldiği için bu zeytinler de hayata tutunma mücadelesi içinde.
Coğrafya kader değil lezzettir vurgusu yapan Adana’ya, ‘topağı’na, zeytinine sahip çıkması, kaderine terk etmemesi yakışır.
Kebabın yanına da Adana ‘topağı’nın zeytinyağı.
Taşköprü’nün memleketinde kebaplar zeytinyağlarını bekliyor.
O güzelim etler, ayçiçek yağına teslim edilmemeli. Zeytinyağının lezzeti, sağlıklı dokunuşu şart.
Adana’da bu üç gün içinde gittiğim kebapçılar arasında en beğendiklerim Yeşiloba mahallesi 46193 Sokak’taki Hasan Usta ve Namık Kemal, Mücahitler Caddesi’ndeki Ceyhan Ocakbaşı oldu.
Ceyhan Ocakbaşı’nın Elazığlı şefi Hasan Usta’yla yanımda götürdüğüm zeytinyağında yaptığı ciğer şişleri tattık.
Usta da bambaşka bir lezzet olduğunu onayladı.
”Bizim bu kadar iyi zeytinyağını burada kullanmamız zor” diyerek haklı olarak maliyetten bahsetti.
Hasan Usta ayçiçek yağı yerine, riviera zeytinyağı kullanmayı tercih edenlerden.
Sızma zeytinyağı kullanmayı düşüneceğine söz verdi en azından.
Sonra ocakta bizim etleri yaparken zeytinyağımızı istemeyi de ihmal etmedi.
Şırdansız Adana elbette olmazdı.
Çocukluk arkadaşım Kerem Tokyay’ın götürdüğü Köprübaşı İşkembecisi de sırdan ve mumbar hasretini en iyi giderdiğim mekan oldu.
Fikir insanlarını, şefleri, üreticileri Adana’yla, Adanalıyı da bu değerli insanlarla buluşturan festival için valilik, Adana ve Yüreğir belediyesi, TÜRSAB’a teşekkürler.
Ebru Köktürk Koralı’ya da harika ev sahibeliği ayrıca teşekkürler.

Yazarın Tüm Yazıları